Başörtüsü yasağını kaldırmak için başlatılan son girişim, anayasanın eğitim hakkıyla ilgili 42. maddesine kılık kıyafet özgürlüğünü vurgulayan bir ek koyma fikriyle yola çıktı.
AKP’nin gündeme getirdiği bu teklife MHP “42 yerine, eşitlikle ilgili 10. maddeye ek yaparak sorunu çözebiliriz” formülüyle karşılık verdi.
Sonra iki parti bir araya gelerek, her iki teklifi de birleştiren yeni bir metinde mutabık kaldılar.
Bunu yaparken, anayasaya kılık kıyafetle ilgili özel bir ibare koymanın doğru olmayacağı kanaatinde de birleştiler ve buna ilişkin düzenlemeyi YÖK kanunuyla yapmayı öngördüler.
Böylece, ilk anda kamuoyuna tek paketmiş gibi sunulan veya öyle algılanan, ama gerçekte iki ayrı paketten oluşan bir formül geliştirdiler.
Bunlardan biri, anayasanın iki maddesinde değişiklik öngören bir mini anayasa paketi, diğeri ise YÖK kanununun ek 17. maddesine ilâve edilecek tek maddelik bir kanun değişikliği.
Anayasa paketinde MHP’nin imzasını taşıyan 10. madde değişikliği, sorunun çözümüne hiçbir katkısı olmayacak “sade suya tirit” bir formül. Ama “uzlaşma adına” metne dahil edildi.
AKP’nin öngördüğü 42. madde değişikliğinin ilk şeklinde, kanunda açıkça belirtilmeyen hiçbir sebeple eğitim hakkının kısıtlanamayacağı ve sınırlamaların kanunla yapılacağı belirtilerek, YÖK yasasına ilâvesi öngörülen maddenin anayasal zemini oluşturulmak isteniyordu.
Ancak “eğitim-öğretim” ifadesinin bütün eğitim kurumlarını kapsadığı uyarısı üzerine, “yüksek öğretim” ibaresinde karar kılındı. Ve getirilmek istenen serbestliğin üniversitelerle sınırlı olduğu AKP ve MHP lider ve yöneticileri tarafından defaatle vurgulandı.
Ne var ki, bu yolun gerçekte anayasada var olmayan ve sadece Anayasa Mahkemesinin tartışmalı içtihadına dayandırılan—Sami Selçuk’un ifadesiyle sanal ve hayalî—bir yasağın, üniversite dışı alanlar, özellikle İHL’lerin de dahil olduğu ilk ve ortaokullarla kamu hizmeti verenler için anayasal bir kural olarak devamına zemin hazırlayacağı; ve bu yapılırken üniversitelere getirilmek istenen serbestinin de yine yargı engeline takılabileceği kaygısı ortaya çıktı.
Ancak görünen o ki, AKP de, MHP de bu haklı endişelere kulak verme niyetinde değiller.
Nitekim ortak tekliflerini 348 imza ile Meclis Başkanlığına sunup Anayasa Komisyonundan geçirdiler. Teklif şimdi Genel Kurul aşamasında.
Bu süreç devam ederken DSP Genel Başkanının “Gerginlik artıyor, girişiminizi erteleyin, sonra ortak çözüm bulalım” teklifine Başbakanın cevabı, anayasa değişikliğinden vazgeçmeyecekleri, ama YÖK kanunundaki düzenlemeyi müzakere etmeye açık oldukları yönündeydi.
Sorunu yasayla, hele çene altı gibi komik formüllerle çözme girişiminin isabetliliği konusunda bizzat Erdoğan’ın zihninde de tereddütlerin bulunduğuna işaret eden bu tavır ve hukukçular tarafından aynı yönde hazırlanan bir rapordaki uyarıların parti MYK'sında tasvip gördüğüne ilişkin haberler, şu aşamada dahi bir itidal çizgisinde buluşulması ihtimalinin bütün bütün ortadan kalkmadığını gösteriyor.
Yasa girişimi askıya alınır, YÖK’teki değişim iyi yönetilir ve CHP de sağduyu çizgisine dönmeyi başarırsa, bu sıkıntı daha kolay aşılabilir.
07.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|