Bir yazımda Baykal ile Sarkozy’yi karşılaştırmıştım. Yine yolları kesişti hem de Ezher’de. Stasi Raporu deneklerinden birisi olan Sarkozy liselerde başörtüsü meselesi kızıştığında yasağa onay için soluğu İslâm dünyasındaki en büyük dinî merci/otorite olan Ezher’de almıştı. Hocaların tamamının muhalefetine rağmen ‘sahibinin sesi’ olan Ezher Şeyhi Muhammed Seyyid Tantavi Sarkozy’yi eli boş çevirmemişti. Sarkozy, Carla’yı kaptığı gibi ‘saltanat ulemasından’ olan Muhammed Seyyid Tantavi’den de liselerde başörtüsü yasağı fetvasını kapmıştı. Tantavi gerekçe olarak Fransa’nın toprakları üzerinde hükümranlık hakkına atıfta bulunuyordu. ‘Vatandaş olsalar bile Müslümanlara boyun eğmek düşer’ demişti.
Ne hikmetse kimi Batılılar Tantavi gibi hocaların boyun eğdirme fetvalarını çok beğenirken tam aksine Ayan Hırsi Ali’nin de bu boyun eğme kültürüne isyandan dolayı dinini terk etmesine de şapka çıkarıyorlardı. Bundan daha çok hoşlandılar. Hem teslimiyete teşvik edeni, hem de isyan edeni alkışlıyorlardı. Çünkü ikisi de işlerine geliyordu.
Teslimiyetle kafasını bozan Ayan Hırsi Ali ‘ex müslüman’ haline gelmişti. Dolayısıyla eyyamcı ile Hayyamcılar da anayasanın dibacesi ve değişmezleri için de Tantavi’ye başvurabilirler. Daha üstten ayarlarla daha garanti olur. Eyyamcı ile Hayyamcılarımız üniversitede başörtüsü yasağı bağlamında hem fetvayı hem de diplomayı Tantavi’nin elinden kapabilirler. Ezher diplomalarını kabul etmezsin ama işine geldiğinde fetvasını da diplomasını da aparırsın. Dinle diyanetle ilişkilerde Hayyam’ın eyyamcı anlayışını ölçü alan Deniz Baykal da (Bosna’da yaptığı gibi ‘bugün böyle yarın öyle’ anlayışı), dinî konulardaki söylemlerine yapılan eleştirilere karşılık, “Araştırarak, bilerek söylüyorum. Hepsinin dayanağı var. Yakında El-Ezher’den diploma getireceğim” demiş. Kendisi Ezher diplomasını çok merak ediyorsa Tantavi de devlet adamlarına çok meraklıdır, onlarla birlikte görünmekten haz ve zevk alır. Kel başa şimşir tarak nev’înden...
Ama Deniz Baykal’ın diploma alacağı Ezher sakın Selâhaddin Eyyubi öncesinin Fatimi Ezher’i olmasın. Bu da Baykal’a uyar. Tam da Emevi ve Abbasi anlayışına karşı tam siper. Aslında bu işi Marmara İlahiyat Fakültesi’nde dekan iken Zekeriya Beyaz vasıtasıyla daha kolay halledebilirdi. Mısır’a kadar uzanmaya da lüzum kalmazdı.
Espri bir tarafa gerçekten de Baykal isterse Ezher’den de fetva alabilir! Ama acaba vicdanından fetva çıkartabilir mi? Zira vicdanlar nasır bağlamadıkça ve susturulmadıkça daima doğruyu söyler. Fetva bir dış kriter ise vicdan da iç kriterdir. İç kriter ve vicdan onaylamadıkça alacağın fetvaların da bir kıymeti yoktur. Hile-i şer’iyye olmaktan öte gitmez.
***
Baykal sadece bununla kalmamış darbeye de dâvetiye çıkarmış. 12 Eylül anayasası sanki darbeden değil de harpten çıkmış gibi, ‘ancak anayasaları savaşı kazananlar yapabilir’ diyor. Anayasa konusundaki fetvaları da şöyle “Anayasa yeniden yapılamaz mı?” sorusunu soran Deniz Baykal, “Elbette yapılır. Düşmanı atarsın, devleti yeniden kurarsın, bayrağı dikersin, parayı bastırırsın. Yapanlar yapmış... İhtilâli yaparsın. İdamı göze alırsın... Anayasa toptan yenilenir” diye konuştu. Anayasa yapımı için Kurucu Meclis’in oluşması gerektiğini öne süren Deniz Baykal, “Anayasa yapmak için değil, uygulamak için seçildik. Şimdi bunu iptal edelim, yenisini yapalım anlayışı doğru değildir. Anayasa ile ilgili değişiklik ihtiyacı hissedilebilir. Belli konular için düzenleme yapılabilir. Yaygın, kısmen değişiklik ihtiyacı hissedilebilir ama 85 yıl sonra Anayasa’nın tamamını bir kenara atıp, dünyada bir ülkenin yeniden yazma ihtiyacı içine girdiğinin pek fazla örneği yoktur” şeklinde serd-i beyanda bulunmuş.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis’te görüşülen Anayasa değişiklik teklifinin kabul edilmesi durumunda, hem usul hem esas yönünden Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini de ilân etti. Baykal, “Anayasa Mahkemesi yapılan değişikliği yok sayarsa, ne olur?” şeklindeki soruya “Çok önemli bir şey olur” diye cevap veriyor. Bu rumuzlu ve kinayeli konuşmalar niye?
***
Eyyamcı ve Hayyamcıların en önemli özelliklerinden birisi de krizsiz yapamamaları. Sabih Kanadoğlu, 367 meselesini ortaya atınca siyasî hayatını kurtarmak istercesine cankurtaran simidi gibi bu mütalâaya sarılmıştı ve ‘devletin tepesindeki üç makamın bir elde toplanmasının doğru olmadığı propagandasını yapmaya başlamıştı. “Cumhurbaşkanını bu meclis seçemez. Menderes’lerin sonu belli’ şeklinde sözler sarf etmişti. Menderes, Koraltan ve Bayar’ı kastederek bu triumviranın darbeyi hazırlayan faktör olduğunu ileri sürmüş ve Çankaya’ya göz diken AKP’lilere böylece gözdağı vermişti. Şimdi de başörtüsünü laiklikle irtibatlandırarak laikliğin sistemin sigortası olduğunu belirterek ‘sigortamızı attırmayın’ diyorlar.
***
Evet, Baykal Ezher’de de kendisi için yandaşlar bulabilir. Bu meyanda Abdulmüteal Saidi gibi reformcu Ezherci hocalar ve Abdullah Mangala gibiler Mustafa Kemal’i İslâm mücedditleri serisinden saymışlardır. Dolayısıyla Baykal şaka yapsa da ciddî ciddî Ezher’den hem fetva hem de diploma alabileceğine tarihi örnekler şahitlik ediyor.
09.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|