Yoksulluk, yeryüzünün büyük bir kısmında kendini gösteriyor; yakın ve uzak diyarlar uzanacak yardım elleri bekliyor… Komşu ülkeler, komşu kıt'alardan aç ve açıkta yatanlar, ilaçsız ve hasta sabahlayanlar var… Her yer ihtiyaç, her yer ıztırap, he köşe acı; Açe’den Afganistan’a, Afganistan’dan Afrika’ya uzanan yol, çilelerle çevrilmiş, kederlerle kavruluyor...
Ekmek diyen, su diyen, ilâç diyen, ilim diyen yetimler masumlar, mazlûmların inleyişleri sarmış ve sinmiş geniş coğrafyaya… Acil ihtiyaçlar acele giderilmeyi bekliyor; kardeş yakınlığıyla uzanacak bir dost eli gözlüyor nicedir… Sineler sancılı, sineler sarsılıyor; temiz vicdanlar arıyor, sıcaklığında ısınacak… Uzak diyarlar, ırak olmayan beldeler; kızıl ufkun hemen ardında doğacak ümit ışığına bakıyor, bekliyor…
Bosna’da başlayan savaş, Afganistan’a sıçradı, Irak’ı yaktı, yakacak yeni yerler arıyor… İslâm coğrafyasının ciğeri yanıyor, can havliyle çağırıyor; kardeşliği, diğergamlığı, fedakârlığı, hamiyeti, sevgiyi, şefkati… Zalimlerin zulmü, ihtiyaçların zirvesiyle inliyor; hani biz aynı ümmetin mensuplarıydık, hani bir vücudun azaları gibiydik? Akıl hangi kıt'ada kaldı, kalp nerede sıkıştı, vicdan nasıl susturuldu, duygular nasıl dumura uğratıldı? Akleden kalpleriniz nereye dağıldı?
Cehalet, zaruret, ihtilâf orduları yeryüzünü talan etti, san'at, marifet, ittifak orduları nerede? Dünya neye dönüyor, idrakimiz neyi düşünüyor? Düştüğümüz yer ne zaman çıktığımız yer olacak? Çıkış yolu; hangi kış dağlarının ardında? Kaç yüz yıl oldu inişteyiz; yükselişimiz hangi yakın, hangi uzak zamanda? Zamane zalimlerine dur diyebilecek dirayet ve gayret niye hâlâ gösterilemiyor?
Görünen o ki, acılardan açık bir ders çıkaramamışız; kederler bizi kenetleyememiş, çileler cesaretimizi kamçılayamamış; dertler dağınıklığımızı toplayamamış… Ümmet şuuru silinmiş, umut ışıkları sönmüş, idrakler dağılmış, gayretler yıkılmış… İslâm coğrafyası yağma ediliyor; kardeşlik nerede?
Bosna savaşında bir kardelen çiçeği doğdu; İHH. Onu diğerleri takip etti, kervana yenileri ekleniyor; Kamerun’dan Kabil’e, Açe’den Acare’ye; Anadolu’dan kardeşlik köprüleri kuruldu, kurulmaya devam ediyor… Yardım elleri uzanıyor, yetimin başı okşanıyor şefkatle… Yaralar sarılmaya, sineler sahiplenmeye çalışılıyor; gücün yettiği, gayretin uzandığı, himmetin erişebildiği yere kadar… Bize yakın uzaklara daha çok ellerle uzanabilmek için güç birliği, gönül bütünlüğüne ihtiyaç var…
İHH Bursa gibi her şehrin bir İHH’ sı olmalı; sınır tanımadan, ümmetin ve insanlığın acil ihtiyaçlarını karşılamada, -eğitimde, sağlıkta, sosyal hayatın inşasında- teşkilâtlanmasına yardımcı olmalı, balık yedirdikten sonra balık tutmasını öğretmeli… Onlar da öğrenecek ve bilecek ki; yalnız değiliz… Ümit kandilleri yanacak, güven inşa edecekler içlerinde, işlerinde ve ayağa kalkacak ümmet, masumlar, mazlumlar; cehalete, zarurete, ihtilâfa karşı san'at, marifet, ittifak silâhlarıyla cihad edecekler… Yeryüzü zalim pisliklerinden temizlenecek, yoksulluk silinecek, ilim aydınlığına kavuşacak…
Bu düşünce hayatımızın neresinde ve biz bir şeyleri yürek elle tutuyor muyuz? Tutmuyorsak tutunacak hale geliriz, gelin yardım ellerimizi yakınımızdan en uzağa sevgiyle, şefkatle, şevkle uzatalım… Kardeşlikle kucaklaşalım, muhabbetle sarılalım birbirimize. Bu gün o gündür; yarında var olmak için bugünde buluşmak zorundayız.
16.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|