Birgün Hz. Hanzale’nin telâşlı adımlarla gittiğini gören Hz. Ebû Bekir, meraklanıp sebebini sordu: “Nedir bu telâşın Hanzale?” O da, “Hanzale münafık oldu” demesin mi. “Fesübhanallah. Sen ne söylüyorsun Hanzale?” demekten kendini alamadı Hz. Ebû Bekir. O da başından geçenleri bir bir anlattı. Resûlullahın (asm) yanındayken, onun Cennet ve Cehennemden bahsettiğini, görür gibi olduklarını, ancak çocuklarının yanına, işlerinin başına gittiklerinde bunları unuttuklarını söyleyince, Hz. Ebû Bekir de, “Biz de aynı durumdayız” diye endişelendi. Birlikte Efendimizin (asm) yanına gittiler. Durumu soracaklardı. Hanzale söze başladı. “Hanzale münafık oldu” deyince “O nasıl söz?” diye karşılık verdi Allah Resûlü (asm). O da başından geçenleri anlattı. Allah Resûlü (asm) şu sözlerle yatıştırdı Hanzale’yi:
“Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, eğer siz sürekli benim yanımda gibi olabilse ve zikredebilseydiniz melekler yataklarınız üzerinde ve yolda ellerinizden tutar, sizinle musafaha ederlerdi. Fakat sen Hanzale, bir müddet dünyaya, bir müddet de ahirete çalış.”1
Bu olay bize mü’minin dünya ile ahiret arasında nasıl denge kurması gerektiğinin en güzel örneklerden biridir.
Hacda, haccı edâ ettikten sonra ticaretle uğraşılmasını bazı Sahabîler günah sayınca Cenâb-ı Hak, “Hac esnasında ticaret yapıp Allah’ın fazlından aramanızda size bir günah yoktur”2 meâlindeki âyeti gönderdi.
Demek mü’min hem dünya, hem de ahirete birlikte çalışacaktır. Ne dünyası için ahiretini, ne de ahireti için dünyasını terk edecektir. Zaten beş vakit namazını kılan kişinin mübah hareketleri de ibadete dönüşmekte, dünyalıktan çıkıp ahiretine mâl olmaktadır. Hz. Yusuf, Hz. Davud, Hz. Süleyman gibi peygamberler şükrederek dünya nimetlerden alabildiğine istifade etmişlerdi. Hz. Osman bin Afvan, Talha bin Ubeydullah, Abdurrahman bin Avf, Zübeyir bin Avvam gibi Sahabîler az mı imkânlara sahiplerdi? Ebû Hanife, Leys bin Sa’d gibi âlimler aynı zamanda zengin idiler. İyi insanın elinde her nimet iyidir. Allah Resûlü de (asm), “İyi insanların elinde mal ne iyidir”2 buyurmamış mıydı?
Bütün bu işleri yaparken niyetlerinde Allah rızası vardır onların. Ebedî diyarları olan ahireti unutmuyor, dünyadayken oraya yatırım yapıyor, bütün dünyalarını ahirete mal etmesini biliyorlardı. Allah Resûlü (asm) ne güzel buyurmuş: “Kimin düşüncesi ahiret olursa, Allah onun dağınık işlerini toparlar, ona gönül zenginliği verir. İstemediği halde dünya ayağına gelir.”3
Her şey Allah’ındır. Allah Kendi rızası yolunda hareket eden kulları için dünya nimetlerini de ihsan eder. Yeter ki biraz gayret göstersin.
Demek her şey Allah’ın olduğu için dünya nimetlerini elde etmek isteyen de ona yönelmeli ve Allah’tan hayırlısını istemeli. Yoksa elde etse de nimet değil nıkmet olur.
Dipnotlar:
1- Müslim, Tevbe: 12.
2- Bakara Suresi: 198.
3- İbni Mâce, Zühd:2; Tirmizî, Kıyamet: 3.
05.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|