Amerika’nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik profesörü Jefri Lang’ın, İslâma giriş hikâyesini anlattığı “Melekler Soruncaya Kadar” isimli eserinde ilk namazı kılışıyla ilgili bir giriş yapmış, bugün devam edeceğimizi söylemiştik.
Prof. Lang, son derece heyacanlı. İlk rekatın rükûuna vardığında “İnsanlar beni görürse nasıl karşılarlar?” endişesi içerisinde. “Odada yalnız olduğumu hatırlayınca sevindim. ‘Sübhane Rabbiye’l-Azîm’ dediğimde kalbimin hızla çarptığını hissettim. Tekrar tekbir getirerek doğruldum ve artık secdeye varma zamanı gelmişti.”
Secde bilindiği gibi kulun Allah’a en yakın olduğu an. Ama profesör bunu biliyor muydu? Onun nazarındaki imajı neydi secdenin? Şu düşüncede: “Secdeye varmak üzere ellerimi ve dizlerimi yere koyunca dona kaldım, secdeye gidemiyordum, efendisinin önünde başını yere koyan köle gibi yüzümü, burnumu yere koyup kendimi zillet sandığım bir duruma düşüremiyordum, üstelik bacaklarım da katlanamıyordu; utandım, gülünç duruma düştüm zannettim.
“Bu durumda beni gören, arkadaş ve tanıdıklarımın önünde acınacak ve alay edilecek hâlimi düşündüm, arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum. ‘San Francisco’da Araplar çarptı bu hâle düştü’ gibi sözler sarf edeceklerini tahayyül ederek zavallı duruma düştüğümü hissettim.”
Böyle düşünüyor Prof. Lang. Nihayet bir müddet tereddüt ettikten sonra derin bir nefes alıp başını secdeye koyuyor. Başını yere koyar koymaz da zihnindeki bütün düşünceleri bir tarafa atıyor, dikkatini dağıtacak düşüncelere yer vermeden ikinci secdeye de varıyor. Kendini, “Daha önümde üç tur daha var” diye düşünmekten de alamıyor. Ama son derece kararlı: “Ne pahasına olursa olsun bu namazı tamamlayacağım” diyor. Sonraki işler gittikçe kolaylaşıyor. Namaz bitiyor, ama profesör de bitiyor âdetâ. Müthiş bir rahatlık, huzur içerisinde artık. “Son secdede tam bir sükûnet hissettim” diyor.
Nihayet teşehhüdden sonra selâm verir Prof. Lang. Selâmdan sonra da bulunduğu yerde donakalır âdetâ. Büyük bir iş başarmış, büyük bir mücadele vermiştir. Nefsin sırtını yere sermiştir. “Geriye dönüp, nefsimle giriştiğim savaşı aklımdan geçirdim, bir savaştan çıktığımı hissettim” diye düşünür. Sonra da başımı önüme eğerek mahçup bir şekilde “Allah’ım, geri zekâlılığımdan ve tekebbürümden dolayı beni bağışla, uzak bir yerden geldim ve daha önümde kat edilecek uzun bir yol var” diye duâ eder.
Namazdan sonra daha başka hissettiği ilginç duygular var Prof. Lang’ın. Bunun üzerinde de inşaallah yarın ki yazımızda duralım.
14.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|