İmam-ı Gazâlî, kâinatın harika düzenini, mükemmeliyetini ve güzelliğini görüp demiş ki: “Kâinat ancak böylesine güzel ve mükemmel olabilir. Daha güzelini düşünmek mümkün değil.”
Dünya şartlarında bu böyle. Hangi şeye baksak bu hükme hak vermemek mümkün değil. Kur’ân da bir âyetinde, “O herşeyi en güzel şekilde yarattı”1 buyurmuyor mu?
Kâinat kitabı dediğimiz yerler ve gökler böyle. Allah, Esmâ-i Hüsnâsını tecellî ettirmiş, bu güzellikler meydana gelmiş. Bize düşen de, “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanınız” kaidesi gereğince yeryüzündeki bu güzellikleri yaşayışımızda da yansıtmak. Yani biz de işimizi güzel ve sağlam yapmakla mükellefiz. Onun için de emirlerin bu hakikati yerleştirmek, yasakların da bu düzeni bozmamak için konulduğunu biliriz.
İşte bakın bu emirlerden iki tanesi şöyle: “Allah, işçinin işini güzel yapmasını sever.”2
“Allah, işçinin işini sağlam yapmasını sever.”3
Bu ikinci hadisi, Sirâcü’l-Münîr’inde şerheden Azizi, kişinin işini sağlam ve güzel yaptığında Allah’ın yardımına kavuşacağını, işinin sağlamlığı ve mükemmelliği ölçüsünde sevap kazanacağını söyler.
İşini geçiştirenlerin kulakları çınlasın. Tabir yerindeyse, Allah bizi ve herşeyi özene bezene en güzel şekilde yaratmış, biz ise işimizi geçiştiriyor, üstünkörü yapıyoruz. İşin de bir haysiyeti, şanına yakışanı vardır. Mimar Sinan, köprü de yapsa en sağlam bir şekilde yapıyordu. Aradan asırlar geçtiği halde yanındaki yenisinin sellerde yıkılıp gittiğini onun sapasağlam ayakta kaldığını biliyoruz?
Herkes kendi işinin işçisi, sanatının sanatkârı. Hangi meslek ve sanatta isek onu en sağlam yapmakla mükellefiz.
Yine bu hadisin şârihlerinden birisi Şeyh Hafnî bize ilginç bir olay anlatır: Sanatkârın biri bir iş yapar. Fakat işi geçiştirmiş, iş olsun kabilinden, üstünkörü yapmıştır. Müşterisine teslim eder, ama gece uyku tutmaz. Çünkü içine sinmemiştir. “Ben bu işi vermemeliydim” diye düşünür. Ve sabah olur olmaz gider, işi teslim ettiği müşterisinden geri alır, en sağlam, kaliteli bir tarzda yapıp iâde eder. Müşteri merakla sorar: “Niye böyle yaptın?” Adam cevap verir: “İşimi gerektiği gibi sağlam yapmamıştım. Allah sanatımı elimden alır diye korktum.”
Bu örneği anlatan Şeyh Hafnî der ki: “Sanatkâr işini sağlam yapmadığında müşterisini aldatmış olur. Allah da o sanatını elinden çekip alır.”
İşi güzel ve sağlam yapmak o sanatın hem hakkı, hem de şükrü değil midir?
Evet, nimetler hakkı verilirse devam eder, artar. Aksi halde elden alınır.
Dipnotlar:
1- Secde Sûresi: 7.
2- Siracü’l-Münir (Camiü’s-Sağîr Şerhi), 1:413.
3- A.g.e.
07.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|