Anayasa meselesine bulaştırılmadan evvel, başörtüsü sıkıntısı bu derece şiddetlenmiş değildi.
Ne zaman ki, bu mesele Başbakan Özal ile Cumhurbaşkanı Evren arasında (1987-88) bir pinpon topuna dönüştürüldü, yani iş bir tür anayasa meselesi haline getirildi, işte o zaman mesele düğüm bağladı ve tam 20 yıldır süregelen kahredici bir ıztıraba dönüştü.
Kısaca hatırlatalım: Başbakan Turgut Özal ve MEB Avni Akyol, YÖK Başkanı İhsan Doğramacı ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le konuşup güya mutabık kaldıktan sonra, YÖK Disiplin Yönetmeliğinde bir değişiklik yaptılar. Bu mutabakata dayanılarak, başörtüsüne serbestlik sağlayan bir kànun maddesi Aralık 1988'de Meclis'ten geçirildi. Evren, daha evvel geri gönderdiği bu yasayı bu defa veto etmedi; önce imzalar, sonra da Anayasa Mahkemesine götürdü. Mahkeme ise, 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden hemen önce bu "türban yasasını" iptal etti. Böylece, iş bütün bütün çıkmaza girdi.
Bu gelişmenin ardından, İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere, Anadolu'nun birçok üniversitesinde fiilî yasak uygulamasına geçildi. Buna karşı da protestolar yapıldı. Ancak, müsbet bir netice alınamadı.
* * *
Başörtüsüne yönelik baskılar, aslında 1982 Anayasası için yapılan referandumdan hemen sonra başlamıştı. Ancak, bütün üniversiteler aynı ölçüde baskı uygulamıyordu.
İş anayasa meselesi haline dönüştürülünce, baskı hem şiddetlendi, hem de daha geniş bir alana yayılmış oldu.
1995 seçimleri öncesinde siyasî hesaplarla sarf edilen "Rektörler başörtülülere selâm duracak" türü tahrikkâr sözlerden sonra ise, iş bütünüyle şirazeden çıktı, İlâhiyat fakülteleri dahil, tâ imam hatip okullarındaki Kur'ân derslerine varıncaya kadar genişleyen baskı ve dayatmaların önüne artık geçilemez oldu.
* * *
Ne yazık ki, şimdiki siyasîler, geçmişten âdeta hiç ders almamışlar gibi, tuhaf bir davranış sergiliyor.
Görüldüğü kadarıyla, baskı ve dayatma taraftarlarını tahrik ile saldırıya geçirtecek bir yol takip ediliyor.
Hükümet, iradesini kullanmak ve örfî maslahat cihetine gitmek yerine, yine işi anayasa meselesi haline getirme sevdasında.
Anayasada ise, yasaklayıcı açık bir hüküm yoktur. Ancak, şayet başörtüsü tâbiri veya serbestisini açıklayan bir ifade kànun metni haline getirilecek olursa, korkarız ki, durum daha da kötüye gider.
Zira, o yolu zorlamakla meselenin hangi kapıya çıkacağı az çok bellidir.
Netice itibariyle, şu ana kadar yapılan çalışmalar, dindarları da, laik kesimi de memnun etmekten uzak göründüğü gibi, aksi neticeler hasıl etme endişesini de uyandırmaktadır.
Bu mesele, umarız böyle gürültü patırdı ile değil, akl-ı selim ve itidal ile ele alınır ve riyadan, gösterişten, alayişten, nümayişten uzak kalınarak halledilme cihetine gidilir.
GÜNÜN TARİHİ 29 Ocak 1953
Derbeder şâir Neyzen Tevfik
Ney ustası ve hiciv şairi Neyzen Tevfik, İstanbul'da vefat etti.
Düzensiz bir hayat yaşamış olmasına rağmen, sevenleri çoktu. Cenaze namazının kılındığı Beşiktaş'taki Sinanpaşa Camiini dolduran kalabalık, avludan taşarak cadde ve sokaklara kadar yayıldı.
* * *
Aslen Bafra'lı olan Neyzen Tevfik, 1879'da Bodrum'da dünyaya geldi. Babası, o tarihte Bodrum'da muallimlik yapmaktaydı.
Çocukluk günlerinde şahit olduğu bir manzara, Neyzen'i şiddetle sarstı, hayatını altüst etti.
Kendi ifadesiyle, babasıyla Bodrum çarşısında gezindikleri bir esnada, davullu zurnalı bir gürültü duyar. Merakla sesin geldiği tarafa bakar ki, ne görsün...
Güvenlik kuvvetleri, çatışmada öldürdükleri 10-15 kadar eşkiyanın kafasını koparmışlar, mızrakların ucuna geçirmişler ve ibret-i âlem için dolaştırarak halka gösteriyorlar.
Bu manzaraya şahit olan Neyzen'in adeta dünyası yıkılır. Titremeye başlar, hastalanır. Depresyon geçirir ve bir müddet sonra sar'a hastası olur.
Bundan dolayı da, ne Bodrum'da, ne de bilâhare gelmiş olduğu İstanbul'da düzenli bir tahsil hayatı göremez. Büyük âlimlerle, hocalarla ve bilhassa Mevlevî üstadlarla tanıştırılmasına rağmen, düzenli bir hayat kurmaya muvaffak olamaz.
Zaman içinde, hemen her taraftan ipini koparır ve kendini içkiye verir.
Bir taraftan da hicivli şiirler yazar ve gayet ustaca ney üfler. Kahveleri, meyhaneleri dolaşır, bu sûretle gününü gün eder.
Ney çalmada ve şiir yazmada ustalaşması ve bu san'atını hem halkın önünde, hem de entelektüelin huzurunda icra etmesi, zaman içinde sevenlerinin adedini çoğalttı.
Onun cenaze merasimindeki izdihamlı kalabalık, sevenlerinin, hayranlarının ne kadar çok olduğunun bir göstergesiydi.
Neyzen Tevfik'ten dörtlükler
Muhabbet herkesin aklını çelmez,
Gönül viranesi kolay düzelmez.
Alemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hıyanet etme.
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...
(1949)
Göründü memleketin iç yüzü, çöktüyse temel.
Şimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdâdımızın.
Tükürür zannederim çehremize, vatanın tarihi.
(1943)
29.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|