Ankara’da yaşanan sinir harbi karışıklıkları da beraberinde getiriyor. Herkes birbirini suçluyor. Başörtüsü yasağının çözümsüzlüğe götürülmeden halledilmesini isteyenler dahi, “yasakçılarla” aynı kefeye koyulabiliyor.
Yıllardır binlerce mağduriyet meydana getiren ve 28 Şubat’tan sonra iyice azgınlaşan başörtüsü yasağı ile ilgili tartışmalar farklı boyutlarda yapılıyor. Başbakan’ın Madrid’de söylediği “velev ki…” sözüyle hararetlenen tartışma, MHP’nin “Madem öyle, işte size teklif, gelin uzlaşalım” tavrıyla devam eden ve Anayasa’da iki maddede değişikliğe kadar gelen tartışmanın serencâmını hepiniz yakından biliyorsunuz .
***
Meclis’te 411 milletvekilinin “evet” oyuyla kabul edilen anayasa maddesi, geçen Salı günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayı için Köşk’e gönderildi. Bu yazı kaleme alındığı saatlerde Gül’ün “incelemeleri” devam ediyordu.
“Bugünden itibaren yasak kalktı” diyenlere cevap olarak kabul edilen 42. maddedeki “Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” cümleleri hatırlatıldı. Kamuoyunda oluşan hava ile bazı üniversiteler, öğleden önce izin verdikleri başörtüsü ile üniversiteye girme iznini, nereden geldiği belli olmayan “baskılarla” öğleden sonra geri aldılar. Üniversitelerin girişlerine mevzilenen gazeteciler, âdeta başörtülü avına çıktılar.
AKP ve MHP kurmayları anayasa değişikliğinin onaylanmasının ardından “Uygulayıcıların takdirinde olan bir konudur” deseler de görüldü ki, uygulayıcılar uygulamayacaklar.
Anayasa değişiklikleri Köşk’te imza beklerken, gözler YÖK kanunun 17. maddesinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine çevrildi.
YÖK Kanununun 25.02.1990 tarih ve 3670 sayılı kanunun 12. maddesiyle eklenen Ek 17. maddesindeki mevcut metin, “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir” iken, AKP ve MHP arasında varılan mutabakata göre, “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir. Hiç kimse başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz. Ancak başın örtülmesi, kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasını imkân verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir” şeklinde düzenlendi. Şimdi bu metin üzerinde mutabakata varılırsa, TBMM Millî Eğitim Komisyonu’nda görüşüldükten sonra genel kurala gelecek. Çene altı bağlama gibi ucube bir düzenlemenin yanlışlığına burada girmek istemiyorum.
Gelinen noktada, Bahçeli, “Çarşaf, peçe ve benzeri kıyafetlerin üniversitelerden uzak tutulması isteniyorsa bu düzenlemenin yapılması zorunludur” gibi bir gerekçeyle kanunun çıkmasında ısrar ederken, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, söz konusu değişikliğin Meclis gündemindeki yerini koruduğunu, “vazgeçtiler” değerlendirmelerinin isabetli olmadığını söylüyor, ancak AKP kanadı şimdilik beklemede, bir karar vermiş değil. Parti içinde kanunun çıkmasına gerek olmadığını düşünenlerin yanında, çıkması gerektiğini söyleyenler de var. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise, üniversitelerde taşkınlık olur, farklı uygulama çıkarsa gerekli değişikliğin yapılabileceğini söylüyor. Ancak şu anda görülen ağırlıklı görüş, Gül’ün anayasa değişikliklerini onayladıktan sonra maddenin görüşüleceği yönünde…
Eğer, ek 17. maddedeki değişiklik rafa kaldırılırsa, anayasada yapılan değişiklikle, “Yasada açıkça yazılı olmayan bir nedenle kimse eğitim hakkından mahrum edilemez” denilirken, 17. maddede sınır çizilmemiş olacağından, üniversite kapıları başörtülülere açılmayabilir.
Şimdi anayasa değişiklerinin meseleyi tek başına çözmediği ortaya çıkmışken, ek 17. maddenin değişikliği ile meselenin çözülüp çözülmeyeceği de tartışılıyor. Tabiî bu arada CHP-DSP’nin hem Anayasa değişikliklerini, hem de ek 17. maddeyi Anayasa Mahkemesi’ne götüreceği de ortada dururken… İptal etmesi ise, büyük sıkıntıları da beraberinde getirecek. Öte yandan işin diğer bir yönü de, bugüne kadar bir yasal dayanağı olmayan başörtüsü yasağı, kamu personeli için yasal yasak haline getirilmiş olacak. Sıkıntı içinde sıkıntı…
Yeni anayasa hazırlıkları devam ederken, orada bu düzenlemeler yapıldığı söylenirken, neden sadece bu iki maddede değişikliğe gidildi? Anayasanın tümü görüşülürken bu konunun da orada halledilmesi varken, niçin acele edildi? Bu sorular da kafaları karıştırıyor.
Temennimiz bütün alanlarda başörtüsü yasağının kalkması, mağduriyetlerin kısa zamanda sona erdirilmesidir.
15.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|