Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Terörün ilâcı



Her şeyin bir bedeli, karşılığı, gerekleri ve sonuçları vardır. İman gibi dünyanın en büyük nimetine ermenin bedeli, karşılığı, gerekleri ve sonuçları ise hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük ve önemlidir. Dünyada da bir nev'î cennet hayatı yaşatan ve sonuçta cennet gibi paha biçilmez bir mükâfatı netice veren bir nimetin bedeli ve gerekleri de az olmasa gerek.

Bu gerekleri görevler olarak özetlemek mümkün. Kısaca inanan insan Allah ve Resûlünün emirleri çerçevesinde bir hayat sürecek ki bu büyük nimetlere kavuşabilsin.

Ülkemizin son zamanlarda barışa hasret kaldığını düşününce hemen arka bahçemizdeki bu zenginlikler hatırımıza geliyor, bunlardan gerektiği gibi istifade edemeyişimize üzülüyoruz. Ortada bir yangın var, itfaiye de hemen yanıbaşımızda. Ama itfaiyeden istifade edemiyoruz da sağda solda su arıyoruz.

Anarşinin, terörün ilâcı hiç şüphesiz barışı ve hoşca geçinmeyi sağlayacak esaslardır. İşte onlardan bir tanesi: Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.) buyururlar ki: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de tam iman etmiş olamazsınız."

Demek iman cennete girmenin, birbirimizi sevme de imanın gereği.

Böylesine bir hazineden niye istifade etmeyiz? İnsanlar birbirini severlerse neler olur?

Kardeşlik, kaynaşma, dayanışma, yardımlaşma olur. Tekvücut oluruz. Tekyürek olarak atar, sevgimizi, acımızı paylaşmasını biliriz. Bunu kim istemez?

Peki, insanlar birbirini sevmezlerse neler olur? Sevginin olmadığı yerde kin vardır, düşmanlık vardır, kargaşa vardır, karışıklık vardır, huzursuzluk vardır. Bunca rezalet, kötülük akıllı insanların arzu edebileceği şeyler midir?

İşte terörden canı yanmış Türkiye'nin ilâcı: Sevgi. Peygamberimiz de (a.s.m.) sevgiyi imanın gereği olarak görüyor. "Ben Allah'a, peygambere, ahirete inandım" diyen insan mü'min kardeşini sevmek zorunda.

Yunus Emre'nin "Yaratılanı severiz Yaratan'dan ötürü" dediği gibi sadece insanı değil, dağı, taşı, bitkiyi, hayvanı dahi Yaratıcısının harika bir san'at eseri olarak sevecek.

Ne dersiniz, ya hastalığı teşhis edemiyoruz, ya da teşhiş ediyor, ilâcı yanlış yerde arıyoruz.

Bütün dünya zenginliklerimizden istifade için can atarken biz niçin bu hazinelerimizin kıymetini bilemeyiz, ilâçlarımızı kullanamayız?

21.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.01.2008) - Bir hakikat var

  (19.01.2008) - "Ne ekersek onu biçeriz"

  (18.01.2008) - "Zırzır deli duâsı"

  (17.01.2008) - Duâyla aramız nasıl?

  (16.01.2008) - Öyle bir medeniyet ki!

  (15.01.2008) - "Tek dişi kalmış canavar"

  (14.01.2008) - İlim sevdalısı olmak

  (13.01.2008) - Nasıl bakarsan öyle görürsün

  (12.01.2008) - Hicretle gelenler

  (11.01.2008) - Radyo deyip geçmeyin!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri