Binler tebrikler Yeni Asya’m. Bundan 38 yıl önce Asya’nın bahtının miftahı olarak doğdun Yeni Asya’m. Asya’da meşveret ve şûrâyı görünceye kadar çileli yayın hayatına devam etmeye, Asya’da meşveret ve şûrâyı görünce cennet-âsâ bir baharda kanat çırpmaya azmettin.
38 yıl önce vizyon ve misyon sahibi bir çocuktun! Gözlerinde aşkın, sözlerinde şefkatin, satırlarında milletin, sayfalarında hürriyetin, demokrasinin, insan haklarının, adımlarında nurun derdi ıztırabı vardı. Kıt imkânlarla yayın hayatına başladın belki, zor şartlarda meydana atıldın. Ama en güçlülerin imreneceği gündem, en güçlülerin kıskanacağı yürek, en güçlülerin ulaşamayacağı isabet, en güçlülerin hayal edemeyeceği istikamet, en güçlülerin kametine erişemeyeceği ihlâs, en güçlülerin değerini bilemeyeceği uhuvvet vardı senin yüreğinde.
Kanatlarını bir açtın, pir açtın Yeni Asya’m! Aguşunu bir açtın, pir açtın! Bakışını hedefe bir çiviledin, pir çiviledin! Maksuduna bir kilitlendin, pir kilitlendin! Kanatların hâlâ semada; aguşun hâlâ açık, duâda; bakışın hâlâ hedefte, niyazda; dilin hâlâ yalvarmada, münacatta! Her cümlen adavete bir silâh; her kelimen karanlıkları aydınlatan bir nur, her sözün kem gözleri delen, kem yüreklere saplanan bir ok, her manşetin ihaneti, cehaleti, zulmü, dalâleti yırtan bir kılıç, her sayfan tabuları, tağutları dağıtan, ezberleri bozan sihirli bir el oldu ilk günden beri.
İstikamet rüyaların oldu. Sadakat yeminin; görüşlerinde isabet sembolün oldu. Fikirlerinde mertlik ve cesaret alâmet-i farikan; bulanık suda balık avlayanları ürkütmek, telâşlandırmak, foyalarını meydana çıkarmak zevkin oldu, şevkin oldu. Kırıldın; ama eğilmedin, bükülmedin. Mehmet Akif’in dediği gibi, rükûun dışında başını eğmedin! Secdenin dışında başını yere koymadın! Bunu asaletin bildin, onurun bildin.
Kimsenin dümen suyuna girmedin Yeni Asya’m! Kimsenin alkışını tutmadın. Kimsenin şakşakçısı olmadın. Onur hüviyetin oldu. İzzet şahsiyetin oldu. Dürüstlük kimliğin oldu. Fikirde istikamet o asude gönlünde tacın oldu, tahtın oldu.
Bu günlere kolay gelmedin Yeni Asya’m. Çok badireler gördün, çok sıkıntılar atlattın, çok zorluklar yaşadın. Şimdi gençlik kemaline erdin. Görmüş geçirmiş bir delikanlısın bu gün. Baharındasın. Baharı göreceğin günü bekliyorsun. Baharı göreceğin güne katkılar yapmakla, geleceği ilmik ilmik dokumakla meşgulsün. Nurlu geleceğin heyecanını yaşıyorsun. Gayretin himmetin; himmetin kimliğin ve kişiliğin… Öyleyse sen baharsın Yeni Asya’m.
Bir kendin için değil; herkes için demokrasiyi, hürriyeti, hakkı, hukuku, adaleti, manifesto yaptın dilinde. Bir kendin için değil; herkes için imanı, iz’ânı, aklı, ilmi, hikmeti bayraklaştırdın gönlünde. Bir kendin için değil; herkes için lütfu, rahmeti, şefkati, hizmeti şeref bildin, taç bildin o şerefli başında. Bir kendin için değil; herkes için ebedî saadeti istedin, şefaati istedin, mağfireti istedin, rızâyı istedin, Cennet’i istedin.
Himmetin milletindi Yeni Asya’m. Sen tek başına bir millettin. Milletinin baş tâcı değerlerini temsil ettin. Milletinin sesi oldun, sözü oldun, gözü oldun, özü oldun, kanı oldun, canı oldun, şahdamarı oldun, yüreği oldun!
Bu duruşun, Mahkeme-i Kübrâ duruşu besbelli Yeni Asya’m! Bu kıyamın, Haşr-i Ekber kıyamı! Mahşere bu himmetinle, bu gayretinle, bu izzetinle, bu kıyamınla, bu cihadınla gideceksin! Büyük huzura bu gözyaşınla çıkacaksın! Mahkeme-i Kübra’da, Zül-Celâl-i Ve’l-İkramın önünde, Ahkemü’l-Hakimîn’in huzurunda bu asaletinle duracaksın! Ve öyle bir istikamet vagonundasın ki, sana gönül verenleri Haşr-i Ekber’de Arş’ın gölgesine taşıyacaksın inşallah.
Seni çıkaran ellere sağlık! Sende yazan kalemlere sağlık! Seni okuyan gözlere sağlık! Seni seven gönüllere sağlık! Sende var olan millete sağlık! Himmetine sağlık, hizmetine sağlık!
Binler tebrikler Yeni Asya’m.
21.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|