Başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakma düşüncesiyle hazırlanan iki maddelik anayasa değişikliği paketi, beklendiği gibi rekor sayıda kabul oyuyla Meclis Genel Kurulundan geçti.
Bu iki değişiklikten biri 10. maddede yapıldı.
Maddedeki “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” cümlesine, “her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi ilâve edildi.
İkinci değişikliğin yapıldığı 42. maddeye ise yedinci fıkra olarak şu iki cümle eklenmiş oldu:
“Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir...”
Kanun önünde eşitlikle ilgili 10. madde değişikliğinin, çözüme hiçbir katkısı olmayacağı yönündeki kanaatimizi daha önce ifade etmiştik.
Kaldı ki, Anayasa Mahkemesinin yasağa dayanak olarak gösterilen gerekçesinde bizzat başörtüsü bir “eşitsizlik sebebi” olarak niteleniyor!
Bu durumda, MHP icadı bu formülün, mesele mahkemeye intikal ettirildiği takdirde nasıl bir muamele göreceği şimdiden belli oluyor.
Gerçi, bu teklif başörtüsü tartışmaları bağlamında gündeme getirilmiş olmasa, konuyla ilişkisini kurmak da mümkün değil. Bu irtibat kurulduğu takdirde ise, yasağın kalkmasını kamu hizmeti alanlarla sınırlayan ve bir temel hakkın kullanımında kamu hizmeti verenleri dışlayarak eşitliği yine ihlâl eden bir durum ortaya çıkacak.
42. maddeye gelince:
Yapılan ilâvenin ilk cümlesi, kılık kıyafetle ilgili bir ibareye yer vermese de, üniversitede başörtüsü yasağını kaldırmaya yönelik bir düzenleme olarak anlaşılmaya müsait. Ancak anayasa maddelerinin uygulamaya yansıması için kanuna; kanunlar için de—düzenlenen konunun özelliğine göre—tüzük, yönetmelik, genelge gibi dokümanların tanzimine ihtiyaç var.
Bunlar olmadan, uygulayıcılar doğrudan anayasa maddesini tatbik sahasına koyamazlar.
Nitekim başörtüsü için düşünülen paketi hazırlayanlar da bunu bildikleri için, YÖK kanununun ek 17. maddesine bir ilâve yapılmasını öngördüler ve kamuoyuna da böyle açıkladılar.
Dolayısıyla, söz konusu kanun değişikliği yapılmadığı sürece iş neticeye bağlanmış olmaz.
Ki, anayasanın 42. maddesine konulan ekin ikinci cümlesinde “Bu hakkın kullanımının sıınırları kanunla belirlenir” denilerek, aynı zamanda bir taahhütte de bulunulmuş olunuyor.
Bu bakımdan, paketin tamamlanması için YÖK kanunundaki değişikliğin de yapılması gerekiyor. Ve Başbakan o konuda da sürecin devam ettiğini söylüyor. Ancak orada işler çatallaşıyor. Paketin anayasaya ilişkin kısmı için dahi iptal endişesi söz konusu iken, bu ihtimalin yasa değişikliği için çok daha geçerli olması, bizzat AKP yöneticilerini dahi kaygılandırıyor.
Onun için, paketin yasa ayağını askıya alıp bekletme niyeti, hükümetten gelen “Katkı bekliyoruz” çağrılarıyla kamufle edilmek isteniyor.
Umarız, sorunu anayasa ve yasa değişikliğiyle çözme tercihinde ısrar edilmesi, fırsat kollayan yasakçıların eline yeni kozlar vermez ve “uygulamada çözüm” sürecini sabote edip, mağduriyetlerin artarak devamına yol açmaz.
12.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|