Başbakan R. Tayyip Erdoğan Meclis kürsüsünde esti gürledi.
Diyor ki:
“411 ele kaos eli diyemezsin… Dersen bizden karşılığını görürsün, göreceksin!”
Bir dönem bir kısım medyanın hükumet devirdiği günler hafızamda canlandı… Aynı medya şimdi hükümetin hedef tahtası…
Başbakanın hedefi sadece Doğan Medya Grubu değil elbet…
Peki nasıl oluyor da aynı Başbakan bir kısım medyanın yazarlarıyla aynı uçağı paylaşıyor, onlarla hasbihal edip, kimi zaman “off the record,” kimi zaman da özel manşet sözlerini paylaşabiliyor
Geçelim:
Başbakan sözlerinin devamında:
“Başörtülü başı açık ayrımı yapılamaz. Başı açık ve kapalı olan kardeşimdir. Kusura bakmasınlar Baykal ve benzerleri gibi değil. Kusura bakmasınlar, Baykal gibi düşünen medya grupları gibi değil.”
Ekliyor:
“Gazetelerinize çırılçıplak resimleri siz basıyorsunuz. İlavelerinizde her şey ortada… Size kim müdahale etti? Biz ne diyoruz, ne haliniz varsa görün. Halk size gerekli yeri verecektir.” (NTV, canlı)
Medyanın aslında bu güne kadar çeki düzen vermesi gerekiyordu.
Başbakanın üslubu sert olmasına rağmen, aslında söylemek istediğini yıllardır bu millet dillendiriyordu.
Medya hiçbir zaman bu milletten memnun olmadı. Milleti aşağıladı ve horladı. Hangi ülkede bir medya kuruluşu kendi insanına ve toprağına yabancı olacak.
Cumhuriyet’in kuruluşundan beri özellikle ‘bir kısım medya’ ile başlayan bu horlama ve küçümseme diğer medya kuruluşlarına da yansıdı.
Bu toprağın insanını küçümseme, büyüklük sayıldı. Milletin örfüne an’anesine ve değerlerine saldırmak “tabu yıkmak” sayıldı. Tabu yıkanlar memleketi öyle bir hale getirdi ki: başıbozuk ve ne istediğini bilmeyen “Frankeştayn”a benzer bir güruh çıkaverdi.
İşte bu tipler önceki gün hafta sonu bir programda gün yüzüne çıktı.
Hafta sonu öğle saatlerinde Ruhat Mengi’nin bir programı var (Her Açıdan, Star).
Programında “Üniversitede türbanın serbest bırakılması” tartışmasını ‘mercek’ altına aldı güya.
Ne mercek ama?
Allah’tan Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Niyazi Öktem vardı ve olayın felsefi boyutunu ele aldı. Katılımcalara, meselenin “demokratik bir hak” olduğunu anlatırken, şunu sordu: “Siz demokrasi istiyor musunuz?”
Danıştay Eski Başkanı Nuri Alan, CHP’li vekil Atilla Kart ve tiyatrocu Oya Başar. “Hayır istemiyoruz” demesinler mi? İşte bir zihniyetin itirafıdır bu!
Bana kalırsa Star yöneticileri bu açık oturumu tekrar tekrar yayınlamalı! Bunları tek tek afişe etmeli. Ki milletine ne kadar yabancı oldukları bilinsin.
Demokrasinin yerleşmesi için öncelikle medyanın demokrat olması gerekiyor!
Aksi takdirde bu medyayla çok zor.
14.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|