Gerek iş, gerekse sosyal hayatta; güven duyma, güven verme o kadar önemlidir ki, bazı işadamları “güven kaybetmektense, sermayemi kaybetmeyi göze alırım” demiştir. Nihayetinde bu düşüncede olanlar kazanmış, güven kaybetmenin ciddiyetini göremeyenler de sadece ‘güven’lerini kaybetmekle kalmamış, itibar ve sermayelerini de kaybetmişlerdir.
Bu anlamda, Türkiye’deki ‘kurum’ların güvenilirliği de her daim tartışma konusu olmuştur. Çeşitli zamanlarda yapılan kamuoyu yoklamalarında bazı kurumlar ‘güvenilir’ bulunurken, bir kısım ‘kurum’lar da güvenilmez anlamına gelecek neticelerle karşılaşmıştır. Tabiî ki, yapılan anket ve araştırmaların güvenilirliği de ayrıca tartışma konusudur. Ayrıca, güvenilirlikten ne anlaşıldığı da zaman zaman ihtilâf konuları arasında yer alır.
Gazetelerde yer alan bir habere göre, Dünya Bankası Yolsuzlukla Mücadele Enstitüsü’nün 2007 yılında 60 ülkede yaptırdığı araştırma, Türk polisinin birbiri ardına gerçekleştirdiği yolsuzluk operasyonlarıyla halkın çeteler ve yolsuzlukla mücadele konusunda umudunu arttırdığını ortaya koymuş. Böylece son 10 yılda eksi olan ‘güvenilir’lik göstergemiz 2006’da artı puana geçerek AB ortalamalarına yaklaşmış. (Yeni Şafak, 21 Şubat 2008)
Araştırmaya göre, Türkiye’de halkın yüzde 24’ü yolsuzluğun azalacağına inanırken, AB ülkelerinde bu oran yüzde 18 nisbetinde gerçekleşmiş. Avrupa Birliği ülkelerinde “yolsuzluk aynı kalacak, bir düzelme olmayacak” diyenlerin oranı yüzde 30 olurken Türkiye’de böyle düşünenlerin oranı yüzde 24’te kalmış. Ortaya çıkan netice, “Türkiye kamuoyu, yolsuzlukla mücadeleyi onaylıyor” şeklinde değerlendirilmiş.
Elbette, insaf ve iz’anını kaybetmeyen herkes, gerek yolsuzluk ve usûlsüzlük, gerekse haksızlık ve adaletsizliğe karşı yürütülen her türlü gayreti destekler. Çünkü bu hastalıklar, sadece ‘bulaştığı’ kişileri değil, bütün bir cemiyeti de mahvetme istidadındadır.
“Güven” konusunda AB standartlarını yakalayıp yakalayamadığımız konusu tartışmalı olsa da, bu netice herkesi memnun etmelidir. İnşallah araştırmada ortaya çıkan neticeler hayatımıza akseder.
Aynı araştırmada dikkat çekici başka noktalar da var. Buna göre, ‘yolsuzlukla mücadelede kurumlara güven’ listesi şöyle sıralanıyor: Siyasî partiler 3,7; Meclis 3,6; Özel sektör 4,0; Medya 3,7; Ordu 3,4; STK’lar 3,7; Dinî kurumlar 3,4; Eğitim sistemi 4,0; Sağlık 4,0; Polis 3,9...
Aynı listede, AB’deki kurumların ‘daha az güvenilir’ olduğu şeklindeki neticeler de şaşırtıcı. Elbette bu ve benzeri araştırma ve anketlerin de müzmin bir ‘güven’ problemi vardır. Buna rağmen, yolsuzlukla mücadele noktasında STK, Meclis ve siyasî partilere hâlâ yüksek oranda güven duymamız demokrasinin yerleşme süreci bakımından da hayıra alâmet sayılmalıdır.
Türkiye’de yapılan benzer araştırmalarda başka neticeler çıktığının da farkındayız...
22.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|