Her meselenin gereği, esasları ve şartları vardır. Ticaretle uğraşan kişi, kurallarına uymalı ki sonuç alabilsin. Çiftçilik yapan kişi gerekli işlemleri gerekli zamanlarda yapmazsa verim alamaz.
Peki, imana, Kur’ân’a hizmet gibi yüce bir maksat için yapılan hizmetlerin de bir kısım gerekleri ve şartları yok mudur? Vardır elbetteki. Bunlara uyulmadığında da salim bir netice alınamaz.
Hizmetini iman ve Kur’ân hakikatlerini izah, ispat ve neşri üzerinde odaklaştıran Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetinin esaslarından birini ihlâs teşkil ediyorsa, diğerini de tesanüd oluşturur. Onun için, “Evvel âhir tavsiyemiz; tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tehaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır”1 der.
Tesanüd bir vücudun azaları gibi kenetleşmeyi, dayanışma içerisinde bulunmayı gerektiriyor. Bunu, Bediüzzaman, İhlâs Risâlesi’nde bir vücudun azalarına ve bir fabrikanın çarklarına benzetir. İnsanın bir eli diğer eline rekabet etmediği, bir gözü diğer gözünü tenkit etmediği, gözü kulağına itiraz etmediği, kalp ruhun ayıbını görmediği, aksine birbirlerinin noksanını tamamladığı, kusurlarını örttüğü, ihtiyacına yardım ettiği, vazifesine muâvenet ettiği gibi kardeşler de birbirlerine destek vermek zorundadırlar. Aksi halde o insan vücudunun hayatı söner, ruhu kaçar ve cismi de dağılır.
Fabrikaya benzetirken de şunları söyler: “Nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumi maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakiki bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i maksatlarına yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.”2
Demek hizmetin tesanüdsüz yürümesi mümkün değil. Tesanüd bu hizmetin hakkı ve şânından olduğu halde tesanüd için yapılması gerekenler yapılmazsa o zaman neler olur? Olumsuz sonuçları daha dünyadayken görülmeye başlar. Bediüzzaman Hazretleri der ki: “Cemaatte vahid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir darbı gibi küçültür.” Yani cemaatte sağlam bir birlik beraberlik olmazsa kesir çarpımında olduğu gibi rakam çoğaldıkça değer küçülür. Dört kere dört on altı ederken kesirlerde çarpma ve toplamalar küçültür. 1/4’i 1/4’le çarptığımızda 1/16 yapar. Bunun gibi insanlarda sıhhat ve istikamet ile birlik olmazsa, rakam arttıkça değer küçülür, bozuk olur, kıymetsiz olur.3 Sonra cemiyetteki tesanüd durgun şeyleri harekete geçirmek için yaratılmış bir âlet iken karşılıklı haset ise, harekette olanları dahi durduran bir âlet olur.4
Evet, hizmet durur ve akamete uğrarsa, İslâm düşmanlarının aradıkları atmosfer doğar, ekmeklerine yağ sürülmüş olur, insî ve cinnî şeytanlar sevinir, nefis bayram yapar.
Allah’ın dinine hizmet gibi yüce bir maksat için yola çıkan kişi, insî ve cinnî şeytanları sevindirmek, nefsi güldürmek değil, onlara en büyük darbeyi indirmek için vardır. Demek ehl-i iman, hizmetin gereği hareketlerini kontrol etmek zorundadır.
Dipnotlar: 1- Şualar, s. 262. 2- Lem'alar, s. 165 3- Mektûbât, s. 459 4- A.g.e.
03.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|