Başörtüsü yasağına karşı yıllardır en kararlı mücadeleyi veren Yeni Asya'nın, sorunu anayasa üzerinden, üniversiteyle sınırlı olarak çözme girişimlerine temkin ve ihtiyatla yaklaşıp, bu yolun işi daha da çıkmaza sokabileceği kaygısını dile getirmesini anlamakta zorlananlar için, benzer endişeleri paylaşan muteber kalem erbabından bazı örnekler:
Prof. Dr. Hayreddin Karaman: Eğer yapılacak anayasa değişikliği 'kamu hizmeti verenlerden yasağın kalkmaması' şeklinde kanunlaşacaksa, üniversitedeki yasak da kalkmasın, şimdilik böyle kalsın, daha iyi (Yeni Şafak, 25.1.08).
Ahmet Taşgetiren: Sadece üniversite öğrencisine özgürlük getirmekle sorun bitmez, çünkü 'başörtüsünü inanç gereği takanlar,' inanç gereği takılması gereken bütün alanlarda takmak isteyeceklerdir. Bu da bir bayanın Müslüman olarak kendisini bu görevle sorumlu hissettiği tüm zaman ve mekânları kapsar. Zaman bülûğ yaşıdır, mekân ise mahrem olmayan bütün alanlardır (Bugün, 25.1.08).
Ali Bulaç: AK Parti ve MHP'nin üzerinde anlaştığı husus sorunu çözmüyor, tam aksine iki büyük vahim sonuca yol açıyor: Bunlardan biri yasak anayasa maddesi haline getiriliyor; ikincisi kapsamı genişletilip ortaöğrenim, lise ve kamuda hizmet vermek isteyenlere teşmil ediliyor. Bundan daha 'vahim bir çözüm' olamazdı. Bu, çözüm değildir, sorunu daha karmaşık hale getirmek, ağırlaştırmaktır. Bu düzenleme ile fiilî yasağa, yasal ve anayasal dayanak kazandırılıyor. Bu düzenleme gerçekleşirse bir daha sittin sene bu madde değişmeyecektir (Zaman, 26.1.08).
Merve Kavakçı: AK Parti diğer partilerle görüşürken serbestinin kapsamını genişletip noktayı koyacak mı? Yoksa iyilik edeyim derken zarar mı verecek, genişleteyim derken nefes alma alanımızı daha mı daraltacak? Kamu hizmeti alan-veren ayrımı çok tehlikeli bir ayrım (Vakit, 25.1.08).
***
Abdurrahman Şen için
Yeni Şafak gazetesinin sinema yazarı Ali Murat Güven, geçtiğimiz Cumartesi günü çıkan yazısında, yazarımız Abdurrahman Şen'i anlattı. Yazıdan birkaç pasaj:
"Abdurrahman ağabey, 1990'ların başlarındaki Cemre'den 2000'lerdeki Sarmaşık'a dek inatla sürdürdüğü kültür-sanat dergiciliğiyle, her biri muhafazakâr kesimin sinemadaki uzun yürüyüşünün kilometre taşları niteliğindeki arşivlik kitaplarıyla, kültür-sanat servislerini ihyâ ettiği birkaç gazetenin ardından son olarak uzunca bir süredir Yeni Asya'da kaleme almakta olduğu derinlikli yazılarıyla, halen câmiamızın yetiştirdiği 'en kıdemli sinema yazarı' olma unvanına sahip. (...)
"Ülkemizin önde gelen edebiyat sitelerinden biri olan 'sanatalemi.net,' geçtiğimiz günlerde, yazarları arasında yer alan Şen'e gayet zarif bir vefâ gösterisinde bulunarak, 19 Ocak Cumartesi akşamı Türkiye Yazarlar Birliği'nin İstanbul-Cağaloğlu'ndaki tarihî Kızlarağası Medresesi binasında onun adına bir sohbet toplantısı düzenledi. Sitenin kurucusu değerli dostumuz, eğitimci-yazar Mehmet Nuri Yardım tarafından düzenlenen bu toplantıda, sayıları 20-25 dolayındaki bir dinleyici kitlesinin arasında bendeniz de yer almaktaydım. (...)
"Bu vesileyle, güzel kalpli, güzel ruhlu ve güzel huylu ağabeyim, sinema yazarlığımdaki ustam Abdurrahman Şen'i, ben de hayatta en sevdiğim şiirin bitiş mısralarıyla selâmlamak istiyorum. İsimler ha 'Mehmet' olmuş ha 'Abdurrahman,' hiç fark etmez; (...) O da yüreğimden kopartarak kendisine gönderdiğim bu dizelerdeki kahramanı, dilerse 'Abdurrahman'ım' olarak dinlesin:
"Mehmed'im, sevinin başlar yüksekte!
"Ölsek de sevinin, eve dönsek de
"Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
"Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
"Gün doğmuş gün batmış;
"Ebed bizimdir!"
28.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|