MHP Genel Başkan Yardımcılarından Prof. Dr. Tunca Toskay, son gelişmeler için “mini bir 28 Şubat gibi” değerlendirmesini yapıyor.
Ve ilâve ediyor: “O zaman müdahil olmamıştık. Şimdi de çatışmaların tarafı olmayız.”
Ama Anıtkabir’in önünü dolduran öfkeli kalabalıklar, ülkenin başka yerlerinde tertiplenen benzer protesto eylemlerinin katılımcılarıyla birlikte, MHP’ye de hışımla ateş püskürüyorlar.
İlhan Selçuk, AB’ye karşı Kızılelma koalisyonunda bir ara can ciğer kuzu sarması oldukları Bahçeli ve MHP hakkında zehir zıkkım yazılar yazıyor. Parti ulusalcılığa ihanetle suçlanıyor.
MHP kendisini evvelâ tabanında ve seçmen kitlesi nezdinde sıkıntıya sokan bu mevziî birliktelik görüntüsünün kalkmasıyla, bir kamburdan kurtulmanın rahatlığını hissediyor olabilir.
Ve, önce cumhurbaşkanı seçiminde, ardından referandumda, şimdi de başörtüsü meselesinde AKP’nin önünü açıyor gibi algılanan politikalarıyla, yapıcı muhalefetin ve pozitif siyasetin güzel örneklerini verme görüntüsünün getireceği primi, giderek marjinalleşen statüko güçlerinin gözünden düşmek suretiyle uğrayacağı “kayıplar”dan daha önemli ve değerli bulduğu için, kasten böyle hareket ediyor olabilir.
Altındaki niyet ve saik ne olursa olsun, MHP gibi bir partinin siyasette yapıcı ve tıkanıklıkların önünü açıcı bir çizgiye yönelmesi elbette ki olumlu bir gelişme olarak görülmeli.
Ama verilmek istenen görüntünün arkaplanına çok iyi ve dikkatli bakılmalı.
Bu noktadaki en belirgin ipuçlarını, demokratikleşme süreci açısından kritik önem arz eder hale gelen kilit konularda partinin ortaya koyduğu tavırlardan çıkarmak mümkün.
Tabiî, diğer örneklere geçmeden, başörtüsü için “çözüm” diye ileri sürülen formülün gerçek anlamda bir çözüm olmaktan fersah fersah uzak olduğuna özellikle dikkat edilmesi lâzım.
Başörtüsü serbestisini sadece üniversitelerle sınırlarken, orada bile bu amacı sağlayabileceği son derece kuşkulu bir formülle, yasağı diğer alanlarda, meselâ İHL’lerde kalıcı hale getirecek bir girişimin savunulacak tarafı olabilir mi?
Bizzat AKP ile MHP’nin içinde de bu formüle kafası ve gönlü yatmayan birçok kişi var. Ve AKP’deki rahatsızlığa Erdoğan’ın cevabı “Parti disiplinine uymayanlar bağımsız milletvekilliğine geçebilir” resti olurken, Bahçeli vekilleri için gruplar halinde “ikna” toplantıları düzenliyor.
Başörtüsü için yaptıkları ortak girişimin sonucu, iki parti için “İsa’ya da, Musa’ya da yaranamama” hali olabilir. Nitekim yasak mağdurlarının AKP-MHP formülüne itirazları giderek yükselen bir tonla seslendirilirken, yasakçı cephe de bu girişimi fırsat bilerek Türkiye’yi yeniden 28 Şubat ortamına döndürmeye çalışıyor.
Öte yandan, AKP’nin bu yanlış ve eksik başörtüsü girişiminde MHP’nin desteğini almak için, bilhassa demokratikleşme süreci açısından önem taşıyan ve çözüm bekleyen başka konuları feda etmesinden de ciddî kaygı duyuluyor.
Ve bunların başında 301 meselesi geliyor ki, MHP “Bu maddeye asla ve kat’a dokunulamaz” diyen çok katı bir direnişin başını çekiyor.
Eğer AKP 301’de MHP’nin dümen suyuna girer ve demokratikleşme sürecini iyice boşlarsa, ufukta yine ciddî sıkıntılar var demektir...
05.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|