MÜSİAD’ın (Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği) Elazığ’da düzenlediği ve ‘gıda, tarım ve hayvancılık’ konusunun masaya yatırıldığı ‘sektör kurulu toplantısı’na katılma imkânı bulduk.
Gerek MÜSİAD Başkanı Dr. Ömer Bolat ve gerekse diğer konuşmacılar, tarım ve hayvancılık konusunun ihmal edilemeyecek kadar ‘önemli’ olduğuna dikkat çektiler. Toplantıya katılan ve MÜSİAD yetkililerinin değerlendirmesini dikkatle dinleyen Tarım ve Köyişleri Bakanı M. Mehdi Eker de benzer şeyleri söyledi. Toplantıdan çıkan ortak fikir, bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, ancak tarım ve hayvancılık konusundaki yatırımlarla ayağa kalkabileceği şeklinde özetlenebilir.
Geçmiş yıllara bakıldığında, Doğu ve Güneydoğu’da bilhassa hayvancılık noktasında çok iyi dönemler yaşandığı herkesin malûmu. Öyle ki, o yıllarda Türkiye’den komşu ülkelere doğru ‘hayvan kaçakçılığı’ yaşanıyormuş. Nitekim, Elazığ Milletveliki Necati Çetinkaya, kaymakamlık döneminde yaşadığı bir hatırasını anlatırken, bölge ihracatçılarının bu ‘kaçakçılık’tan yana şikâyetlerini dinlediğini hatırlattı.
Gün geldi, en başta terör belâsı sebebiyle Doğu ve Güneydoğu’daki tarım ve bilhassa hayvancılık can ve kan kaybetti. Köyler boşaldı, geçinmekte sıkıntı çekenler büyük şehirlere göç etti ve ‘üretici’ durumundaki milyonlar, bir anda ‘tüketici’ durumuna düştü.
Bu durumun beraberinde getirdiği başka sıkıntıları bir yana bıraksak bile sadece bu netice, terörün Türkiye’ye verdiği zararı anlamak ve anlatmak için yeterli olur sanırım...
Bir noktanın da hatırlanması gerek: Kalkınmış ve zengin olmuş ülkeler, aynı zamanda tarım konusunu da ihmal etmiyorlar. Doğru, tarım ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun sayısı az, ama bu ‘tarım’ın ‘tu-kaka’ olarak görülmesini gerektirmiyor. Zengin ülkelerin yaptığı, tarım ve hayvancılığı da şartlarına uygun bir şekilde planlamak ve programlamak. Yani, bu sektörde milyonlarca kişi çalışmıyor, ama milyarlarca kişiye yetecek kadar üretim yapılıyor. Mesele, yöntem ve anlayış meselesi…
Bizde ise, tarımla uğraşmak, sanki lüzumsuz bir iş gibi anlaşılmaya başlanmış. Şaka değil, artık köylerimizde yaşayanlar da hayvancılıkla uğraşmak yerine, çarşıdan hazır et, süt, peynir almanın peşinde. Anlayacağınız, zarar içinde zarar...
Elazığ ziyareti sırasında, bölgenin tanınmasına da büyük katkı sağlayan Mis Holding’in yatırımı olan “Misland”ı da ziyaret etmek imkânı bulduk. Mis Holding Başkanı Nihat Demirbağ’ın anlattıklarını dinleyince, ‘bürokrasi’nin Türkiye’nin önünü tıkadığına bir defa daha şahit olduk.
Tabiîki, bürokrasinin engellediği yatırımlar, sadece Elazığ’a ait bir durum değil. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, iş yapmak isteyen kişilerden bürokrasinin engellemelerine dair hatıralar dinleyebilirsiniz.
Mis Holding’in Elazığ’daki yatırımı gerçekten büyük bir yatırım. 350 dönüm arsa üzerine otel, alış veriş merkezi ve başka sosyal tesisler de yapılıyor. İlk bakışta, böyle bir yatırımın Elazığ’a yapılması ‘israf’ gibi de anlaşılabilir. Ama Mis Holding Başkanı Demirbağ, Dubai’yi örnek veriyor ve “Başlangıçta herkes Dubai’deki yatırımların da gereksiz olduğunu düşünüyordu. Ama onlar değil, yatırım yapanlar haklı çıktı” diyor.
Elazığ’daki bürokratik engellemelerin ayrıntısı bir yana, şu ‘bilgi’ her halde hadiseyi anlamak için yeterli olur: Bakanın ‘Emrediyorum, hemen yapılsın’ dediği işler, aylar, hatta yıllar geçtiği halde yapılmıyormuş.
Bakanları bile dinlemeyen bir bürokratik sistemin, Türkiye’ye verdiği ‘zarar’ları varın siz hesaplayın...
Lütfen, nerede olursa olsun, ‘doğru, faydalı iş’ yapmaya çalışanlara engel olunmasın...
17.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|