Eğitimde sorun çok, işimiz zorrr!
Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından düzenlenen ve daha önce eğitim sayfamızda da duyurduğumuz “Eğitim Hakkı Ve Gelecek Perspektifleri” adlı 80. Yıl Uluslararası Eğitim Forumu 28-30 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirdi. Foruma, eğitime önem veren, eğitime destekleriyle tanınan alanında uzman ve lider kişiler katıldı. Tartışma ve değerlendirmeler sonucunda oluşturulan sonuç bildirgesi şöyle:
*Türkiye’de toplum, demokrasi ve ekonomi hızlı bir değişim ve dönüşüm içine girmiş olmasına karşın, eğitim sistemi kendi evrimini gerçekleştirmekte toplumsal ve ekonomik sistemin gerisinde kalmaktadır. Bu durum, gün geçtikçe eğitimin ekonomi ve demokrasi ile ilişkisinin daha kopuk hale gelmesine sebep olmaktadır.
*Toplumun, ekonominin ve demokrasinin değişimi ve dönüşümü; eğitim hakkının yalnızca eğitim kurumlarına kayıt hakkı olarak algılanması yerine, “yaşam boyu istihdam edilebilirliği sağlayacak temel beceri ve nitelikleri kazandırabilecek, bireyin yaşam boyu değişen gereksinimlerinin dikkate alındığı, ekonomi ve demokrasi ile ilişkilendirilmiş bir eğitime erişim” hakkı olarak yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk eğitim kurumlarının geleneksel yapılanma biçimlerini değiştirmelerini, daha esnek ve daha dinamik bir biçimde yapılandırılmalarını gerektirmektedir. Eğitim sistemi demokrasinin ve ekonominin değişen ihtiyaçları karşısında çok daha hızlı refleks gösterebilecek bir niteliğe kavuşturulmalıdır.
* Eğitim sisteminin geliştirilmesinde daha demokratik ve katılımcı bir anlayış ile sivil toplum örgütleri ve çeşitli toplumsal kesimlerin birikim ve deneyimlerinden yararlanma yoluna gidilmelidir. Eğitim siyasal taraftar toplama ve hakim olan grupların ideolojilerini yaymalarının bir aracı olarak görülmemelidir. Eğitim modern ve katılımcı demokrasinin değerlerinin kazandırıldığı ve gençlerde bu değerler çerçevesinde bir yurttaşlık bilinci oluşturmanın amaçlandığı bir alan olarak düzenlenmelidir.
*Küreselleşme ve eğitimde küreselleşmenin etkin araçları olan PISA gibi uluslar arası değerlendirmelerin bulguları, eğitim sistemlerini bir standartlaşmaya zorlamaktadır. Küreselleşme göz ardı edilemeyecek bir olgu olmakla birlikte, küreselleşmenin ulusal eğitim sistemleri üzerinde etkilerinin dikkatle değerlendirilmesi ve ulusal çıkarlar doğrultusunda stratejiler oluşturulması gerekmektedir. Eğitim sistemi bir taraftan belirli ortak uluslararası standartları karşılamakla birlikte, toplumun ve bireyin özgün ihtiyaçlarına bağlı olarak “benzersiz olma” ve “biricikleşme” özelliklerini de özenle korumalıdır.
* Küreselleşme eğitim hakkı ile ilgili olarak yeni oluşumlar ortaya çıkarmaktadır. Giderek artan rekabet ortamında toplumun eğitim hizmetlerinden yararlanmada çeşitli sosyo-ekonomik sebeplerle dezavantajlı konumda olan kesimleri rekabet edebilme şansını bütünüyle kaybetmektedir. Bu durumda geniş halk kitleleri küreselleşme önünde savrulmakta ve küreselleşmenin birer nesnesi ve tüketicisi konumuna düşmektedir. Eğitim hakkı açısından kaliteli, eşit ve nitelikli bir eğitime erişim büyük kitleler için daha güç hale gelmektedir. Ülkenin geleceğini güvence altına alabilmek için, devletin eğitim hakkını Forumda tanımlanan çerçeve kapsamında güvence altına alması bir zorunluluk olarak görülmektedir.
* Eğitim sisteminin başkalarının değerlerine hoşgörüyle yaklaşabilen dünya vatandaşları yetiştirmesi, fakat aynı zamanda ulusal ve kendi toplumsal değerlerinin her zamankinden daha çok bilincinde olan bireyler yetiştirmesi, ancak daha eşit ve adil olarak eğitim hakkının karşılandığı bir eğitim ortamı içinde gerçekleştirilebilir.
* Gençleri geleceğe hazırlama iddiasında olan okulların, bireyi bir bütün olarak görmesi ve her yurttaşa en azından temel bilgi ve becerileri kazandırma yanında, neyin gerçekten önemli olduğuna karar verebilme, diğerlerini anlayabilme ve birlikte çalışabilme, işe yarar yeni fikirler üretebilme ve bir yurttaş olarak hayatının her alanında ahlâklı davranabilme gibi temel nitelikleri bir bütünlük içinde kazandırması gerekmektedir. Bu niteliklerden hiçbiri ile akademik disiplin alanlarındaki yeterlikler birbirlerinin alternatifi olamaz. Akademik yeterlikler ve insanî nitelikler insan olmanın gereği olarak bir bütünün parçalarıdır. Bu nedenle, bireylerin toplumsal hayatlarında başarılı olabilmeleri için bunlardan biri diğeri için feda edilebilir nitelikte değildir.
* Eğitim ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişki çok iyi bilinmekle birlikte, ekonomik kalkınma için eğitimin 1960 ve 1970’lerin demode olmuş “insan gücü planlaması” gibi yaklaşımlarıyla ele alınması çözüm üretmekten oldukça uzak kalmaktadır. Dinamik bir toplumsal ve ekonomik yapıda, eğitimin toplumsal ve ekonomik kalkınmayı destekleyebilmesi, eğitimin de dinamik bir yapı ve işleyişe kavuşturulması ile mümkün olabilir. Bu çerçevede, özellikle ortaöğretimin yapısının ve muhtevasının kısa sürede gözden geçirilmesi ve geleneksel meslekî eğitim modellerinin toplumun ve ekonominin ihtiyaçları ile ne kadar uyumlu olduğunun sorgulanması gerekmektedir.
* Ekonomik ve toplumsal kalkınma açısından bir bireyin kaç yıl okula devam ettiğinden çok okulda, hayatında başarılı olmasını sağlayacak hangi becerileri kazandığı üzerinde durulması gerekmektedir. Ekonomik ve toplumsal kalkınma açısından geleneksel, salt bilgiye dayalı becerilerin önemi giderek azalmakta, bunun yerine sosyal hayat becerileri, en az bir yabancı dil dahil olmak üzere iletişim becerileri ve üst düzey bilişsel beceriler ön plana çıkmaktadır. Ekonomik kalkınmayı destekleyecek eğitimin sürdürülebilir bir küresel rekabetin vazgeçilmez unsurları olan bu yeni becerileri kazandırmaya odaklanması gerekir.
* Seçkin ortaöğretim kurumlarının oluşturulması ve kurumlara devam edebilmenin pratikte ve toplumsal algıda üniversiteye gidebilmenin bir aracı olarak görülmesi eğitim sisteminde ciddî boyutta eşitsizliklere sebep olmaktadır. Az sayıda okulda, az sayıda öğrenciye seçkinci bir eğitim vermek, toplumsal bütünlük ve ekonomik kalkınma açısından büyük tehdit oluşturmaktadır. Bu durum artık sürdürülebilir değildir ve bir bütün olarak toplumun bütün kesimlerinin geleceğini tehdit etmektedir. Bu tehdit, özellikle bugünkü durumdan memnun olan ve toplumsal ve ekonomik konumları itibariyle bugünkü durumdan yararlı çıktığı düşünülen kesimler için bir gerçekliktir.
* Eğitimde erişim ve eşitlik, tartışmalarının bölgesel ve cinsiyete dayalı ögeler üzerinden yoğunlaştırılması yerine, bireysel bir hak olarak ele alınması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Türkiye’nin bir bölgesinde eğitim diğer bir bölgesinden daha eşitlikçi değildir. Daha da önemlisi, öğrenci kazanımları açısından daha iyi durumda olduğu düşünülen bölgelerde az sayıda seçkin öğretim kurumu dikkate alınmadığında, geriye kalan kurumlarda bölgeler arasında da önemli bir fark kalmamaktadır. Bu sebeple, erişim ve eşitliğin her bir birey için hem eğitimin girdileri hem de öğrenci kazanımları açısından ele alınması gerekmektedir.
* Hayat boyu eğitimin formal eğitimin sınırları ötesinde, bireyin, toplumun, ekonominin ve demokrasinin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelik ve kapsamda ele alınması gerekmektedir. Bunun için eğitimde bütün paydaşların katkılarıyla ulusal bir vizyon oluşturulmalıdır. Eğitimde yaş grupları ile sınırlı geleneksel bakış açısı ve uygulamaların yerine, ihtiyaçları dikkate alan daha esnek yapıların oluşturulması bir zorunluluk olarak görülmektedir.
* Avrupa Birliği’ne üyelik çabamızın, eğitim sisteminin geliştirilmesinde ne gibi yararlar sağlayacağı, ne gibi fırsatlar sunacağı irdelenmelidir. Eğitimin kalitesinin ve eğitimde fırsat eşitliğinin geliştirilmesi, bilişim becerileri başta olmak üzere iletişim, girişimcilik gibi temel yeterliklere sahip bireylerin yetiştirilmesi, AB Lizbon stratejisi kapsamında dikkate alınması gereken önemli hedeflerdir. Ayrıca, gerek meslekî ve teknik eğitimde gerekse yükseköğretimde hareketliliği sağlayacak bir uyumun sağlanması da, Türkiye’nin ulusal çıkarları doğrultusunda anlamlı bir hedef olarak görülmektedir.
* Türkiye’nin genç nüfusunun eğitilmesinde düşük ücretli alt düzey işler için insan yetiştirme yerine, küresel rekabette bir avantaj oluşturacak ileri teknoloji ve bilişim gibi alanlarda insan yetiştirmeye odaklanılmalıdır. Böylece gelecekte sermaye akışının yönünün Türkiye’ye dönmesi sağlanarak, küresel ölçekte bir ekonomik avantaj elde edilebilir. Bunun yapılanması durumunda ise demografik bir gerçeklik olan genç nüfus, geleceğimiz açısından bir fırsat olmaktan çıkarak, ciddî bir tehdit haline gelebilir.
* AB sürecinde eğitimde hedeflenen yeterlikler, “daha çok ve daha iyi iş ve sosyal bütünlüğün sağlandığı, sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi gerçekleştirebilen, dünyanın rekabet gücü en yüksek ve en dinamik bilgiye dayalı ekonomisi” için öngörülen yeterliklerdir. Eğitim sisteminin bu yeterlikleri kazandırabilme kapasitesinin ivedilikle değerlendirilmesi gerekir…
Merak ettiğiniz konuları, teklif ve sorularınızı bize yazabilirsiniz. Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle, eğitimle kalın…
|
Mustafa Oğuz
05.02.2008
|
|
Ben elimden geleni yapacağım
Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca, yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı, çocukların harçlığına katardı.
Adam, bir gün çalışırken, elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşam üzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken, sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa, bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı, ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese, böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçluyu görmüştü. Oğlu, evden atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada, babasını karşısında bulmuştu. Adam, on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü, onun yüzünden mahvolmuştu. Bir kere yapmış olsa, ses çıkartmazdı. Ama tekrarlaması, hangi yönden bakılırsa bakılsın, büyük hataydı. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Her şey onun iyiliği içindi. Belki vurduğu tokat, serseri olmasını engellerdi.
Adam, oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra, eşine dert yanarak: ‘‘Bu çocuğun, okulda kimlerle düşüp kalktığını bilmemiz lâzım!’ dedi. “Eğer serbest bırakırsak, başımıza büyük dertler açacak!” Adam, bir süre düşündü. Sonunda da en kolay yolu buldu. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu günlüğünde, arkadaşlarına ait ipucu olmalıydı. Eşi istemese de, ona kulak asmadı ve çocuğunun günlüğünü okumaya başladı.
Oğlu, en son sayfada: “Bu gece kötü bir rüya gördüm!” yazmıştı. “Atölyede çalışırken, babamı elektrik çarpıyordu. Allah’ım onu koru! Ben elimden geleni yapacağım!’’
|
05.02.2008
|
|
Eğitim ajandası
*‘‘Türkiye’nin 2023 Vizyonunda Vakıf Üniversiteleri Kongresi’’ Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü işbirliğiyle 3-4 Nisan 2008 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilecek. Kongre, Türkiye’nin AB üyelik hedefi çerçevesinde Vakıf Üniversitelerinin bugünkü durumlarını, gelecek vizyonlarını, rekabet ve dışa açılma politikalarını, Türkiye’de Yükseköğretim Sistemi içindeki konumlarını ve sorunlarını tartışarak, Yükseköğretimin gelişmesine ve ortaya çıkacak sonuçlarla, bölgeye ve dünyaya etkin açılmalarına etkin bir biçimde katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıntılı bilgi için: http://vakif2023.atilim.edu.tr
*Türkiye’nin en büyük ve en geniş kapsamlı eğitim fuarı Educaturk, 14-17 Şubat 2008 tarihleri arasında 4. kez öğrenci, veli, öğretmen ve bütün eğitim dünyasına kapılarını açıyor. “Eğitim hiç bu kadar keyifli olmamıştı” sloganıyla ilk kez 2005 yılında eğitim dünyasıyla buluşan ve büyük ilgi gören Educaturk Eğitim Fuarı, 2008 yılında yine öğrenci ve velilerimizi; okul öncesi eğitim, ilköğretim, kolejler, dershaneler, dil okulları, üniversiteler, yurtdışı eğitim danışmanlık kurumları, hobi/sanat/spor okulları, burs sağlayan vakıf/dernekler ve yurtdışından birçok saygın eğitim kurumu ile Lütfi Kırdar Rumeli Fuar Alanında buluşturmaya devam edecek. Katılımın öğrenci, veli ve eğitmenlere ücretsiz olacağı Educaturk Eğitim Fuarı dâvetiyelerine www.educaturk.com sitesinden ulaşılabilecek.
*‘‘6. Türkiye Üniversite Öğrencileri Bağımsız İktisat Kongresi’’ 6-8 Mart tarihleri arasında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Gölköy Yerleşkesi’nde düzenlenecek. Kongrede sunum yapmak isteyenlerin tebliğ özetlerini ‘Word’ dosyası olarak, 11 Şubat 2008 tarihine kadar [email protected] adresine göndermeleri gerekiyor. Türkiye Üniversite Öğrencileri Bağımsız İktisat Kongresi, bu yıl da ülke ve dünya gündeminde yer tutan sorunlara dair tartışmalara önayak olmayı amaçlıyor. Ayrıntılı bilgi için: http://www. bagimsiziktisat.org/
*‘‘Uluslararası Türkçe Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu’’ Doğu Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü tarafından 27-28 Mart 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Sempozyuma aşağıda belirtilen alanlarda Türkçe veya İngilizce bildiri önerileri yapılabilir: Türkçenin eğitim ve öğretim programları, Anadili ve ikinci dil olarak Türkçe’nin eğitim ve öğretimi, Türkçe’nin öğretiminde yöntem ve materyal geliştirme, Türkçe öğretiminde karşılaşılan sorunlar, Türkçe eğitim ile edebiyat kesişimi, Dil politikaları ve Türkçe öğretimi. Ayrıntılı bilgi için: http://www.turkishlanguagesymposium.org
*‘‘VIII. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi’’ Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü işbirliği ile 27, 28 ve 29 Ağustos 2008 tarihlerinde Abant İzzet Baysal Üniversitesinde gerçekleştirilecek. Öğrenmeyi öğrenme, eleştirel ve üretici düşünebilme, günlük hayatta karşılaşılan problemleri çözebilme, araştırmacı, üretken ve bilgi teknolojilerini kullanabilme günümüzde nitelikli bir insanda bulunması gereken yeteneklerden bazılarıdır. Bu yeteneklerin bireye kazandırılmasında fen bilimleri eğitimi, matematik eğitimi ve bilgisayar ve öğretim teknolojileri alanlarındaki öğretmen ve akademisyenlere çok önemli görevler düşmektedir. Ayrıntılı Bilgi için: http:// www.fenmat.ibu.edu.tr
* “17. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi’’, 1-3 Eylül 2008 tarihleri arasında Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenecek. Kongreyle katılımcıların ülkemizin güncel öğretim ve eğitim sorunlarına kuramsal ve uygulamalı çalışmalarıyla katkı sağlamasını hedeflemektedir. Kongre konuları şöyle: Eğitimde planlama, eğitim ekonomisi, eğitim yönetimi, eğitim öğretim kurumlarında rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, eğitim ve öğretimde ders muhtevaları ve hayat bağlantıları, kalkınmaya yönelik insan gücü yetiştirme, öğrenme ve öğretme ortamları, öğrenme ve öğretmede yeni yöntem, teknik ve stratejiler, ölçme ve değerlendirme, öğretmen yetiştirme ve sorunları, özel öğretim, Türk eğitim tarihi, karşılaştırmalı eğitim sistemleri, halk eğitimi, okulöncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim, alan eğitimi. Bildiri göndermek ve ayrıntılı bilgi için: www.17uebk.sakarya.edu.tr
|
05.02.2008
|
|
Nereden geldi?
Öğretmen Murat’ı tahtaya kaldırıp işlem sormuş: ‘‘Şimdi buraya artı mı yoksa eksi mi gelmeli?’’ Çocuk işaretin ne olduğunu kestirememiş arka sıralardan “eksi” diye kısık sesle biri seslenince, eksi koymuş. Öğretmen sormuş: ‘‘Bu eksi de nereden geldi?’’ Çocuk gülümseyerek: ‘‘Arka sıradan öğretmenim.’’
***
Küçük Rıza okuldan dönmüştü. Babasına anlatmaya başladı: ‘‘Baba biliyor musun, yer çekimi kanunu olmasa şimdi hepimiz havada uçacaktık!’’ ‘‘Vay canına!’’ dedi babası: ‘‘Peki ne zaman kabul edilmiş bu kanun?’’
***
Yarışmada ikinci olan Ayşe koşarak babasının yanına gider ve heyecanla: ‘‘Baba, koşu yarışmasında ikinci oldum’’ der. Babası: ‘‘Aferin kızıma, kaç kişi yarıştınız?’’ Kızı: ‘‘2 kişi yarıştık babacığım.’’
|
05.02.2008
|