Çocukluktan itibaren namaz kılan, hele hele ünsiyet ve ülfet sebebiyle namazın yüksek şuur ve duygularını hissedemeyen bir insan, onun sır ve hikmetlerinden ne ölçüde faydalanabilir?
Madem, Cenâb-ı Hak bize sayısız nimetler ihsan etmiştir. Namaz da bunlardan biridir ve imandan sonra gelir. İmanın sayısız fayda ve hikmetleri vardır. Namazın da hikmet, fayda ve sırlarını saymakla bitiremeyiz.
Bunlardan fazlasıyla faydalanabilmek için namazın mahiyet ve inceliklerini bilmek ve hissetmek gerekir.
Amerika’nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Profesörü Jefri Lang’ın İslâma giriş hikâyesini anlattığı, “Melekler Soruncaya Kadar” isimli eserinde, kıldığı ilk namazla ilgili duygu ve düşüncelerini iki gündür köşemizde anlatmaya çalışmış, bugün de namaz sonu düşüncelerine yer vereceğimizi söylemiştik. Acaba namaz sonu duygularını nasıl dile getiriyor Prof. Lang?
Namaz ve sonrasında daha önce hiç yaşamadığı duygular içine girdiğini belirten Prof. Lang, o güne kadar hiç hissetmediği bir duygusunu anlatırken, “Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil” diye söze başlıyor. “Vücudumun, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim ve anlatmaktan aciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet sonra içime nüfuz ederek içimde kaynamaya başladı.”
Prof. Lang, sonra da sebebini bilmeden ağlamaya başlıyor. Huzura kabul edilişin sevinç ve mutluluğun gözyaşları bu. “Ağlamam artıp, göz yaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkâr olmama rağmen, günahlarımdan veya utanç ve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmış ve içimdeki korku ve keder sel olup gidiyor. Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: Allah’ın rahmet ve mağfireti, sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekinedir.’ Uzun bir süre başım eğik bir şekilde öylece diz üstü kaldım.”
Şöyle devam ediyor Prof. Lang: “Ağlamam durunca, yaşadığım deneyi akıl ile izah etmenin mümkün olmadığını anladım. Bu esnada idrak ettiğim en önemli husus ise, benim, Allah’a ve namaza şiddetle ihtiyaç duyduğum gerçeği oldu. Yerimden kalkmadan önce de şu duâyı yaptım: Allah’ım bir daha küfre girmeye cüret edersem, beni, o küfre girmeden önce öldür ve bu hayattan kurtar, hata ve eksiksiz yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum. Yine şunu kesinlikle biliyorum ki, bir tek gün dahi olsa Sensiz yaşayamam, Senin varlığını inkâr etmem mümkün değildir.”
15.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|