Anayasa Mahkemesi bugünlerde yine adı en çok zikredilen kurumların başında yer alıyor. Yüksek Mahkeme, TBMM’nin yaptığı anayasa değişikliklerini iptal edebilir mi? Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerine göre, anayasanın 10. ve 42. maddesinde yapılan değişiklikler, Mahkeme tarafından hükümsüz kılınabilir mi?
Bu noktada biraz geriye gitmek, Anayasa Mahkemesi’nin eski uygulamalarına göz atmak gerekir.
Anayasa Mahkemesi 70’li yıllarda benzer durumlarla karşılaşmış ve hukuku zorlayarak da olsa bir hareket tarzı benimsemişti.
1961 Anayasası’nın 147. maddesinin ilk fıkrası şöyleydi: “Anayasa Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerinin anayasaya uygunluğunu denetler.”
Görüldüğü gibi, maddede anayasa değişikliği olması halinde, Anayasa Mahkemesinin yetkili olup olmadığına dair sarih veya zımni bir hüküm bulunmuyordu.
1970 yılında yapılan bir anayasa değişikliği için Anayasa Mahkemesine başvuruldu ve Mahkeme bu başvuruyu kabul etti. Mahkemenin kabul gerekçesi, anayasa değişikliklerinin de birer ‘kanun’ olduğu ve bu yüzden de Mahkemenin bu değişikliği anayasaya uygunluk bakımından hem şekil, hem de esastan inceleyeceği yönündeydi.
Anayasa değişikliğinin anayasaya uygunluğunu denetlemek, Anayasa Mahkemesini bir denetim kurumu olmaktan çıkarıp, anayasa yapıcı konumuna getireceğinden, Anayasa Mahkemesinin kaynağını anayasadan almayan bu yetki genişletmesinin sınırlandırılması gündeme geldi.
Bu yüzden, 20 Ağustos 1971’de Meclis bu maddeyi değiştirdi. 147. maddenin yeni birinci fıkrası şöyle yazıldı:
“Anayasa Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüklerinin Anayasaya, anayasa değişikliklerinin de anayasada gösterilen şekil şartlarına uygunluğunu denetler.”
Böylece, Anayasa Mahkemesinin yetkisinin sadece şekil denetimiyle sınırlanması öngörüldü. Hatta, bu amaçla madde gerekçesine şöyle şeyler de yazıldı:
“Ancak, Anayasa Mahkemesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasa vazıı olarak yaptığı anayasa değişikliklerini denetlemesi söz konusu olamaz. Nitekim, anayasamız 4. maddesinin 3. fıkrasında, ‘Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz’ hükmü yer almıştır.”
Madde gerekçesinde yapılan bu net sınırlamaya rağmen, Mahkeme, Cumhuriyet Senatosu üyesi Özer Derbil ve 31 arkadaşının, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili yapılan anayasa değişikliklerinin iptali istemiyle açtığı bir dâvâyı kabul etti.
Bu kararda mahkeme, 1961 Anayasasının 9. maddesini tartışıyor önce.
“Devlet şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” diyen maddede korunan kelime, ‘Cumhuriyet’, ama mahkemeye göre bu kelime, anayasada yazılı cumhuriyet nitelikleri (insan haklarına dayalı, lâik, demokratik, sosyal, hukuk devleti) olmadan bir anlam ifade etmez. Yani mahkemeye göre aslında bu nitelikler de ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ koruması kapsamında olan konulardır.
Bu yorumla birlikte, anayasa değişikliklerini, değiştirilemez niteliklere aykırılık olup olmadığı konusunda da denetlemeye, yani değiştirilmesi teklif edilemez maddelere aykırılıkları şekil denetimine dahil etmeye başlıyor Anayasa Mahkemesi.
Nitekim daha sonra Mahkeme çeşitli yollardan yapılan başvurularla kimi anayasa değişikliklerini bu açıdan da denetlemeyi sürdürüyor. Benim görebildiğim bazı Anayasa Mahkemesi kararları şunlar: 1975/167 esas, 1976/38 esas, 1976/43 esas ve 1977/82 esas.
Mahkeme, 70’li yıllarda dört kez anayasa değişikliklerini iptal ediyor. Evet, iptal ediyor. Bu iptallerden iki tanesi, ‘hukuk devleti’ ilkesine aykırılıktan!
70’li yıllarda Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı bu içtihattan kurtulmak için 12 Eylül Anayasası’nı hazırlayanlar, Mahkemenin anayasa değişikliklerini denetim yetkisini daha da kısıtlıyor ve bu amaçla şekil denetiminden ne anlaşılması gerektiğini açık açık yazıyorlar.
25 yılı aşkın süredir yürürlükte olan 1982 Anayasası, belki de ilk kez önümüzdeki haftadan sonra yapılacak bir CHP başvurusuyla bu açıdan incelenecek; bir anayasa değişikliğinin anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümlerine aykırılığı iddia edilecek.
Anayasa Mahkemesi, değişiklikleri esas yönünden incelemek suretiyle anayasaya aykırılık iddiasını yerinde bulsa da, bulmasa da kendi yetkisini ciddi biçimde genişletmiş olacak ve bundan böyle mahkeme tarafından onaylanmayan hiçbir anayasa değişikliği yapılamayacak.
Anayasa Mahkemesi, anayasa koyucunun özellikle vermek istemediği ve öngörmediği böyle bir yetkiyi kullanacak olursa, anayasa’da yapılması düşünülebilecek en basit değişiklikler bile, kapsam itibarıyla cumhuriyetin temel nitelikleri veya ‘Atatürk milliyetçiliği’ gibi, ‘ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlük’ gibi hukukî anlamda sınırları belirsiz kavramların birinden biriyle irtibatlandırılarak parlamentonun ‘tali kurucu iktidar’ olma yetkisini Anayasa Mahkemesi ile paylaşması söz konusu olacak.
Anayasa Mahkemesinin açılacak bir iptal dâvâsında vereceği karar, dâvânın sonucu ne olursa olsun, ülkemiz açısından hayati sonuçlar doğuracaktır.
21.02.2008
E-Posta:
|