İnsanın en zaif damarı enaniyettir, benliktir. Dessas zalimler, ehl-i dünyanın propagandacı ve ajanları, hizmet ehlinin enâniyetini tahrik edip, onları haksızlığa sevk edip, ihtilâfa düşürmeye çalışarak, birlik içinde yürüttükleri hizmetlerini akamete uğratmaya çalışıyorlar.
Bediüzzaman’ın, Ehl-i Sünnet’e, Âl-i Beyt sevgisiyle tutuşan Alevîlere yaptığı ikazı kendimize çevirebiliriz:
“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! (Bu hitabı şöyle adapte edebilir miyiz? Ey aynı cemaat içinde yer alan fedakâr, sebatkâr emektarlar ve ey heyecanlı, enerjik, gayretli gençler!) Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizâı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir sûrette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mâbeyninizde varken, iftirakı iktizâ eden cüz’î meseleleri bırakmak elzemdir.”1
Dikkat kesilmeliyiz ki, ehl-i dalâlet, nefis ile, arzularının tesiriyle, sonucu görmeyen körlüğüyle, bir gramlık hazır lezzeti, bir tonluk istikbaldeki lezzete tercih ediyor. Böylece birbiriyle, dünyevî ve hazır lezzet/menfaat etrafında aşağı, kalbsiz nefisperestler samimî ittifak ve ittihad ediyorlar.
Oysa, hidayet yolunda olanlar; ahirete, ileriye ait uhrevî meyvelere, mükemmelliklere, kalp ve aklın yüksek kanunlarıyla yönelmiş oldukları için esaslı bir istikamet, tam bir ihlâs, gayet fedakârâne bir ittihad ve ittifak yapabilirler. Ve yapmalıdırlar.
Ne var ki, enâniyetten (benlikten) sıyrılamadıkları için, ifrat ve tefrit denen aşırılıklara kaçarak ulvî bir güç kaynağı olan ittifakı kaybederler. İhlâs da kırılır. Ve ahirete ait vazife de zedelenir. Kolayca İlâhî rıza da elde edilmez. Bunun ilâcı, merhemi nedir?
* “El-hubbu fillâh” (Allah için seviniz) sırrıyla, hak yolda gidenlere refakat edip iftiharla arkalarından gitmek;
* İmamlık şerefini onlara bırakmak;
* O hak yolunda kim olursa olsun kendinden daha iyi olduğu ihtimaliyle enâniyetinden vazgeçip ihlâsı kazanmak;
* İhlâsla bir dirhem amel, ihlâssız batmanlarla amellere râcih (tercih edildiğini, üstün) olduğunu bilmek;
* Tâbi olmayı; sorumluluk gerektiren ve tehlikeli metbûiyete (tâbi olunmaya) tercih etmekle o marazdan (hastalıktan) kurtulur ve ihlâsı kazanır, vazife-i uhreviyesini hakkıyla yapabilir.
Dipnot:
1- Lem’alar, s. 32.
04.02.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|