Mahallenin kabadayısı olan Ali isminde gaddar bir adam vardır. Lâkabı ise, “Ördek Ali”dir. Ama adam kendisine ördek denilmesinden son derece rahatsız olmaktadır. Onun için yanında ördek anlamına gelecek bir kelime kullanılmasına bile tahammülü yoktur.
Birkaç arkadaş sohbet edip havadan sudan konuşurken, biri başını havaya kaldırır, “Bugün hava bulutlu” der. O sırada yanlarından geçmekte olan Ördek Ali, hemen döner ve adamın suratına yumruğu indirir. Neye uğradığını şaşıran adam mendili ile yüzünden akan kanları silerken, Ördek Ali öfkeyle bağırmaya başlar:
“Demek bana ördek Ali diyorsun ha!”
Orada bulunanlar da şaşkındır. Adamın ağzından ördek diye bir kelime çıkmamıştır. Herkes ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, Ördek Ali bağırmaya devam etmektedir:
“Bugün hava bulutluymuş. Hava bulutlu olunca ne olacak? Biraz sonra yağmur yağacak. Yağmur yağınca ne olacak? Şuradaki çukurlara su dolacak, göletler oluşacak. Göletler oluşunca ne olacak? O sularda ördekler yüzecek. Bu şekilde bana ördek dediğini anlamayacak kadar aptal mıyım ben?”
Şimdi bu hikâyeyi niye anlattım ben?
Başörtüsü özgürlüğüne karşı çıkanların yazdıklarına ve söylediklerine bakınca, gösterilen tepkilerin Ördek Ali alınganlığından daha fazla olduğunu görüyorum.
“Başörtülülerin de bu memleketin okullarında okuma hakları vardır” diyorsunuz, onlar “Laiklik elden gidiyor” diye bağırıyorlar. Siz bunun bir demokratik hak olduğunu, başı açıkların bu haktan yararlandığı gibi, başı kapalı olanların da yararlanması gerektiğini söylüyorsunuz, onlar “laikliğin altı oyuluyor” diye çığlık atıyorlar. Siz özgürlükler arttıkça demokrasi ve cumhuriyetin güçleneceğini söylüyorsunuz, onlar “cumhuriyet kazanımlarını geri alamazsınız” diye yaygara yapıyorlar.
Başını örtenlerin amacı, kendi inanç, düşünce ve hayat tarzlarını muhafaza ederek okumak, eğitim almak, kendilerini geliştirmek, ekonomik ve sosyal hayatın içinde yer almak, topluma ve kendilerine daha faydalı olmaktan başka bir şey değildir. Ama Ördek Ali’ler, özgürlüğe açılan her kapıyı kapatmak amacında oldukları için, her açılımı cumhuriyet ve laiklik endişesi ile önlemeye çalışıyorlar.
Tamamen bir temel hak ve özgürlük konusu olan başörtüsüne bu kadar önyargı ile yaklaşmak, ne çağdaşlığa, ne bilimselliğe, ne de demokrasi ve cumhuriyet anlayışına yakışan bir davranış değildir. Yeri geldiğinde Mevlânâ’yı, Yunus Emre’yi, Hacı Bektaşî Velî’yi referans alanlar, hoşgörüden, barıştan, kardeşlikten bahsedenler, işlerine gelmeyince kendileri gibi düşünmeyenleri yanlarında görmeye bile tahammül edemiyorlar.
Hani, bir zamanlar, bir köşe yazarının her gün sorduğu bir soru vardı: “Ne zaman adam oluruz?” diye sorar, sonra da her gün için bir cevap verirdi.
Bugün de, “Birlik ve beraberliği, barış ve kardeşliği ne zaman tesis ederiz?” diye bir soru sorulsa, buna karşı da “Ördek Ali alınganlığını terk ettiğimiz zaman” diye cevap verebiliriz.
16.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|