MHP lideri Bahçeli “Başörtüsü manevî, 301 millî dâvâmız” diyor. “Manevî dâvâ” için AKP ile birlikte yaptığı ortada: Yasağı üniversitelerle sınırlı olarak kaldırmak için, bu sonucu dahi vereceği şüpheli bir girişimde bulunmak.
“Millî dâvâ” olarak nitelediği 301’deki tavrı ise, bu maddeyi korumak ve dokundurmamak.
Ve maddede değişiklik yapma girişimlerini sabote edip engellemek için “Türklüğe hakareti suç olmaktan çıkarmak istiyorlar, yetişin ey Türk milleti” diyerek ortalığı ayağa kaldırmak.
Türk Ceza Kanunu 1926’da İtalya’dan alınıp Türkiye’de uygulamaya konulduğu zaman, orijinal metinde “Türklüğe hakaret”e tekabül eden bir ifade yokmuş. Ama yeni TCK taslağını hazırlayan merhum Dönmezer’den öğrendiğimize göre, bu ibareyi bizzat Atatürk ilâve etmiş.
Ve ilginçtir; bu ilâvenin İtalyan karşılığı, Roma’da faşist rejimin işbaşı yapmasından sonra, 1930’da onların ceza kanununa da konulmuş.
Ama İtalya faşizmden kurtulup demokrasiye döndükten sonra, bu rejimin diğer bütün kalıntıları gibi, bu madde de tabiî ki temizlenmiş.
Türkiye’de ise hâlâ yürürlükte. AB sürecinde bu maddeyle de epeyce uğraşıldı, bazı değişiklikler yapıldı, ama bunlar esası değiştirmeyen rötuş ve makyajlar olmaktan öteye gidemedi.
TCK yenilenirken madde bir kez daha ele alındı, ama Türklük ibaresine, sırf vaktiyle Atatürk tarafından konulduğu gerekçesiyle dokunulamadı. Maddenin 159 olan numarası 301 olarak değiştirilip, yine ufak rötuşlarla yetinildi.
Maddeyle korunanlar Türklükten ibaret değil.
Yanı sıra, Cumhuriyet, TBMM, hükümet, yargı organları, askerî veya emniyet teşkilâtı da 301 koruması altında.
Ancak uygulamada bu madde şimdiye kadar çok büyük bir çoğunlukla askere yönelik eleştirileri susturmak için kullanıldı. Buna mukabil, TBMM’yi, hükümeti veya polisi ilgilendiren yönüyle pek gündeme getirilmedi. Türklük meselesi ise Hrant Dink ve Elif Şafak’a karşı işletildi.
301, TCK’nın “Millete ve devlete karşı işlenen suçlar” başlığını taşıyan, ama milletten ziyade “devlet”i koruma içerikli Dördüncü Kısmının, “Devletin egemenlik alâmetlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar” arabaşlıklı Üçüncü Bölümünde özel bir madde olarak yer alıyor.
Oysa devleti değil, birey hak ve özgürlüklerini öne çıkaran çağdaş hukukta bu tür düzenlemelerin yeri yok. 301’i savunmak için öne sürülen “Avrupa’nın da 301’leri var” iddiası da asılsız.
Oralarda var olduğu söylenen maddelerin uygulanış biçimiyle, Türkiye’deki çağdışı 301 uygulamaları arasında da hiçbir benzerlik yok.
Türklüğe ve maddedeki bazı devlet kurumlarına hakaret edildiği iddiasıyla en sıradan eleştirileri dahi 301 kapsamında soruşturma, dâvâ ve ceza konusu yapan zihniyet, Türkiye’ye taşıyamayacağı ayıpları yüklemek suretiyle Türklüğe ve de devlete en büyük kötülüğü yapıyor.
Türklüğe hakareti cezaî müeyyideye bağlayan kafa, diğer unsurları bu imtiyazdan mahrum bırakarak eşitlik ilkesini çiğnemek; Türklüğü çağ ve hukuk dışı bir baskı sisteminin ve çeteciliğin dolgu malzemelerinden biri haline getirmek; ve aynı sistemle Türkiye’yi her alanda geri bıraktırmak suretiyle, Türklüğe de, Türklere de, Türkiye’ye de en büyük hakareti bizzat kendisi yapıyor...
09.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|