Âlem-i İslâmın büyük bayramı: Cemâhir-i müttefika-i İslâmiye
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşaallah, âlem-i İslâmın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin kudsî kanun-u esasiyelerinin menbaı olan Kur'ân-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var.
Emirdağ Lâhikası, s. 314
***
Azîz, sıddîk kardeşlerim,
Evvelâ: Umum Nurcuların mübârek bayramlarını ve haccü'l-ekberde bulunan Nur Şâkirtleriyle ve hacdaki Nur taraftarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esâret altında kalmış ve istiklâliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi âlem-i İslâmın büyük memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde Hind'de yüz milyon bir devlet-i İslâmiye, Cava'da elli milyondan ziyâde bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan'da dört beş hükûmet bir cemâhir-i müttefika gibi Arap birliği ile İslâm birliğini birleştirmesindeki âlem-i İslâmın bu büyük bayramının mukaddemesini tebrik ile, bu bayram bize müjde veriyor.
Tarihçe-i Hayat, s. 449-450
***
Hususan kırk-elli sene sonra, Arap taifeleri, Cemahir-i Müttefika-i Amerika gibi en ulvî bir vaziyete girmeye, esarette kalan hâkimiyet-i İslâmiyeyi eski zaman gibi küre-i arzın nısfında, belki ekserisinde tesisine muvaffak olmanızı rahmet-i İlâhiyeden kuvvetle bekliyoruz. Bir kıyamet çabuk kopmazsa, inşaallah nesl-i âti görecek.
Hutbe-i Şamiye, s. 62
***
Elbette ve elbette ve kat'î olarak, şimdi bu memleketteki ehl-i siyaset, garba ve ecnebîye verdiği siyasî ve mânevî rüşvetin on mislini âlem-i İslâmın ileride cemahir-i müttefikası hükmünde olacak olan dört yüz milyon Müslüman kardeşlere memleket ve milletin ve bu devlet-i İslâmiyenin selâmeti için gayet azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermesi lâzım ve elzemdir.
İşte o makbul, lâzım ve çok menfaatli, caiz ve vacip rüşvet ise, teavün-ü İslâmın esası ve hediye-i Kur'ân'ın semavî bir düsturu ve rabıtası ve kudsî kanun-u esasîsi olan "Müslümanlar ancak kardeştir." (Hucurât Sûresi, 49:10.); "Allah'ın dinine ve Kur'ân'a hep birlikte sımsıkı sarılın." (Âl-i İmran Sûresi, 3:103.); "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." (En'âm Sûresi, 6:164); "İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz de elden gider." (Enfâl Sûresi, 8:46.) kudsî, esasî kanunlarını düstur-u hareket etmektir.
Emirdağ Lâhikası, s. 320
Lügatçe:
cemâhir-i müttefika-i İslâmiye: Birleşik İslâm Cumhuriyetleri.
kanun-u esasiye: Anayasa.
Cemahir-i Müttefika-i Amerika: Amerika Birleşik Devletleri.
küre-i arz: Dünya.
nısf: Yarı, yarım.
nesl-i âti: Gelecek nesil.
|
Kara gün dostu
Halk arasında zaman zaman duyduğumuz bir atasözümüz vardır. "Dost kötü günde belli olur". Buradan anladığımız, insanın iyi ve mutlu gününde yanında bulunan çok olur. Ancak darda kaldığında, bir ihtiyacı, bir sıkıntısı olduğunda yanındaki kişi sayısı çok azdır ya da hiç yoktur. Bu yüzdendir ki "Dost kötü günde belli olur" demişler.
Hangimiz, iyi ve kötü günümüzde, her halde ve şartta yanımızda olacak, bize çözüm yolları önerecek, yargılamadan, soru sormadan dinleyecek, teselli, aşk ve şevk verecek bir dost istemez ki? İsteriz istemesine de öyle biri var mı ki demeyin.
Ben böyle bir dost tanıyorum. Bu öyle bir dost ki, isteyen herkesle kişinin samimiyeti nisbetinde bir dostluk kurar. Özellikle kötü günde en büyük destek, derman, şifa kaynağı, tesellî ve çare ondan gelir. Bu dostun bir özelliği de sizi pek çok hakiki arkadaş ve kardeşlerle tanıştırır. Kederli, karanlık dünyamızı bir anda küçük bir cennet hayatına çevirir.
Evet, bu çok kıymetli, aziz dost Risâle-i Nur'dur. Bu dostun iyi günden ziyade kötü gün dostu olduğunu geçmişteki örneklerden ve dikkat ettiysek kendi hayatımızdan da anlarız. Suçlu, kederli, ezik, asabî birçok insanın bir araya geldiği soğuk ve karanlık hapishaneleri nasıl sıcaklık ve nur ile doldurduğunu hatırlayalım. Sonra o insanları samimî bir kardeşlik bağıyla nasıl birbirlerine bağladığını... Kan dâvâlılarını bile can ciğer kardeş eylediğini, katillere bir tahtakurusunu dahi öldürmeyecek şefkat ve masumiyet, muhabbet kazandırdığını hepimiz biliriz.
Sonra kendi hayatımızı düşündüğümüzde, en kederli ânımızda en güzel ve en samimi tesellîyi Risâle-i Nur'dan almadık mı? Biz ne zaman istesek o bizimle konuştu, sohbet etti. Aklımızdan geçenleri biliyormuş gibi bize cevaplar verdi. Çelişkiler içinde kaldığımızda, yolumuzu aydınlatacak bir nur aradığımızda imdadımıza yetişti. İçimizi yakıp kavuran kaygılarımızı sıfıra indirdi.
Kaç kez yanlış tercihlerden geri döndürdü. Aklımıza, kalbimize, nefsimize şefkat eliyle sahip çıkıp bizi tuttu.. Elimizi tuttu.. Başa sardı hayatımızı, tüm hatalarımızı yuttu. Çok sevdi bizi. Çok kusurlu olmamıza rağmen "Gel kardeşim, birlikte seninle bir seyahate çıkacağız" dedi. Bize sabırla, şefkatle her şeyi öğretti. Bize "Aziz kardeşim" dedi, bize "Sıddık kardeşim" dedi. Bunlar nasıl güzel hitaplar... Etrafınızda kaç arkadaşınız vardır ki size böyle en güzel hitaplarda bulunan?
Bu dostluk muhabbete adanmış bir yoldu. Kardeşlik, sevgi, barış, hoşgörü yoluydu. Kötü günleri iyi ve huzurlu günlere çeviren bu dost, her günde ve her halde en iyi arkadaş ve yoldaştı. Huzur, rahat, bereket, ferahlık, zindelik, mutluluk veren bu dostumuzla ilişkilerimizi daha samimi hale getirirsek dünyada da, ahirette de kazançlı çıkarız. Zira dünyadaki dost ve ahbaplar bize ancak kabir kapısına kadar eşlik ederler.
Dünyadaki dostlarımız bizi kabrimize bırakıp gittiklerinde, o kara ve karanlık günde de Risâle-i Nur sevimli ve nurlu yüzü ile karanlık perdeleri aralar, bize cennet bahçelerini seyrettirir. Onunla samimi bir dost olan hiçbir zaman, hiçbir yerde perişan kalmaz.
|