|
|
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ
Bu Kur'ân, her türlü şüphe ve tenâkuzdan uzak olarak Arapça indirilmiştir; umulur ki böylece inkâr ve isyandan sakınırlar.
Zümer Sûresi :28
|
21.02.2008
|
|
HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ
Lâyık olana da, olmayana da iyilik yap, eğer lâyık olana rastlarsan isâbet etmiş olursun. Lâyık olana rastlamazsan sen iyilik ehli olursun.
Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 627
|
21.02.2008
|
|
Matbuât âlemiyle tezâhüre başlamak
Risâle-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halâskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli manevi belâyı def etmek için matbuat âlemiyle tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.
O dehşetli belâdan birisi: Hıristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı mânevî istilâsına karşı Risâlei’n-Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görebilir ve (ikincisi) âlem-i İslâmın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ithamlarını izale etmek için matbuât lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.
Ben dünyanın halini bilmiyorum. Fakat Avrupa’da istilâkârâne hükmeden ve edyân-ı semaviyeye dayanmayan dehşetli cereyanın istilasına karşı Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduğu gibi, alem-i İslâmın ve Asya kıt’asının hâl-i hazırdaki itiraz ve ithamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mucize-i Kur’âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tab ederek resmî neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.
Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir sûrette bu vatanda neşreden Risâle-i Nur olmasaydı, bu dehşetli asırda, acip inkılâb ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur’ân’ını, imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?
Emirdağ Lâhikası, s. 90
Lügatçe:
halâskâr: Kurtarıcı.
matbuât: Basın-yayın dünyası. Basılmış şeyler; kitaplar, gazeteler vs. Matbaalar.
tezahür: Ortaya çıkma, görünme.
şimal: Kuzey.
sedd-i Zülkarneyn: Zülkarneyn’in seddi; Zülkarneyn’in Yecüc ve Mecüc kavminden korunmak isteyenler için yaptırdığı çok büyük ve sağlam sed, kale.
sedd-i Kur’ânî: Kur’ân’ın yıkılmaz seddi, kalesi.
|
21.02.2008
|
|
Son şahitlerden Ahmet Vehbi Ünlü: Yeni Asya, istikametimizi gösteren bir pusuladır
Takdim
Yeni Asya gazetesinin 39. yılı münasebetiyle, Bediüzzaman Said Nursî’yi gören son şahitlerden Ahmet Vehbi Ünlü’yle görüştük. 39 yıl boyunca Yeni Asya gazetesini hep yakından takip eden Ünlü ile Yeni Asya’yı, öğrencilik ve öğretmenlik yıllarını konuştuk. Belki de ilk defa duyacağınız hatıraları kaydettik. Kendisi ile görüştüğümde oldukça heyecanlı idi. İlkin bu heyecana bir anlam veremediysem de, zaman geçtikçe anlattığı hatıralar ile aynı heyecanı ben de hissettim. Zira hissetmemek elde değildi! Bu heyecana katlanabilecekleri, röportaj ile baş başa bırakıyorum.
* Yeni Asya’yı ne zaman ve nasıl tanıdınız?
Eskiden, kardeşler arasında haberleşme, gazete aracılığıyla lâhika tarzındaydı. Zaten Zübeyir Ağabey, gazetenin ilk çıkışını o şekilde açıklamıştı: “Bir lahana yaprağı kadar da olsa gazetemiz olsun” diyordu. Ağabeyler tarafından ilk önce İttihad gazetesi haftalık olarak çıkarılıyordu. Biz de onu elimize alır; Maltepe, Kızılay ve diğer semtlerde, komünistlerin “Bu düzen değişecek” şeklindeki bağırışlarına karşılık, kendi manşetlerimizi bağırarak anlatır dururduk. Böyle karşılıklı caddenin iki kenarında atışırdık.
Daha sonraları İttihad gazetesi, günlük Yeni Asya gazetesine dönüştü. İttihad’da köşe yazarlığı yapan ağabeylerden aldığım şevk ile İlâhiyat Fakültesi’nde okuduğumuz zamanlarda ilk yazımı “Neden ilâhiyat?” başlığı ile Yeni Asya’da yazmıştım.
Zübeyir Ağabey ve sâir ağabeylerin gayretleri ile Yeni Asya gazetesi çıkmaya başlamıştır. Yeni Asya’yı ilk çıktığından beri devamlı fasılasız almaktayım. Onun için Yeni Asya benim bir parçamdır. Almadığım zaman hiç olmamıştır. Tam 39 yıl hep yakından takip ettim. Dâvâma hizmet eden bir gazeteyi nasıl takip etmeyi bırakırdım? Ben yemeğimi yemem, aç kalırım ama Yeni Asya gazetesini alır, takip ederim. Ömrümün sonuna kadar da bu şekilde devam edeceğim inşallah. Bunu tahdis-i nimet nevinden şerefle söylüyorum.
* Yeni Asya gazetesi 39. yılına girdi. 39 yıl boyunca Yeni Asya’yı her zaman yakından takip eden biri olarak, geçen onca zamanı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dâvâ gazetesi olan Yeni Asya, sıkıntılarla, kapatılmalarla, baskılarla, karalamalarla bugünlere kadar geldi. Bütün bunlara göğüs germek zorundaydı ve gerdi de. Zaten, dâvâ gazetesi olduğu da böyle belli olurdu. Bunlar olmazsa kendimizden şüphe etmemiz lâzım. 39 yıl boyunca çektiği sıkıntılar, aslında onun mükâfatıdır.
*Yeni Asya gazetesinin geleceğini nasıl görüyorsunuz, yorumluyorsunuz?
Yeni Asya’yı elime aldığımda, ilk olarak Lâhika sayfasını okurum. Benim nazarımda tirajı az olmuş, çok olmuş hiç kıymeti yok. Ben yine almaya devam ederim. Ama gönlüm arzu eder ki, tirajı yüz binleri, milyonları bulsun. Nasıl ki, kıbleyi gösteren, pusuladır; ben Yeni Asya’yı da o şekilde görüyorum. Bize kıblemizi, istikametimizi, yolumuzu gösteren bir pusula hükmündedir.
* Yeni Asya gazetesini, diğer dinî gazetelerden ayıran en önemli fark(lar) nedir?
Risâle-i Nur, nasıl ki diğer dinî neşriyâtlardan farklı ve Kur’ân’ın hakikî bir nâşiri ise; Yeni Asya gazetesi de diğer dinî yayın organlarından farklıdır. En önemli özelliği, dâvâ gazetesi olmasıdır.
*Yeni Asya gazetesinin arka tarafında şu vecize yer alıyor: “Ümitvâr olunuz: Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm’ın sadâsı olacaktır.” Ben bu vecizeyi okuduğumda Yeni Asya’yı da bu çerçevede düşünüyorum. Yani, istikbalde de, İslâmın sadâsını en iyi şekilde duyuracak bir gazete olarak...
Zaten aynı mânâ çıkıyor! Az evvel okuduğunuz vecizenin her zikredilişinde, ben de Yeni Asya’yı düşünüyorum. Çünkü Yeni Asya gazetesi, İslâm’a, Kur’ân’a hizmet eden bir gazete. Elbette ki en yüksek gür sadâ; İslâm’ın, Kur’ân’ın ve Yeni Asya’nın sadâsı olacaktır.
*Yeni Asya gazetesi basında önemli bir yere sahip. Manşetlerinin basında ses getirdiği, diğer yayın organlarındaki bir kısım yazarlar tarafından da dile getiriliyor. Sizce Yeni Asya, ses getirecek manşetleri hazırlama gücünü nereden alıyor?
Risâle-i Nur’dan alıyor. Risâle-i Nur’un, hak dâvânın hakikî nâşir-i efkârıdır Yeni Asya. Çünkü Risâle-i Nur, bizim için bir pusula hükmündedir. Bu sebeple biz pekçok meselede fersah fersah öndeyiz.
Ahmet Vehbi Ünlü kimdir?
10 Ocak 1941 Afyon-Bolvadin doğumlu. İlkokul ve ortaokulu Bolvadin’de, liseyi Afyon Lisesi’nde okudu. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini, çocukluk ve lise yıllarında tanıdı. 1962-64 yılları arasında yedek subay öğretmen olarak askerliğini yaptı. 1964 yılı yaz tatilinde Risâle-i Nur okurken 163/3-4 kanun maddesinden tutuklandı. Bekir Berk Ağabeyin savunması ile bir yıl sonra Afyon Ağır Ceza Mahkemesi’nden beraat etti. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı yüksek disiplin kurulu kararı ile öğretmenlikten uzaklaştırıldı. Sonrasında, 1965-66 yıllarında Muş Zirai Donanım Kurumu’nda yeniden memuriyet imtihanına girerek muhasebe memuru olarak çalıştı. 1966 yılından sonra Diyanet İşleri Merkez teşkilâtında memuriyete başladı. 1971 senesinde Ankara İlâhiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 33 yıl din dersi öğretmenliği yapan Ünlü’nün 3 kızı, bir oğlu var.
(Yarın: A. Vehbi Ünlü’nün Bediüzzaman ile Hazretleri tanışması ve Risâle-i Nur hizmetiyle ilgili
hatıraları)
|
Röportaj: Özkan Erdem
21.02.2008
|
|
Yeni Asya bir elçidir
Değişen ve gelişen dünyada Nur Talebelerinin medyada güçlü bir sese, fikirlerini neşredebilecekleri (nâşir-i efkâr) bir gazeteye şiddetle ihtiyaçları vardı. Gerçi, daha önce değişik isimlerle bazı denemeler yapılmıştı. Ancak onlar yerel nitelikte kalmıştı. Ülke geneline hitap eden haftalık İttihad Gazetesi de çıkarılmıştı. İyi bir ses olmuştu ama. Özel arşivimde İttihad gazeteleri hâlâ mevcuttur. Ara sıra açıp okurum. Onun yeri ayrıdır.
Günlük gazete ihtiyacı her gün kendini daha çok hissettiriyordu. 39 yıl önce sıfır sermaye denilebilecek kadar az bir sermaye ile günlük bir gazetemiz Bâbıali’de çiçek açmıştı. Kısa sürede büyüdü, meyve vermeye başladı. Ülkede soğuk bir kış mevsimi yaşanırken, basında sıcak bir hava esmeye başlamıştı. Asık yüzler artık gülmeye başladı. Artık bizim de günlük bir gazetemiz olmuştu. Adı: Yeni Asya.
Yeni Asya gazetesi, Nur Üstad Bediüzzaman’ın “Asya’nın bahtının miftahı, meşveret ve şûrâdır” prensibine göre gerçekten haber verecekti. Dediği gibi, sözünde durdu. Mütevazı bir görünüşü vardı, ama dâvâsında gayet ciddî idi. Daha önce sık sık duyduğumuz “Nur ayini yapan Nurcular yakalandı” haberleri küçülmeye başladı. Zamanla “ayin” ve “yasak kitaplar” sözleri terk edildi. Mahkemeler arka arkaya beraat kararları vermeye başlamıştı. Çünkü Risâle-i Nurlar yasak kitaplar değildi. Ayin yok, risâle okumaları vardı.
Yeni Asya okuyucusuyla, yazarıyla bir bütündü. O, yazarlarını da yetiştirmeye başladı. Zamanla Yeni Asya bir okul oldu. 38 yıl içinde nice yazarlar yetişti. Yazarlarının söyledikleri ve yazdıkları kitap oldu, dergi oldu, CD oldu; rafları doldurdu. Yayınlar, kitap fuarlarında çiçekler açtı. Fuarlar değişik anlamlar kazanmaya başladı. İnsanlarımız, artık aradıklarını kolaylıkla bulabiliyorlardı. Gizli saklı bir şey kalmadı. Yayınlar evlere ulaştı, baş köşelere oturdu. Artık her yerde, her evde nurlu kitaplar okunur, dinlenir oldu. Yüzler nurlandı, evler nurlandı. Nurların girdiği evler huzurla doldu.
Yeni Asya 38 yıllık istikrar çizgisi. Bu süre içinde Türkiye’de ve dünyada çok şeyler değişti. Çöküşler, yıkılışlar yaşandı. Ama Yeni Asya çizgisinde değişen bir şey olmadı. Kimseye boyun eğmedi, kimse de ona boyun eğdiremedi. O hep ayakta kaldı. İnşallah hep öyle olacak.
Yeni Asya’yı ilk çıktığı günden beri hep aldım. Okuyamadığım gün, kendimde bir şeylerin eksik olduğunu hissettim. Şimdiye kadar hiç pişman olmadım. Haberleri eskiyebilir, ama yazıları yenidir. Günü geçse de okunur. Yeni Asya’yı okuduktan sonra başkalarının da okumasını sağlamaya çalışırım.
Durakta otobüs beklerken kitap, gazete okumayı severim. Yine bir gün yolda şehirlerarası otobüs bekliyordum. O gün gazete okumayı tercih ettim. Otobüs gelinceye kadar epeyce gazete okudum. Otobüste yan yana oturduğum bir arkadaşla tanışmak ve Yeni Asya’yı da tanıtmak istedim. O da beni daha önce gördüğünü ve tanıdığını söylemişti. Ben de merakla sordum: “Nasıl?” O da, “Daha önce elinizde yine Yeni Asya gazetesi vardı. Okuyordunuz. Aynı otobüste yolculuk yapmıştık.” O yolculukta epeyce sohbet ettik. Yol arkadaşım Yeni Asya’yı çok beğendiğini, iş yerine gazetenin geldiğini ve okuduğunu söyledi. Ayrılırken yolculuk hatırası olarak bir adet Yeni Asya gazetesi hediye ettim. Yolculuğumuz çok güzel geçmişti. Yeni Asya benim yol arkadaşımla kolay tanışmama elçilik yapmıştı.
Başkasıyla tanışmak için siz de Yeni Asya’yı bir elçi yapabilirsiniz.
[email protected]
|
Ahmet Özdemir
21.02.2008
|
|
Her gün bir Yeni Asya almak zorundayım
Ailemizin gazetesi Yeni Asya 39. yıla girerken, ben de âcizâne olarak Nur hizmetiyle tanışmamın 40. yılına girmiş oluyorum.
O günlerde 16 yaşında bir genç olarak okumaya başladığım bu gazete ile geliştim, olgunlaştım; sonra çocuklarım bu gazete ile büyüdü. Ailece hayatımızda her dâim bir pusula, bir rehber oldu. İnşallah bundan sonra da torunlarımın gazetesi olmaya devam edecektir.
Herkesçe malûmdur ki Yeni Asya, İman ve Kur’ân dâvâsının nâşiri, Hürriyet ve Demokrasinin savunucusu ve Nur cemaatinin de yegâne gazetesidir.
Bu mevzû üzerinde fazla durmayacağım. Zirâ her yıl dönümünde fedâkâr Yeni Asya yazar ve okuyucuları tarafından dile getirilmektedir.
Asıl üzerinde durmak istediğim; bir okuyucu olarak çok beğendiğimiz bu gazetemiz için ne yapabiliriz? Biz, hep yılda bir kere hizmetlerini hatırlayıp, sonra da hayatın seyrine mi bırakacağız?
Evet, kusura bakılmasın açık söyleyeyim, gücüme gidiyor ağabeylerim, kardeşlerim, dostlarım… Bir zamanlar “Bir lahana yaprağı kadar da olsa bir gazetemiz olsaydı” diyorduk. Allah’a şükür, dört dörtlük bir gazetemiz oldu. Ancak ne yazık ki tirajı hak ettiği yerde değil.
Dinimize her gün hakaret edip, İslâmî örf ve âdetlerimizle alay eden, aldatan eşlerin hikâyelerini sayfa sayfa yayınlayan gazetelerin tirajını gördükçe kahroluyorum. Aile müessesinin temeline dinamit koymaya çalışan bu gazetelere bence verilecek en iyi cevap, bu gazeteleri almamakla boykot etmek değil midir? Peki bu konuda çevremizi ne kadar aydınlatabiliyoruz? Kaç tane yakınımızı bu konuda uyarabildik?
Ben Nurcuyum, ben dindarım, ben demokrat ve hürriyetçiyim diyen herkese soruyorum; Yeni Asya’dan ne zarar görüyorsunuz? Süt gibi ak pak olan bu tertemiz gazeteyi sırf siyâsî mülâhazalar ile evimize koymamanın veya çevremize tavsiye etmemenin mânevî mesuliyetini düşünebiliyor muyuz acaba?
Son olarak fedakâr, saygıdeğer gazetemiz okuyucularına da bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: İman ve Kur’ân dâvâmızın, nur dâvâmızın yegâne nâşiri olan Yeni Asya’mızın tanıtımındaki gayretimizi sadece bir günle sınırlı tutmayalım, yıl boyunca gayretimizi gösterelim.
Meselâ kendi kendimize “Her gün bir Yeni Asya almak zorundayım” diyebilmeli ve her gittiğimiz yere gazetemizi üzerimizde taşımalıyız. Bence bundan daha güzel tanıtım olamaz, göğsümüzü gere gere Yeni Asya okuyucusu olduğumuzu gösterelim. Peki bu nasıl olacak?
Meselâ, Yeni Asya’nın bayilerde bulundurulmasını teşvik için, mümkünse gazetemizi bayilerden almaya çalışmalıyız. Bayilerde bulunmayan bir gazetenin satışı nasıl artabilir anlayamıyorum?
Ayrıca, Yeni Asya’yı okuyan esnaflarla ilişkilerimizi güçlendirmeli; mümkün olduğunca alışverişte onları tercih etmeliyiz. Memurlarımızın masalarında, işçilerimizin ceplerinde ardamarını çatlatacak kadar müstehcen olan gazeteler bulundurulurken; namus ve ahlâk timsâli Yeni Asya’yı niçin saklayalım? Bunun için her gittiğimiz yerde gazetemiz de bizimle birlikte olmalıdır.
Yeni Asya, her ne kadar Nur Cemaatinin gazetesi ise de aynı zamanda bir aile gazetesidir de. Bu bilinci topluma aşılamalıyız. İnşallah torunlarımıza bayrağı devrederken, yüz binleri aşmış bir tiraj ile devretmiş oluruz.
Gayret bizden, muvaffakiyet Allah’tan. Bu vesile ile Yeni Asya’mızın 39’uncu yıldönümünü kutlar, ilk sayısından son sayısına kadar bunda emeği geçen herkese şükranlarımı bir borç bilirim.
|
İbrahim Sayan
21.02.2008
|
|
|
|