Siyasî meselelere—temel ölçü ve prensipler çerçevesinde—seçim arefelerinde temas ediyoruz. Bugün de AKP-MHP’nin başörtüsü yaklaşımını aynı zaviyeden değerlendireceğiz. 22 Temmuz 2007’de temas etmiştik:
Öyle veya böyle, millet seçtiğine, iktidar sandıktan çıktığına göre iktidarın başarılı olabilmesi için duâ etmeli ve teşvikçi olmalıyız. Ancak, eleştiri de görevimizdir. Zira, insaflı ve ölçülü, olumlu tenkidin dayanağı Kur’ân’dır. Orijinal ifâdesi, “emr-i bi’l-ma’rûf, nehy-i an’il-münker”dir.
Bilindiği gibi “ma’ruf”, iyiliği emretme, öğütleme, yayma; “münker”, kötülükten alıkoyma, çirkinliği yasaklama, eksiği tamamlama, yanlıştan sakındırma, fenâlığı menetme anlamlarındadır. Dolayısıyla “eleştiri”, hem mükellefiyet, hem ibâdettir:
"Sizden iyiye, güzele çağıran, doğruyu emreden ve yanlışı engelleyen bir topluluk/grup olsun. İşte başarıya ulaşan yalnız onlardır."1 Âyetteki, “başarıya ulaşan yalnız onlardır” cümlesinden de “başarı ve verimin” tahkik, araştırma ve tenkide/eleştiriye bağlı olduğuna hükmedebiliriz.
Her ne kadar AKP ve MHP, yalnızca üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran ve Meclis’te 411 oyla kabul edilen Anayasa değişikliklerini siyasî rant için de yapmış olsalar; verdikleri mücadeleyi tebrik ediyor ve bundan sonraki kanunî, adlî düzenlemelerde sağlam basmalarını diliyoruz.
İster siyasî rant, ister mânevî sevap, ister hak arama mücadelesinin bir gereği olsun, önemli olan sonucun alınmasıdır! Onu da istikbal gösterecek. Olumlu ise, tam tebrik edeceğiz.
Ayrıca, bu düzenlemeyi ‘çoğunluğun zorbalığı’ olarak gören ve ‘kaos’tan bahseden kesimleri de şiddetle tel’in ediyoruz. Bunların çığırtkanlıklarına aldırmadan, hukuk çerçevesinde ve haklı kalarak cesaretle mücadele vermeli… Gerilim politikası izleyen medyanın ve bir kısım müstebit çevrelerin işi budur. Yılan su içer zehir akıtır, arı su içer bal!
Aslında yazılı hukukta kapsayıcı bir başörtüsü yasağının bulunmamasına rağmen, keyfî olarak yasaklanmıştı. Daha önce YÖK kanununa 17. madde serbestlik getirdiği halde, yine de yasak devam ettirildi.
Bundan sonraki sıkıntı bu yönde görülebilir. Umarız “sanal!” olan bir yasak; kanun ve anayasa maddesi haline gelmez. Zira, birçok hukukçu, yasağın diğer yerlerde sürdürüleceğinin kanunlaştırıldığına dikkat çekiyor.
Bundan sonra dikkat edilecek nokta; yasağın kaldırılmasının yalnızca üniversite ile sınırlı tutulmaması; mücadele ve stratejinin, bütün yasakların kaldırılmasına, insan hak ve hürriyetlerinin kemaliyle işletilmesi yönünde verilmelidir.
Adalet mekanizması ve benzeri altyapılar hazırlanmadan başörtüsü meselesine eğilinmesi; bir takım şüpheleri de çekmiyor değil. Amerika’da ne görüşüldü, ne konuşuldu; ekonomi nereye gidiyor ki; alel-acele (gerçi aradan 6 sene geçti!) kargaşa çıkarılacağı bilindiği halde tedbir almadan gündeme getirildi? İnşallah arkasında dünyayı ve ülkemizi sarsan olaylar sökün etmez!
Ve henüz başörtüsü serbestliğinin üniversiteye tanınmasının ne getirip-götüreceğini tam olarak bilmiyoruz; ayrıca kestiremiyoruz da!.. Umarız, bu iktidar, AB’nin desteği ve alınan bu mesafeye rağmen; salvolar karşısında diğer hak ve hürriyetler meselesinde geri adım atmaz ve yüzüne gözüne bulaştırmaz.
Dipnot:
1- Kur’ân, Âl-i İmrân, 110.
16.02.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|