Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ümit KIZILTEPE

Gıda krizi ve Türkiye



ABD’de (değişken faiz sebebiyle) başlayan mortgage krizine bir de, dünya piyasalarında gıda ürünlerinin fiyatının artması sebebiyle oluşan gıda krizi eklendi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son raporuna göre, gıda maliyetleri 2006’dan 2007 yılına kadar dünya genelinde yüzde 23 arttı. Bu dönemde tahıl fiyatları yüzde 42, yemeklik yağın fiyatı yüzde 50, süt ürünlerinin fiyatı ise yüzde 80 yükseldi. Gıda fiyatlarındaki artışın temel sebebleri olarak özellikle Çin ve Hindistan’ın artan talebi, küresel ısınmanın etkileri, petrol fiyatındaki önlenemez yükseliş ve hububatın biyoyakıt üretimine hammadde yapılması sıralanıyor. Bu sebeblerin yanında değişmeyen talep, stok azlığı ve yeni ihracat kısıtlamalarının da tahıl fiyatlarını arttırdığı kaydediliyor. Gelelim bu problemin önemine Birleşmiş Milletler (BM) ve IMF Başkanı Dominque Strauss-Kahn’ın ayrı ayrı yaptıkları açıklamada, gıda fiyatlarındaki artışın, yüz binlerce kişinin açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı, bunun da dünya çapında siyasi istikrarsızlığa ve şiddet dalgasına yol açabileceği uyarısında bulundular. Nitekim, Haiti, Filipinler ve Mısır’ında aralarında bulunduğu ülkelerde gıda (başta ekmek) fiyatlarındaki artış sebebiyle çıkan ‘isyanlar’ bu uyarının önemini açıklıyor. IMF başkanının dile getirdiği bir başka ve önemli tehlike de sürekli yükselecek gıda fiyatlarının yol açacağı ticaret dengesizliği ve dünyada enflasyon oranlarının yükselmesi.

Bu yaşanan krizler için ne yapılabilir? diye soracak olursak, Washington’da toplanan IMF, gıda fiyatlarına ve finansal krize karşı ülkelere harekete geçme çağrısı yaptı. Bu çağrının sonucunu ve etkisini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu arada zengin ülkelere, krize müdahale etmeleri için çağrı üzerine çağrı yapılıyor. Açları doyurmak için acilen ihtiyaç duyulan paraysa sadece 500 milyon dolar.

Gelelim bize. Türkiye’de de pirinç fiyatları yüzde 130, yoksul yiyeceği olan bulgur fiyatı da son 1 yılda yüzde 155 oranında arttı. Başka birçok gıda ürünüde bu zamlardan nasibini aldı. Enflasyon yükselme eğilimindeydi, bu artışlar enflasyonu iyice arttıracağa benziyor. Dünyada yaşanan ve bizi de etkilemeye başlayan bu iki büyük krizin yanında AKP'ye açılan kapatma dâvâsı da bu gelişmelere tuz biber oldu. Dâvâ sebebiyle yaşanan siyasi istikrarsızlık görüntüsü, güvensizlik, belirsizlik ortamı birçok yabancı yatırımcını yatırım kararını durdurmasına veya rölantiye almasına neden oldu. Türkiye’deki anormal fiyat artışlarının sebebini, Tüketici Hakları Merkezi (TÜ-MER) Genel Başkanı Ömer Keser, yaşanan gerginlik ortamını fırsat bilen vurguncuların fiyatlarda yaptığı oynamalar olarak açıklıyor. Bizde böyleleri çoktur. En küçük fırsatta köşeyi döneyim anlayışı. Kendilerinden başka kimseyi düşünmezler. Hükümetin bu fırsatçıları bulmasını ve gerekli işlemi yapmasını istiyoruz. Diğer taraftan tüketici olarak bizlere düşen görev ise tepki olarak o ürünlerden fiyatları düşene kadar almamak olabilir.

Fiyat artışlarına karşı alınacak başka ve en önemli tedbir ise, bazı gıda ürünlerinin ekimi yeni başladı, başlıyor. Bu ürünleri planlı programlı ekmek, olur. Bahar mevsiminde gelen rahmet bu yıl kuraklık riskini ortadan kaldırdı. Yalnız çiftçi perişan. Sattığı para etmiyor, ama girdileri yüzde yüzlere varan oranda zamlandı. Meselâ, gübre yüzde yüze yaklaşan oranda zamlanırken, mazot 3 YTL’ye yaklaştı. Diğer girdiler hariç. Çiftçi gübre alıp atamıyor, atamayınca verimin düşük kalacağını söylüyor. Hükümetin bu durumu görerek çiftçiye destek olmalı. Destekleme paralarını da zamanında verirse çiftçi rahatlayacak ekimini zamanında yapabilecek.

Tarım sektörü tekrar önem kazanmaya başlıyor. Türkiye olarak bu krizi iyi yönetirsek fırsata çevirebiliriz. Nasıl mı? Tabiî ki tarım sektörünü tekrar canlandırarak. Bunun için tarımda gerekli reformları yaparsak, damla sulamaya geçersek, kaliteli tohum kullanırsak. Çiftçiye gerekli desteği sağlarsak, onları eğitirsek. Planlı programlı üretim yaparsak, vb tedbirleri alırsak. Otomotiv, tekstil, makina sektörünün yanında veya onlardan daha çok tarım ürünü ihracatı yapabiliriz. Türkiye olarak bu potansiyele sahibiz.

15.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri