Filistin babalarla oğulları karşı karşıya getiriyor. Başörtüsü yasağı da öyle. Önce isterseniz Filistin’den başlayalım. Olmert, Şaron’un halefi. Ailesinin de kendisini ve politikalarını izlemesi beklenir. Ama heyhat. Ne gezer. Onlar Olmert’i değil vicdanlarını dinliyor ve izliyorlar. Ailesi aksine Filistinlilere baskısından dolayı babalarından nefret ediyor. Babalar ile oğullar tezadının son faslı Olmert ailesinde yaşanıyor. İsterseniz tabloya daha yakından bakalım. Vaktinde İsrail’in en genç milletvekili ünvanını alan Olmert 1993 yılında Kudüs Belediye Başkanı olmuştu, siyasî kariyerine buradan yükseldi. Belediye başkanlığı basamak oldu. Kudüs’ün Yahudi halkının ‘bölünmez ve ebedî başşehri’ olduğunu savunuyor ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi üzerinde de hakları olduğunu söylüyordu. Nitekim Doğu Kudüs’teki İsrail kontrolünü kuvvetlendiren de kendisi oldu; Yahudilerin yerleşimlerini teşvik ederken, çok sayıda Filistinli’nin evinin yıkılması emrini verdi.
Ehud Olmert’in seçim kampanyası sırasında, ailesinden biriyle ne bir kare fotoğrafı çekildi, ne de ailesinin herhangi bir ferdiyle mülâkat yapılabildi. Elbette bir sebebi vardı. Nedeni çok esrarengiz değil. Olmert’in aile üyelerinin siyasî görüşlerinin kendisine kıyasla hayli sol cenahta yer alması. Zira, Olmert’in san’atçı olan eşi Aliza sol görüşleriyle bilinen Barış Şimdi Hareketi’nin bir üyesi. Kızı Dana da işgal altındaki topraklarda kurulan İsrail kontrol noktalarında Filistinliler’e yapılan kötü muameleleri izleyen bir örgütle bağlantılı. New York’ta yaşayan bir oğlu orduda hizmet etmiş, ama sol görüşleriyle biliniyor. İkinci oğlu ise—İsrail’de hayli sıradışı olan bir kararla—askerlik yapmayı reddetmiş ve şu an Paris’te yaşıyor.
Olmert, çocuklarıyla ilişkisi hakkında şöyle diyor: “Aramızda çok fazla anlaşmazlık ve öfke var. Ama benim üzerimde etkileri oldu ve bundan gurur duyuyorum. Onların üzerinde de benim bir etkimin olduğunu düşünmek isterim.”
Evet, Olmert’lerin serencamı böyle. Bir zamanlar Hazreti Ebubekir gibiler babalarıyla ters düşmüştü. Başörtüsü meselesinde Nesin kardeşler de ters düştüler. Tam ortadan ikiye bölündüler. Başörtüsüne evet diyen de hayır diyen de babalarının çizgisini temsil ettiklerini söylediler. Birisi diğerine, ‘Babamın kemiklerini sızlattın’ diyecekti. Birisi vicdanın sesini dinliyor, diğeri de ideolojinin sözcülüğünü yapıyordu.
***
Bu vicdanî bölünmelerinin başörtüsü üzerinden de olsa Baykal ailesine kadar uzandığını görüyoruz. Baba da olsanız vicdanlara hükmedemiyorsunuz. Hazreti Musa’nın ‘velinimeti’ Mısır Sultanının eşi Asiye’nin kalbine söz geçirememesi gibi. Veya tersinden Lut Aleyhisselâm’ın da, eşine söz geçirememesi gibi. Dolayısıyla insanlar hakkında genel bir hüküm vermek zor. Bazen ideolojik çizgi, bazen de vicdanî çizgi insanları ayırıyor.
Radikal gazetesinden öğreniyoruz ki, başörtüsüne serbesti getiren anayasa değişikliğine karşı yayınlanan bildiriye CHP lideri Baykal’ın çocukları Prof. Dr. Ataç Baykal ile Prof. Dr. Aslı Baykal imza atmamış. Babalarının siyasî hatırını değil de vicdanlarının telkinini dinlemişler. Babalarının kanaati yerine kendi kanaatlerini tercih etmişler. Zaten böyle de olması normal değil mi? Radikal’in haberine göre Üniversite Konseyleri Derneği tarafından hazırlanan ve 72 öğretim görevlisinin imza attığı ‘Gericiliğe İzin Vermeyelim’ başlıklı bildiride, “Gerici ve liberallerin ‘türbana özgürlük’ ittifakı Türkiye üniversitelerinin yüzkarasıdır!” denilerek, türbanın bireysel özgürlük konusu olmadığı savunulmuştu. Bildiride, “Türban AK Parti’nin gericiliğini-piyasacılığını örtüyor, türban ABD emperyalizmini, ABD’nin AK Parti eliyle Türkiye’yi İslâm cumhuriyetine dönüştürme sürecini örtüyor” denilmişti. Bildirinin imzalanması için dernek tarafından tüm öğretim üyelerine çağrı yapılıyor. Ancak, Baykal’ın Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal ile, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki kızı Prof. Dr. Aslı Baykal imza atmıyorlar. Aylar önceki bir yazımda annelerini ortalıkta cirit atan bazı AKP’li bayanlara örnek göstermiştim. Şimdi de çocuklarını Baykal’a örnek gösteriyorum. Vicdan dediğin böyle olur. Hakkaniyet dediğin böyle olur.
***
Tam tersi bir örnekte ise, anayasa değişikliğinin mimarlarından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinde Rektör Yardımcısı olan kardeşi Prof. Dr. Semiha Bahçeli de türbana serbestlik bildirisini imzalamamıştı. Semiha Bahçeli, neden imzalamadığının sorulması üzerine ise konuyla ilgili herhangi bir görüş bildirmeyeceğini belirtmişti. Vicdanların da fayları ve hataları var. Önemli olan vicdanla cüzdan arasında, vicdanla siyaset arasında kalmamaktır vesselâm. Vicdan en güvenilir danışmandır.
21.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|