Başörtüsü yasağını savunanların içine düştüğü 'açmaz'ı görmek gerek. Kanunsuz yasağı devam ettirebilmek için tutundukları bütün 'dal'lar ellerinde kalıyor. İçerden ve dışardan, 'haklısınız, yasak devam etmeli' diyen kimseler çıkmıyor.
Tabiî ki kanunsuz yasağın devamını savunan belli bir zümre var. Ancak bu zümrenin 'hür dünya'dan destek bulduğunu söylemek imkân ve ihtimal haricinde. Çünkü bütün dünya biliyor ki, 'muasır medeniyet seviyesi'ne ulaşan hiçbir hür ve demokrat ülkede, Türkiye'de olduğu gibi kanunsuz başörtüsü yasağı yok ve olması da düşünülmüyor.
Yasakçıların tutunmaya çalıştıkları bütün 'dal'ların ellerinde kaldığını gösteren bir delil de, 'yasak kalksın' diyenleri 'azınlık' göstermeye kadar vardırmış olmalarından anlaşılıyor. Kanunsuz yasağı savunmak için belki başka bahaneler ileri sürülebilir ama 'yasak kalksın' diyenleri 'azınlık' olarak görmek ve göstermek; suları tersine akıtmaya çalışmak kadar hakikate aykırıdır!
Bir gazete, konu ile ilgili tartışmaları manşete taşımış ve bunu "Azınlığın zorlaması" başlığıyla duyurmuş. İlgili gazeteye açıklama yapan "aydın"lardan biri, güya istihza ile "Türban 1970'te farz kılındı" derken, bir başkası da "(Öğrenciler üniversiteye) Çarşaf ve sarıkla gelirler" demiş. Bunlara ilâve olarak, halkın helâl reyleriyle hiçbir zaman iktidar yüzü görmeyen bir partinin lideri de, "Türban değil laiklik tartışılıyor" demiş. (Cumhuriyet, 27 Ocak 2008)
Başörtüsü yasağının sona ermesini isteyenleri 'azınlık' olarak görmek, olsa olsa 'tek parti anlayışı' ile mümkün olabilir. Bu nasıl bir 'azınlık'tır ki, yapılan her ankette milletin yüzde 70'i 'yasak kalksın' diyor? Milletin büyük çoğunluğunu 'azınlık' olarak görmek, Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüşüyor mu?
Hak ve hukukun 'azınlık' ya da 'çoğunluk' meselesi olmaması gerçeği bir yana, burada 'büyük çoğunluk'un yasağa karşı çıkma hadisesi vardır. Milletin büyük ekseriyeti 'yasak sona ersin' derken, bu talepleri 'azınlığın zorlaması' şeklinde yorumlamak gerçeklerle örtüşür mü?
Aslında Türkiye'yi bu anlayış zora sokuyor. Apaçık bir gerçeği ters yüz eden bu anlayışa göre 'yasakçılar'ın 'özgül ağırlıkları' çok fazla. Her halde 'civa' gibi çok yoğunlar ve halkın yüzde 70 ya da 80'inin tercihleri bunlar açısından bir anlam ifade etmiyor. Bu anlayışın, Türkiye ve dünya gerçeklerine tamamen zıt olduğunu ifade etmeye her hâlde ihtiyaç yok.
Yasakçılar elbette yasağı savunmaya devam edecek. Ama bunu yaparken biraz insaflı olmaları beklenir. Milletin ortaya koyduğu iradeye 'azınlık' demenin bir sonraki adımı; bu 'azınlığın' reylerine itibar edilmemesi anlayışını da beraberinde getirir. O zaman da demokrasiden bahsetmek mümkün olmaz.
Milletimiz, kendisine 'azınlık' diyenleri her defasında hür seçim sandıklarında mahkûm etmiştir, bundan sonra da mahkûm etmeye devam eder. Yasakçıların tutunacak dalları kalmadı. Bundan sonra 'yılan'a sarılsalar da faydasız...
İnşaallah, milletin dediği olacak.
28.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|