Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Millî gelir



Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de "fert başına düşen millî gelir" oranı, dolar ve lira bazında tam anlamıyla "zıt paralel"lik arz eden bir grafik tablosu oluşturur.

Birine göre yükselen millî gelir oranı, diğerine göre düşüş kaydeder. Öyle ki, bazı ekonomistler "Dolar kuru düşünce, millî gelir zıplar" ifadesini kullanmaktan alamaz kendini.

Dolayısıyla, sırf "kur farkı"ndan kaynaklanan "millî gelir oranı"na dair rakamlara aldanmamak gerekir.

Dolar bazında yapılan hesaplamalara göre, dört–beş yıldır dünyanın birçok ülkesinde fert başına düşen "millî hasıla" yükselmiş görünüyor.

Ancak, bu durum gerçeği olduğu gibi yansıtmıyor. Sebebi, doların bu zaman zarfında büyük ölçüde değer kaybetmiş olmasıdır.

Aynı durum, Türkiye için de geçerli. İşte, son birkaç yıla göre ortalama dolar kuru ve millî gelir orananı gösteren bir tablo:

Yıllar dolar kuru millî gelir

2000 685 2.500

2001 1.445 2.500

2002 1.600 4.240

2004 1.440 4.170

2006 1.440 5.200

2007 1.170 5.723

Ek bilgiler

1) Bir yıl içinde elde edilen toplam hasıla nüfusa eşit oranda bölününce, kişi başına düşen millî gelir rakamı elde edilmiş oluyor.

2) Kâğıt üzerinde yapılan "eşit oran"tılı dağılımın, gerçek hayata yansıması çok farklı şekilde olabiliyor. Aşırı farklılık, sosyal adâletsizliğe yol açıyor.

3) Sosyal adâletsizlik, toplumdaki dengeyi alt–üst ettiği gibi, genel âhengi de zedeliyor. Misâl: Halen, nüfusun yüzde 20'lik fakir tabakasına düşen fert başı millî hasıla 2 bin doların altında kalırken, yüzde 20'lik üst tabakada olanlara 10 dolardan fazla pay düşüyor. Bu fark, yüzde 3–5 nüfus bazına göre 1000 ile 100.000 dolarlık bir "derin uçuruma" dahi dönüşebiliyor.

4) Gerçek anlamdaki millî gelir, paralar arasındaki kur farkına göre değil, yapılan yerli üretim miktarına göre yükseliş gösterir.

5) Gerçek anlamdaki millî gelirin doğru hesabı, yani bir yıllık toplam gelirin nüfusa dağılımı, ancak enflasyondan arındırılmış rakamlara, yani sabit fiyatlara sadık kalınarak yapılabilir.

6) Yetkili şahıslar tarafından, millî gelirin 2007'de 8.840 dolara çıkacağı söyleminşti. Ancak, bu hedef tutmadı. Tıpkı, enflasyon hedefinin tutmaması gibi...

7) Yukarıdaki tabloda yer alan rakamlar, birçok kaynağa bakılarak ortalaması esas alındı. Rakamlar arasında ufak tefek farklılıklar olmasına rağmen, hemen hepsinin kaydetmiş olduğu trend aynıdır.

* * *

Ekonomist değiliz. Türkiye'nin genel maliye–muhasebe işlerinden de pek anlamayız.

Ancak, meseleye farklı açılardan bakan uzmanların görüş ve analizlerini takip ederek, bunlardan bir fikir edinmeye çalışırız.

Ayrıca, bilhassa son 5–6 senedir gelirimizin azaldığını, cebimizdeki paranın "alım gücü"nü kaybettiğini, gizli enflasyon karşısında günden güne eridiğini, hele son fâhiş zamlar (elektrik, su, telefon, doğalgaz) karşısında, masrafın geçen yıla oranla yüzde 70–80 oranında artmış olduğunu gayet iyi biliyoruz; çünkü bunu yaşayarak görüyoruz.

Yatırım ve üretim artışını beklediğimiz ülkenin iktisadî sahasında yüksek faizin ve haricî sıcak paranın cirit oynattığını gördükçe, haliyle sıkıntı basıyor ve bir vatandaş olarak endişemiz artıyor.

Endişemizi ziyadeleştiren bir başka gelişme de, ecnebî sermayenin borsa, banka, medya ile birlikte, yerli üretim ve işletme faaliyetinde bulunan pekçok iktisadî teşekkülü abluka altına almış olmasıdır.

Yanlış anlaşılmasın, ecnebi sermayesine de, yabancı konsorsiyuma da karşı değiliz. Ancak, son 4–5 senedir bu çerçeveyi aşan bir durum söz konusudur.

Yabancı sermayedarlar, burada kazandıklarıyla ülkemizde yatırım yapmıyor. Faiz gelirleri dahil, sair kârlarının çoğunu Türkiye dışındaki ülkelere kanalize ediyorlar.

Böylesi bir mekanizma, "keser misâli" dönüyor ve ne yazık ki "Hep bana, hep bana" çuvalını dolduruyor.

Allah, daha beteri durumlarda ülkemizi, milletimizi muhafaza buyursun.

GÜNÜN TARİHİ 5 Şubat 1933

Bursa'da infial ve sindirme harekâtı

Bursa'da "Türkçe ezan ve kamet"in mecburi hale getirilmesine muhalefet eden cami cemaati, hiç umulmadık bir caydırma ve cezalandırma tarzına maruz kaldı.

M. Kemal, Türkçe ezana karşı gelenlere gözdağı niteliğinde çok ağır bir konuşma (Bursa nutku) yaptığı gibi, yakalananlardan 19 kişi de Çorum'a gönderilerek burada en ağır cezalara çarptırıldı.

* * *

Hadisenin gelişme seyri şu şekilde oldu: M. Kemal, 20 Ocak'ta Bursa'da bulunmuş ve buradan İzmir'e gitmişti.

Ezan ve kametin Türkçe okunması mecburiyeti karşısında, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Bursa'da da büyük rahatsızlık vardı... Bu rahatsızlık, 1 Şubat günü had safhaya çıktı.

O gün, Ulu Camide namaz kıldıktan sonra dışarı çıkan cemaat, ezanın da, kametin de aslı gibi okunmasını talep eder.

Bu maksatla bir gösteri yapılır. Duruma müdahale eden güvenlik kuvvetleri ise, kalabalığı zor kullanarak dağıtır ve bu arada çok sayıdaki vatandaş tutuklanarak nezarete atılır.

Hadisenin büyümesi üzerine İzmir'den tekrar Bursa'ya gelen (5 Şubat) M. Kemal, yakın tarihe "Bursa nutku" diye de geçen konuşmasında şunları söyler: "Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır' demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır."

Bunun üzerine kolları sıvayan adliye ve güvenlik kuvvetleri, geniş çaplı bir tutuklama harekâtını başlatır.

Bu korkutma ve sindirme harekâtı başarıyla tamamlanır. Mahaldeki cezalandırmanın dışında, Cemaatten 19 kişi Çorum Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilerek, orada "ağır hapis cezası"na mahkûm edilir.

05.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.02.2008) - Siyasetin gölgesinde kalmadan...

  (02.02.2008) - Hani ciddiyet, nerede samimiyet...

  (01.02.2008) - 'Dine aleyhtarlık meyli' ne zaman hortlar?

  (31.01.2008) - İzmirli’nin 94 yıl önceki tesettür makalesi

  (30.01.2008) - Çeteciler ne iş yapar?

  (29.01.2008) - Ne dindar, ne laik kesim memnun

  (28.01.2008) - Şahlanış mitingine katliâm kurşunları

  (26.01.2008) - 93 Harbi'nin hâşiyeleri

  (25.01.2008) - 93 Harbi'nde Halidîler'in cihadı

  (24.01.2008) - Maskeli çeteciler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri