Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırma adına hazırlanan iki maddelik anayasa değişikliği paketinin Mecliste görüşüldüğü hafta Bizim Radyo’daki sabah programlarından birinde konuyla ilgili soruları cevaplarken, paketin Meclisten geçmesini takiben meselenin tedrîcen gündemden kalkacağı tahminimizi dile getirmiştik.
YÖK Kanununun ek 17. maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle ilgili olarak bilhassa AKP cenahında ciddî tereddütler yaşandığını, dolayısıyla iktidar partisinin orada frene basma sinyalleri verdiğini görerek bunu ifade etmiştik.
Dediğimiz gibi de oluyor. Anayasa paketi çıktıktan ve Köşke gönderildikten sonra, hükümet işin müteakip seyrini beklemeye aldı. Peki, Gül günlerdir neyi bekliyor? Dünkü MGK’yı mı?
Sonuçta, öyle veya böyle “türban gerilimi” yavaş yavaş yatışıyor. En azından iktidar bunu sağlamaya çalışıyor. Baykal konuyu gündemde tutma çabasını sürdürse de genel hava sakinleşirse onun da nefesi ancak bir yere kadar yeter ve sonra “İktidarı frenlemeyi başardık” manevrasıyla işin peşini bırakır. Nitekim son beyanlarında bunun işaretlerini vermeye başladı bile.
Gül anayasa paketini onaylar ve CHP iptal başvurusunda bulunursa, oradan çıkacak neticelere göre yeni gelişmeler olabilir. Mahkeme değişikliği iptal ederse zaten başa dönülmüş olur. Ama iptal etmezse ek 17 gündeme gelir mi? Ya da “Anayasa değişikliği yeterli, artık kanuna gerek yok” mu denilir? Peki, gelirse bu şekliyle mi, yoksa farklı bir formatta mı gelir? Ve gelirse neticesi ne olur?
Bunlar, önümüzdeki süreçte cevaplarını bulacak olan sorular.
Ama şu an için konu beklemede. Ve bu durum, hükümete ve Meclise, şimdiye kadar şu veya bu sebeple geciktirilen diğer önemli meseleleri bir an evvel gündeme alıp sonuçlandırma fırsatını veriyor.
Bunlardan biri, Vakıflar Kanunu. Özellikle azınlık vakıfları ve yabancı vakıflarla ilgili düzenlemeler ulusalc kanadın tepkisine muhatap. MHP’liler bu tepkiyi, yasaya “Cumhuriyete ihanet yasası” diyecek kadar ileri götürüyorlar. Ama bu tepkilere rağmen yasa Meclisten geçti.
Gerçi yapılan değişiklikler talepleri tam olarak karşılar nitelikte değil. Ama yasanın çıkması, kısa süreliğine de olsa AB sürecinin canlandığı intibaı uyandırıp nisbî ferahlama getirebilir.
Aynı şey 301 için de geçerli. Meclise sevki defalarca ertelenen bu maddenin artık bir an önce gündeme getirilerek sonuçlandırılması lâzım.
Gerçi 301’de yapılması öngörülen rötuşlar kalıcı bir çözüm olmaktan yine çok uzak. Ama bu mesele o kadar sürüncemede bırakıldı ki, ideali arama noktasının çok uzaklarına düştük.
Ve “Daha da kötüleştirmemek şartıyla, ne yapacaksanız yapın, ama ne olur, bu işi daha fazla geciktirmeyin” deme noktasına getirildik.
Şimdi Vakıflar Kanunu çıktı. 301 de yakında bir şekilde sonuca bağlanabilir. Ama yeni anayasadan artık hiç söz edilmiyor. Acaba neden?
Bu arada dikkat çeken bir diğer gelişme, tam da bugünlerde Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı kara harekâtının gündeme getirilmiş olması. Hatırlanacağı gibi, anayasa gündemi bundan önce de harekât ve tezkere tartışmalarıyla rafa kalkmıştı.
Harekât yine gündemde. Ama bu kez anayasanın esamesinin bile okunmadığı bir ortamda.
22.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|