Ankara’da haftalardır süren “üniversitelerde başörtüsü yasağı kaldırma” tartışmaları YÖK Kanununun ek 17. maddesinde düğümlendi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önünde duran anayasa değişikliği bildiğiniz gibi, Anayasa’nın 10. maddesinin “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” cümlesine, “her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi ilâve edildi. 42. maddeye ise “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” cümleleri eklendi.
Tartışma bu iki değişikliğin yasağı kaldırıp kaldırmayacağı görüşünde düğümleniyor. Bu arada, yıllardır uygulanan kanunsuz başörtüsü yasağının kanunî hale getirileceği endişeleri de hâlâ mevcut.
AKP ve MHP bu değişikliklerin yasağı sona erdirmeyeceğini düşünerek, YÖK Kanunun ek 17. maddesinde bir değişikliğin yapılması için teklifleri Meclis gündeminde duruyor. Kanunun Köşk’e gönderilmesinin ardından, MHP bu değişikliğin yapılması için “hemen” harekete geçilmesini istemişti. AKP ise, “uzlaşma” amacıyla biraz beklenilmesini istiyordu. Hatta Bahçeli, iki parti arasında değişikliğin hemen yapılması yönünde mutabakat metni imzalandığını söylemiş, AKP ise, imzalanmış bir metin olmadığını ifade etmişti.
Gelinen noktada, hem AKP, hem de MHP ek 17’deki değişikliğin Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından yapılmasını kararlaştırdı. İki parti de Mahkeme’nin değişikleri şekil yönünden inceleyip karar vereceğini düşünüyor. Bu görüşlerini ise, Mahkemenin 21 Ekim’de yapılan referandumla ilgili anayasa paketinden 11. Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin düzenlemeleri içeren maddeleri çıkaran Kanun’un “yokluğunun hükme bağlanması” veya iptali ve yürürlüğünün durdurulması taleplerinin “Yüksek Mahkeme, ancak şekil yönünden karar iptal verebilir” reddetmesine bağlıyor.
* * *
Peki, mahkeme şekil yönünden iptal etmese dahi, sonrasında yapılacak ek 17. madde meseleyi çözebilecek mi? MHP çözebileceğini düşünüyor. Ancak AKP başta çözebileceği düşündüğü için böyle bir metin hazırlamıştı. Şimdi ise, maddenin “yetersiz” olduğunu ve bu konuda daha iyi bir formüle ihtiyaç olduğunu söylüyor.
AKP’nin bu eksikliği itiraf ederken ortaya koyduğu gerekçelerde başka bir karışıklığı ortaya çıkarıyor. AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, “neyin yasak olduğu”nun belirtilmesi gerektiğini, yoksa kafa karışıklığının olabileceğini, “Bunun dışında her bir şey serbest değil” yaklaşımının olabileceğini dile getiriyor.
Ek 17. maddedeki değişiklik rafa kaldırılırsa da anayasada yapılan değişiklikle, “Yasada açıkça yazılı olmayan bir nedenle kimse eğitim hakkından mahrum edilemez” denilirken, 17. maddede sınır çizilmemiş olacağından, üniversite kapıları başörtülülere kapatılır.
Diğer yandan madde de yapılacak değişikliklerin Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp iptal edilmesi durumunda bedelinin ağır olabileceği, hatta çözüm aranırken daha katı bir çözümsüzlüğe gidebileceği görüşlerini de şimdiye kadar yabana atanların bu noktaya gelmeleri hayli zaman aldı. Meclis Başkanı Köksal Toptan, Anayasa düzenlemesinin de YÖK Kanunundaki değişikliğe de gerek olmadığını başından beri söylüyordu.
Kaldı ki, “Yürürlükteki Kanunlarla aykırı olmamak kaydı ile; Yükseköğretim Kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir” ibaresinin yer aldığı YÖK Kanunun ek 17. maddesi hâlâ yürürlükte… Buna “çete altı” gibi garip bir tanım getirmenin meseleyi çözümsüzlüğe götüreceği başından beri belliydi. Çarşaf, peçe, mayoyu yasaklamak adına bunların yapıldığı söyleniyor. Maddede, üniversiteye girişte başörtüsünün nasıl bağlanacağı tarif edilmeden, yasak olan kara çarşaf, peçe, bikini ve poşu gibi giysiler yazılacağı söyleniyor. Yani serbest olması düşünülen kıyafetler değil, yasak olanlar yasada tarif edilecekmiş. Bu da karışıklığı daha da arttıracaktır. Nitekim parti içinde bunun karışıklığı arttıracağını söyleyenler de çoğunlukta.
Meselenin tam bir çıkmaza sokulduğu görülüyor. Adeta, kaş yaparım derken göz çıkarma haline geldi. Üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakacağız diyerek yola çıkılırken mesele tam bir bilmeceye dönüştürüldü. Bilmeceyi de kimin, nasıl, hangi yolla çözeceği de belli değil.
Bir kördüğüm çözebilirsen çöz…
22.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|