İmam-ı Şafiî, Şeybân-i Râî'nin önünde diz çöker ilim öğrenirmiş. "Bir çöl adamından da ilim öğrenilir mi?" dediklerinde, "Bu zât bizim bilmediklerimizi biliyor" diye cevap verirmiş.
Bir bilgine, "İlmin yaşı var mıdır? Ne zamana kadar ilim öğrenmelidir?" diye sorulduğunda oldukça önemli şu cevabı vermiş: "Ömrün oldukça." Diğer bir âlime, "Hangi yaşta ilim öğrenmek güzeldir?" sorusuna verdiği cevap da "İnsan yaşadığı müddetçe" şeklinde.
İlmin tadını alanlar için hayatta en leziz yemekten daha leziz birşey varsa o da ilimdir. Kendini ilme kaptıranların zaman zaman yeme içmeyi unutmalarının sebebi de bu olsa gerek.
İlim aşkıyla yanıp kavrulmak onun tadını almaya bağlı. Gelişmiş ülkelere göre çok az okuyan, okumaktan kaçan bir toplum oluşumuz, ilim yarışında önde olan ülkeleri niçin yakalayamadığımızı da açıkça göstermiyor mu?
İlmi sevmek ve sevdirmek, özendirmek lâzım. Maddî ve manevî kalkınmanın temelinde ilim olduğunu bilen herkesin bu hususta kafa patlatması gerekiyor.
Her neyse. Biz geçtiğimiz Cumartesi müstesnâ bir ilim meclisindeydik. Okuyan ve okumayı seven insanlardan müteşekkil bir meclis. Güzide ilim adamları ve meraklıların hazır bulunduğu Çamlıca Belediye Tesislerinin tarihî toplantı salonunda bir ilim ziyafetindeydik. Hayırsever Nuri Beyin finansmanını, ilim sevdalısı Ahmet Yüter kardeşimizin organizatörlüğünü üstlendiği maddî ziyafeti takip eden bu manevî ziyafette Prof. Dr. Bekir Karlığa Hocamızın medeniyetle ilgili özlü değerlendirmelerini dinledik. Özetle İbni Meymun'un çağımızda takipçisi Amerika'da çalışmalarını 1970'li yıllara kadar sürdüren Prof. Şikraus'un tezi bir ve ikinci nesillerce de devam ettirilmiş, bu anlayışa göre Batı medeniyeti kendine rakip olarak İslâmı seçmişti.
Bu durumda Müslümanlara düşen de bütün çağları kucaklayan, ebedî risalet, ezelî hikmet ve evrensel adaleti içinde bulunduran İslâm medeniyetini ortaya koymaktan ibaretti. Geçmişte Batı İslâm medeniyetinden çok şeyler almıştı. Aristo'yu bile İslâm âlimlerinin tercümeleriyle tanımıştı. Ezelî hikmet gereği İslâm âlimleri, "Hikmet Müslümanın kaybolmuş malıdır. Onu nerede bulursa alır" anlayışıyla nerede faydalı, güzel bir şey varsa onu almakta tereddüt etmemişlerdi.
Aşırılıklardan uzak bir dengeyi, itidali getiren evrensel adalete, İslâm medeniyetine dünyanın ne kadar ihtiyacı var. Medeniyetimizi ne kadar tanır ve tanıtırsak o ölçüde görevimizi yapmış olacağız.
14.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|