Sosyal demokrat bir parti diye geçinen CHP'nin dünya üzerinde ikinci bir benzeri yok.
Zira, başka ülkelerde sol veya sosyal demokrat tandanslı partilerin hemen tamamının en belirgin özelliği, özgürlüklere taraf olmak ve yasaklara karşı çıkmaktır.
Bizdeki Halk Partisi, işte bu yönüyle tektir ve yapayalnızdır. Çünkü, oldum olası hürriyetlere karşı olduğu gibi, yasakların da en şedit savunucusudur.
Meselâ, bu parti Cumhuriyet'in ilân edilmesinden hemen sonra (3 Mart 1924) Hilâfeti lağvetti, medrese eğitimini tümüyle yasakladı, dahası Osmanlı Hanedanına mensup bütün fertlerin yurt içinde yaşamalarına kànunî yasak getirdi.
Bunlar, uzayıp giden yasak "zinciri"nin ilk halkalarıydı.
Bu zincire, devam eden yıllarda yeni halkalar eklendi. Şöyle ki:
* Muhalefet partilerini kapattı, alternatif siyasî teşekküller yasaklandı. Bu benzersiz yasak 1945'e kadar devam etti.
* Kur'ân harfleri (Arap alfabesi) yasaklandı. Kur'ân'ın serbestçe okunması, ancak 1950'den sonra mümkün olabildi.
* Aynı parti, 1932'den itibaren Ezân–ı Muhammedî'nin okunmasını yasakladı. Tam 18 yıl müddetle...
* Bu parti, 1924'ten 1949'a kadar okullardaki "din dersleri"ni yasakladı.
* Aynı zihniyet, 1960'tan sonra da bir dizi yasağa imza attı. 1935'ten sonra sayısız mahkemeden geçirilen Risâle–i Nur okuycuları, yeniden takip ve tarassut altına alındı.
* Bu parti, tesettürü yasakladı. Halen de bu yasağın şiddetlendirilerek devamını istiyor. İstiyor istemesine, ancak artık eskisi kadar tesir gücü kalmadı.
Tarihî gelenek, asırlık misyon, adeta can çekişiyor.
Bakalım, bu partinin kronikleşmiş yasak savunmacılığı ne zamana kadar böyle sürüp gidecek.
Anlaşılan o ki, takatini iyice kaybeden Halk Partisi, yasakçılıktan yana son bir hamleyi daha gerçekleştirebilmenin tasasına düşmüş durumda.
GÜNÜN TARİHİ 7 Şubat 1919
Filistin'den İstanbul işgaline Allenby
Arapların Osmanlı'dan kopmasında en aktif rolü oynayan işgalci İngiliz komutan Mareşal Allenby, yeni bir işgal harekâtını hızladırmak üzere İstanbul'a geldi.
Gelişinin hemen ikinci günü (9 Şubat 1919), Osmanlı hükümetine 12 maddelik bir muhtıra vererek, gerek askerî ve gerekse siyasî gelişmelerin kendi kontrolleri dahilinde yürütülmesini istedi.
Bu tarihten itibaren, İstanbul'daki işgal güçlerinin tavırları daha da sertleşmeye başladı.
Bunun yanısıra, iç meselelerde de baş döndürücü bir kargaşa yaşanmaya başlandı.
İngiliz himayesini gören ayrılıkçı teşkilâtlar bir bir kurulurken, işgale karşı olan vatanperverlere de şiddetli baskı ve tehditlere mâruz bırakıldı.
Bir süre sonra kurulan mahkemelerde, Boğazlıyan Kaymakamı başta olmak üzere, birçok vatan evlâdı idam veya kurşuna dizilmek sûretiyle katledildi.
* * *
General Allenby, İstanbul'a Suriye–Filistin Cephesinden geliyordu.
Oraların işgalini tamamladıktan sonra, Osmanlı'nın kalbi İstanbul'a yönelmiş ve burayı da genel işgal plânına dahil etmişti.
Mareşal Allenby, 1917 yılı sonlarında Mekke ve Medine'nin bütünüyle Osmanlı'dan kopmasını sağladı.
Hemen ardından Filistin'e yöneldi ve ne yazık ki, Aralık ayı başlarında Kudüs'ü de ele geçirerek işgal sahasını genişletti.
Kudüs'ün işgalini Avrupa'ya duyurduğunda ise, generalin şu ifadeyi sarf ettiği rivâyet edilir: "Bu, Hıristiyanlık âlemi için bir Noel hediyesidir."
Avrupa'da da, Allenbey'nin "Sekizinci Haçlı Seferi"ni başarıyla tamamladığından söz edilmeye başlanır.
Savaşın sonlarına doğru bölgede bulunan Osmanlı askerinin 40 bin civarında olduğu tahmin edilirken, işgalci İngiliz kuvvetlerinin ise, 100 binden fazla olduğu, birçok kaynakta yer almakta.
Buna rağmen, Filistin–Suriye Cephesinde dört yıl müddetle mukavemet sağlanmış ve işgal hareketinin hızı kesilmiştir.
Ancak, ne zaman ki, İslâm birliğinden hoşlanmayan bazı İttihatçı subaylar bölgeye varıp İngilizlerle temasa geçtiler, bölgenin istikbâli de sür'atle kararmaya başladı.
Yaklaşık dört yıldır o topraklarda cihad eden Osmanlı askerleri, adeta bir danışıklı dövüşe kurban edilerek işgalci güçlerin tuzağına düşürüldü.
On binlerce Osmanlı askeri, vurularak, yahut önce esir edilip sonradan öldürülmek suretiyle imha edildi.
O cephedeki İttihatçı subayların bu halini gören ve hemen hiç mukavemet göremeden Anadolu sınırlarına kadar gelebilen İngiliz generali, işgal hevesi daha da kabararak İstanbul'a yöneldi.
* * *
Zafer kazanmış bir kumandan edâsıyla İstanbul'a gelen Allenby, başta gayr–ı müslim tebaa olmak üzere, ayrılıkçı bilumum klik ve grupların memnuniyeti celp etti.
Atına binerek İstanbul'u turlayan işgal komutanı, bu sefil kesim tarafından coşkun bir tezahürat gördü. Bu da onu bir hayli ümitlendirdi.
İstanbul'da 1918 yılı sonlarında başlayan, 1919 yılı başlarında şiddetlenen, 1920 yılı Mart'ında ise had safhaya çıkan işgal hareketi, halktan ve bilhassa medrese ehlinden yüz bulamayarak, nihayet Ekim 1923'te tamamiyle sona ermiş oldu.
Böylelikle, Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Halep ve Bağdat'tan sonra İstanbul'u da almak isteyen büyük işgal hevesi, İngilizler'in kursağına hapsoldu.
07.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|