Günümüzde aile müessesemiz her zamankinden daha fazla hücumlara maruz kalıyor. Yuvamızı yıkmak için her gün daha fazla sayıda silâh ve malzemeyi son tahassüngâhımız (sığınağımız) olan ailemize karşı kullanmaya devam ediyorlar.
Başta medya araçları olmak üzere, eğitim kurumları ahlâkî değerlerimizi tahrip etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Peki, bu kadar kuvvetli bir şekilde üstümüze gelen güruha ne ile karşı koyacağız?
Bediüzzaman, Kastamonu Risâlesinde ihtiyar hanımların diğer insan kesimlerine göre kolay kolay fitnelere alet olmadıklarını ifade ederek, şu hadisi nazarlara sunuyor;
“Ahirzamanda, ihtiyar kadınların dinlerine iktida ediniz[1].” Evet, özellikle ihtiyar hanımlar, herkesten ziyada dindeki teselli ve nura muhtaçtırlar. Bu yüzden yaradılışlarındaki fedakârâne şefkat onları dinimize yöneltmektedir. Burada buldukları Rabbimizin merhamet ve teselli nurları, onları ahirzaman fitnelerine karşı korumakta ve sebat etmelerini sağlamaktadır.
Çevremdeki insanlar arasında en sağlam ve sarsılmaz kişilerin yaşlı anne ve teyzelerimiz olduğunu gördüm. Hatta öğrenci iken yaşadığım bir hatıramı nakletmek isterim.
Askerî okulda okuyordum ve o yıllarda askerî okul öğrencileri, özellikle de dindar öğrenciler gözaltında tutuluyordu. 12 Eylül İhtilâlinin lideri ve aynı zamanda cumhurbaşkanı olan zât, televizyonlarda irtica nutukları atıyor, hatta daha da ileri giderek askerî okul öğrencilerini diline doluyordu.
Maalesef, işgüzar okul idarecileri de hemen devreye girip, özellikle namaz kılan öğrencileri irtica suçlaması ile rahatsız ediyorlardı. Sonunda, yüzlerce, hatta bine yakın askerî okul öğrencisi okullardan atılmıştı. Tabiî ben de bu terör havasından etkilenmiştim. Ailem, özellikle babam dindar bir insan olmasına rağmen, bana baskı yapıyor, okuduğum dinî kitaplara, özellikle de Risâle-i Nurlara karşı çıkıyordu.
Rahmetli annem, bütün anneler gibi, oğlunu, yani beni çok seviyordu. Bana dikkatli olmamı öğütlemekteydi. Bir gün hem okuldan, hem de babamdan dolayı bunalmış olmalıyım ki, anneme dedim: “Anne, bari sen bana bunları söyleme. Eğer ben okuldan atılırsam, sen de biliyorsun ki disiplin ve derslerim yüzünden olmayacak. Beni dindar olduğum için okuldan atacaklar. Varsın atsınlar, ne olacak ki? Sana sordukları zaman ‘Oğlum namazını kıldığı için okuldan atıldı’ dersin. Bunda ayıp bir şey yok. Hem rızkı veren Allah’tır. Bizim maddî durumumuz iyi, ben de ticaretle uğraşır, geçinip gideriz” dedim.
Bu sözümden sonra o çok şefkatli kadın, bir kez olsun: "Bu kitapları okuma veya namazını okulda kılma, gel evinde kıl” demedi. Daima duâ etti. Belki de o duânın bereketi ile o zor yıllara rağmen, Bahriye Mektebinden mezun oldum ve yıllarca Bahriye’de görev yaptım.
Demek ki, eğer işlerimizde muvaffakiyet istiyor isek, ebeveynlerimizin, özellikle de annemizin duâsını almaya gayret etmeliyiz. Onların duâları Rabbimizin katında o kadar makbul ki, Cenâbı Hak, bu dünyada bile olumsuz şartlara rağmen kabul ediyor ve duâlarını ahirete bırakmadan yerine getiriyor.
1. Keşfü'l Hafa, 2:70; Hanımlar Rehberi, s. 32, Y.A.N.
12.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|