Rahmanın vediaları ve
emanetleri olarak; anne babalar
Önce yazımızın gerekçesini sizlerle paylaşalım. Bir ayı geçen bir zaman diliminde gurbette olan bizleri anne ve babam şereflendirdiler. Hanemize teşrif ettiler. 80'li yaşlarda olan anne ve babamın gurbette olan bizler için hanemize teşrifleri gerçekten çok tatlı hatıralar bıraktı.
Anne babamın bir aylık evimizi ziyaretlerinde pek çok güzellikler yaşandı. Her şeyden önce, ailece akşam oturumlarında yaptığımız risâle sohbetleri çok büyük bir ihtiyacı karşıladı. Çocuklarım açısından dedeleriyle, babaanneleriyle olan oyunları, gezileri, sohbetleri, akşam hikâyeleri yeri başka şekilde doldurulamayacak cinstendi. Eşim ve benim açımdan anne-babaya karşı olan tutumlarımızı daha da güzelleştirme ve davranışlarımıza nitelik katma testi niteliği taşıyordu.
Hayat okulunun en tesirli
muallimleri; anne babalar
Evet, insan aile ocağında ne alırsa, ondan sonraki bütün zaman dilimlerindeki kazanımları, o alınan temel üzerine koyuyor. Hayatında arızalar yaşayanlar ve taşıyanlar, mümkündür ki, aile ocağındaki bir şeylerin eksikliğini üzerlerinde bulunduruyorlardır.
Hayat antrenmanlarını yaptığımız aile ocağımızdan ayrılalı on yıllar oldu. Yaz tatillerinde onların yanında geçen zaman dilimleri de damağa pek dokunmuyor. Doğrusu anne babasıyla birlikte yaşayan evlâtlar da çoğu kez, bu muhteşem duygu zenginliğinin farkına varamıyorlar. Nefis ve şeytan takıntı yaptıracak, imtihanı kaybettirecek, tenkitler ettirecek bolca malzemeler buluyor. Onun için anne babasıyla dargın, kırgın insan manzaraları pek de az değil toplumumuzda. Ne yazık ki!
Oysaki senin hayata gelmene, büyümene, adam olmana, içinde bulunduğun noktaya gelmene vesile olan mübarek mahlûklar ile kavgalı olmak, dargın olmak, kırgın olmak, akıl kârı değil. Velev ki tenkit edilecek noktalar olsa da, sen evlât olarak vazifeni yapmana bakmalısın. Herkes yaptığından sorumlu değil mi?
Hayırlı evlâtlar olmak,
ne muhteşem bir mazhariyet
Anne babanın ne denli derin izleri olan birer muallim olduğunu, insan hayatın içine girince anlıyor. Onlardan aldığımız telkinler, nasihatler hayatın her karesine dokunuyor.
Zaman zaman dikkatlere sunulan; sırtında annesini taşıyan evlat manzarası, yatalak anne babasına yüzünü ekşitmeden, severek hizmet eden evlât manzarası, yıllardır anne babasına bakan, ilgilenen ve hizmetlerini yerine getiren evlât manzaraları hakikaten imrendiğim davranışlar olmuştur. O ne muhteşem evlât manzarasıdır öyle. İnsan gerçekten davranışıyla büyüktür. Rabbim bize de büyük davranışlar nasip etsin!
Onun için, anne babamın henüz hayatta olmalarını, evimize teşriflerini bir hizmet vesilesi olarak değerlendirmeye çalıştım. Ama onların haklarını ödemek mümkün değil. Doğrusu aynı hassasiyeti eşimin de göstermesi bana oldukça manidar geldi. Ona da dualar ettim. Gönül hoşluğu içerisinde ihtiyar anne babamızla yaşadığımız bir ay, gerçekten bize çok şeyler öğretti.
Gelin kaynana birbirini tamir etmeli
İnsanların birbirlerine tahammülünü ancak din temin ediyor. Dinî bir anlam içermeyen insanlar arası muameledeki yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygının enayilik gibi düşünülmesi normaldir. Çünkü davranışın, duygunun ruh kazanması ona yüklenen anlam ile ilgilidir. Yaşayacağımız her davranışa yine bir imtihan sorusu geliyor gözüyle bakarsak, o davranışların anlamı değişiyor.
Ehl-i iman olup da, kaynanasının sözü geçince hastalanan, kaynanası ile ilişkileri sonucu psikolojik olarak hastalanan insanların varlığı dikkatleri çekiyor. Bu durum iman zaafından başka bir şeyle izah edilemez. Kaynanası hasta olup, bakmak zorunda kalmış bir gelin; hakikaten zor olan bu davranışa bakışı değiştirmesi gerekmektedir. Yani kaynana değil de, gelinin kendisi hasta olsaydı da, kaynana ona bakmak zorunda kalsaydı, nasıl olurdu acaba?
Gelin kaynana muhabbetine de böylece bakmalıdır. Toplumumuzda gelin kaynana muhabbeti deyince, ilk aklımıza gelen olumsuz bir takım takıntılar, kavgalar, atışmalar, sevimsiz bir takım hatıralardır. Çünkü bizim son zamanlardaki toplum manzaramız, bir takım olumsuz, batılı (ruhsuz) bir anlayış içeren etkileşimlerin tesirinde kaldı.
Nitekim bu durum filmlere bile konu oldu (Beyaz Melek). Huzursuzluğun, incinmenin hat safhası olan 'huzur evleri', belki 'ev' muhtevası var, ama kesinlikle 'huzur' muhtevası taşımıyor. Bu kavram, aile büyüklerini dışlayan bir yara içeriyor. Bu yara toplumda daha fazla büyümeden tedavi edilmelidir. Yoksa böyle bir gidiş, ihtiyar insanların çabuk incinen, etkilenen, üzülen kalblerini rencide edecektir. Bu da gadab-ı İlâhiyi celp edecektir. İhtiyarları ağlayan bir toplumun gençliğinin gülmesi düşünülemez. Çünkü biri maziyi, diğeri geleceği temsil ediyordur. Geçmiş olmadan gelecek olmaz. Hatta toplum olarak başımıza gelen musibetlerde ihtiyar, hasta, yardıma muhtaç anne, baba, akraba incinmelerini düşünmek gerekmektedir.
Gelin, damat kaynanaya, kayınpedere
bakmak zorunda mıdır?
Konunun dinen mutlaka incelikleri vardır; ama zorunda olunmasa bile, çok büyük bir kazanç kapısı, maddî ve manevî çok büyük bir define varsa orta yerde, onu kazanmaya, onu elde etmeye gayret göstermemek düşünülebilir mi?
Cennetin anahtarı imtihan vesilemiz olan kaynanamızın elinde olsa, ona bakmakta olsa, onun rızasında olsa; onu elde etmeye çalışmayacak mıyız, gidip almayacak mıyız?
Aklı başında olan gelin/damat, böyle bir ticarete duyarsız kalabilir mi? Kalsa bunun adı ne olur? Bir de yapılan bütün muamelelerin, Allah emrettiği için yapıldığında, önce Allah'ı razı etmek için yapıldığında ibadet olduğu düşünüldüğünde, 'O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok' hükmü gereği, yine sonuç ilgilenmek değil midir?
Gelin kaynanayı sevmek zorunda mıdır?
Birisine olan sevgi, sizin ona yüklediğiniz duygu ile alâkalıdır. Davranış, duygu katılınca anlamlıdır. "Eğer rahmet-i Rahmân istersen, o Rahmâ'nın vedîalarına ve senin hânendeki emânetlerine rahmet et" ikazı, sevmek zorunda olmadığın halde, Rahman'ın hatırına sevince, o sevgi ibadetleşiyor.
Evet, sürekli baş başa olduğun bir insanla imtihan yaşamak, dışarıdaki bir insanla imtihan yaşamak gibi değildir. Elbette her gün aynı evi paylaştığın bir insanın üzerindeki etkisi daha farklıdır. Ama bu geçecek zaman dilimleri, iman gözüyle değerlendirildiğinde, birlikte yaşanan insanlara bakış değişiveriyor. Birlikte yaşadığınız çocuğunuz bile olsa, iman nazarıyla bakmayınca Avrupaî bir bakış hakim olabiliyor. Yük gibi düşünülebilir. Ama davranışa iman nazarı anlam kazandırıyor.
Kaide dikkat çekici; "Sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir." Herkes her rolde empati yapmalıdır. Yani kendisinin kaynana olmasını, kayınpeder olmasını ve kendisine nasıl davranılmasını istediğini düşünmelidir.
Sevmek, hayatı güzelleştiriyor
Onun için gelin kaynana muhabbetini gerçekten 'muhabbete' dönüştürmek mümkündür. Hayatından katarak büyüttüğü biricik oğlunu bize eş yapan bir kaynana nasıl muhabbet sebebi olmasın? Ya da hayatından katarak büyüttüğü kızını bize gelin yapan bir insan nasıl muhabbet sebebi olmasın? Bize duâ eden, belki de bizim ebedi saadeti kazanmamıza vesile bir hazine olan kaynanamız, kayınpederimiz, onların rızalarını tahsil, gönüllerini hoşnut etmek ile bu sonuç oluşabilecektir.
Muhabbetin oluşabilmesi, çoğu zaman sadece bir bakış açısı değişikliği ile mümkündür. O kadar sevilecek sebepler vardır ki aslında. Ama insanda nefis ve şeytan hükmederse, her şey kavga sebebi de olabilmektedir.
Anne babalar, gerçekten Rahmân'ın vediaları ve hânelerdeki bereket direkleri, Rahmet vesîleleri ve musibet dâfîalarıdır. Onların, yaşıyorlarsa, varlıklarını birer define olarak değerlendirmelidir. Velev ki ahirete göçmüş iseler, onlar adına sadakalar vermek ve onların sevap hanesini hep açık tutacak ibadet ve hayırlar yapmak, hayırlı evlât olmanın gerekleri içerisinde olacaktır.
O fedakâr dostların rızalarını tahsil için;
samimane hizmet yapmalı
O muhterem, sadık, fedakâr dostların rızalarını tahsil, kalplerini hoşnut etmek, halisane hürmet ve samimane hizmet etmek için gözlerinin içine bakmak gerekir.
Bilgiyi edinmek ile bilgiyi hayata dokundurmanın ne demek olduğunu insan ancak yaşayınca, başına gelince anlıyor. Ama bilgisiz de hiç olmuyor. Yıllarca okuduğumuz, dinlediğimiz derslerin hayatımızı bir maya gibi tuttuğunu anlıyoruz.
Nurlar, hayatımızı aydınlatıyor. Her şeye iman nazarıyla bakmayı netice veriyor. Ve en mühim mi de, evliliğe, anne babaya, kaynana-kayınpedere hikmet okuması yaptırıyor.
Hikmeti bilinirse, yaşanan her şey -musibet gibi gözüken şeyler bile- çok ciddî anlamlar içermektedir.
26.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|