Ticarette amaç, para kazanmak, sermayeyi artırmak, daha iyi şartlarda yaşamak, huzurlu ve mutlu bir ömür geçirmektir. Bunun için de tâcirin düzenli, disiplinli, devamlı çalışması gerekir. İşini iyi bilecek, işin kurallarına uyacak, gerektiğinde bir takım fedakârlıklara ve zahmetlere katlanacaktır. Kazandıkça çektikleri zahmetleri unutacak, mutlu ve huzurlu olacaktır.
İbadet de bir nevî ticarettir. İbadet eden insan da bir kazanç elde etmeyi ümit eder. Fakat bu ümit, maddî bir kazanç elde etmek olmayıp, Cenâb-ı Hakkın rızasını kazanma ümididir. Zaten bundan daha büyük kazanç da düşünülemez. Mevlânâ Hazretlerinin dediği gibi, “Onu kaybeden neyi bulur, Onu bulan neyi kaybeder.”
Bediüzzaman Hazretleri, 3. Söz’de “İbadette büyük bir ticaret ve saadet, fısk ve sefahatte büyük bir hasâret ve helâket vardır” diyor. İnsan, ruhlar âleminden gelip dünyadaki meşherden (pazardan) ahiretteki mahşere doğru yol alan bir yolcudur. Mahşerden sonra Mizan’dan ve Sırat’tan geçen yolculuk, sonsuzluk yurdu olan Cennet veya Cehennem menzillerine doğru devam edecektir. Bu uzun yolculuk esnasında da insana bir takım erzak ve iâşeler lâzım olacaktır. Onun için her insan, aynı zamanda iyi bir tüccar olmak zorundadır. Ama orası hizmet ve ticaret yeri olmadığı için, ahiret nimetleri de dünya pazarındaki alışverişte kazanılacaktır. İşte ömür sermayesi de bu ticaret için verilmiştir.
Ahiret erzakı, ibadet ticareti ile tedarik edilir. Akıllı tâcir, dünya pazarında ahireti için en yüksek kazancı sağlayan tacirdir. İnsana verilen ömür sermayesi, her iki dünya için de gerekli olan ihtiyaçları karşılayacak kadar değerlidir. Bu sermayeyi iyi kullananlar dünyasını da, ahiretini de bununla kazanabilirler. Ömür sermayesini gaflet ve dalâlet çarşılarında çarçur edenler ise, müflis bir tüccar gibi ahiret yurduna elleri boş olarak dönerler. Böyle kıymetli bir sermayeyi de batırdıkları için kendilerinden hesap sorulacaktır.
Akıllı tüccar, hem dünya için, hem de ahiret için yapmış olduğu ticarette kâr eden tüccardır. Elindeki sermayeyi en güzel şekilde değerlendiren, önüne çıkan imkân ve fırsatlardan azami derecede istifade eden insan, her zaman kazanacaktır.
Hayat yolculuğunda, insanın önünde her zaman iki yol bulunmaktadır. Biri hak ve hakikate, öteki de batıla ve sefahate gider. İmanın işaret ettiği ibadet yolunu takip edenler en kârlı bir ticaret ve saadete kavuşurken, nefsin ve şeytanın işaret ettiği batıl yolu tercih edenler, sefahet ve felâkete düşmekten kurtulamayacaklardır.
Âkıl odur ki, her zaman zararsız yolu zararlı yola tercih eder.
İBADET
İnsanı Rabbine muhatap eder,
Mahbup ile muhabbettir ibadet.
İnsan kul olmanın zevkine erer,
Mutluluktur, saadettir ibadet.
İbadet insanı insan ediyor,
Hem de köleleri sultan ediyor,
İnsana cenneti ihsan ediyor,
En kârlı bir ticarettir ibadet.
Aczini anlayan dağlar ve taşlar,
“Sübhanallah” diye tesbihe başlar,
Sadece rükuda eğilir başlar,
En şahane hürriyettir ibadet.
Yer yarılsa, gökkubbe de çatlasa,
Küre-i arz bomba olup patlasa,
Hiç irkilmez bir kalp, imanı varsa,
Metanettir, cesarettir ibadet.
İbadetle dikenler hep gül olur,
Sarp kayalar, yalçın dağlar yol olur,
Hak’ka kul olmayan kula kul olur,
Bir şereftir, haysiyettir ibadet.
03.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|