Başörtüsü yasağıyla ilgili tartışmalar yeni bir çehre kazandı. Meclis gündemine gelmesi beklenen ‘uzlaşma’ teklifine göre, üniversite öğrencileri, ‘çene’lerinin altından bağlayacak şekilde başörtüsü takarlarsa okullara girebilecekler.
Tabiî ki bu konu çok tartışıldı, bundan sonra da tartışma devam edecek. Ancak her defasında ifade etmeye çalıştığımız üzere, uygulanan yasak, yürürlükteki herhangi bir kanuna dayanmıyor. Dolayısı ile, yasağı sona erdirmek için de yeni bir ‘kanun’a ihtiyaç yok. Yeni bir kanun çıkarılmadan da yasak sona erdirilebilir ve böyle de yapılmalıdır. (Uygulanan yasağın kanunsuz olduğunu görmek isteyenler, Sami Selçuk’un Star’da yayınlanan “Sanal yasak” başlıklı, 29 Ocak 2008 tarihli yazısına da bakabilirler: http://www.stargazete.com/ index.asp?haberID=140219)
Ortada, kanuna dayanmayan bir uygulama olduğu için, sona erdirme de kanuna ihtiyaç duyulmadan yapılabilir. Niçin? Çünkü geçmişte de görüldü ki, kılık kıyafeti kanunla düzenlemek problemi çözmüyor, daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Maksat çözüm ise, ki öyle olmalıdır, o halde kanuna dayanmayan uygulamalara imza atanları hukukî yolla ikna etmek lâzımdır.
AKP ve MHP’nin uzlaşması sonucu ortaya çıkan yeni durum, gazete ve yazarları da ‘ihtilâf’a düşürdü. Her gazete, kendisine göre ‘çene altı başörtüsü bağlama şekli’ tesbit edip okuyucularına duyurmuş. Bu ‘örnek’lerden hangisi doğru? Eğer ilgili kanun çıkar ve uygulama başlarsa, bundan sonra da her halde bu konu tartışılacak. Oldu olacak, üniversitelerin girişlerine ‘örnek başörtüsü bağlama modelleri’ konulsun! Ki, bir bakan “Kanuna, başörtüsü bağlama şekliyle ilgili fotoğraf eklemeyi bile konuştuk/düşündük” anlamında sözler sarf etmiş. (Hürriyet, 30 Ocak 2008)
Muhalefetin ve bazı grupların, başörtüsü yasağının sona ermesi çalışmaları karşısında ortaya koydukları tepkiyi de anlamak mümkün değil. Yok efendim, bu yasak kalkarsa sadece üniversitelerle sınırlı kalmaz, ilk okullara kadar inermiş! Bütün yasakçılar şunu bilmeli: Milletin talepleri karşısında ‘yasak’ların ilelebed devam etmesi mümkün değildir. Hem, meselâ Almanya’daki ilk okullarda başörtüsü yasağı yok da, Türkiye’de niçin var? ‘Azınlığın haklarını koruyacağız’ diye, çoğunluğa haksızlık yapılmaya devam mı etsin?
Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de hadiseler tabiî seyrinde devam ediyor ve edecek. Zorlamalarla bir yere varmak mümkün değildir. Mümkün olsaydı, bu güne kadar yapılan zorlamalarla netice almak mümkün olurdu. Lütfen, insaf ile hareket edilsin ve milletin aldığı kararlara saygı duyulsun.
Dünya âlemde olduğu gibi, Türkiye’de de milletin dediği olmalı ve inşallah olacak. Başka türlü olması eşyanın tabiatına aykırıdır.
Müslüman milletimiz, gerek başörtüsü ve gerekse benzer konulardaki kararını bugün değil; ‘kâl u belâ’da vermiştir. Yapılan bütün araştırma, anket ve seçimler de bunu ortaya koyuyor. Milleti uzun süre aldatmak, yıldırmak ve korkutmak da mümkün değildir.
Türkiye’yi ‘idare edenler’e düşen, milletin taleplerine cevap vermek ve işleri suhuletle halletmektir. Aksi bütün tavırlar, millet nezdinde reddedilir. Yakın ve uzak tarih bunun en canlı şahididir.
01.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|