Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Adil olmak veya olmamak



Kâinatın Yaratıcısı nizamını adalet düsturları ile kurmuştur. Yaratılan hiçbir varlıkta adaletsizlik bulunmamaktadır. Çünkü adalet olmasaydı yaratılan varlıklardaki düzen ve intizam da olmayacaktı. Adalet olmasaydı karmaşa olacak ve imtihana tabi tutulan insanlardan da adaletli olmaları istenmeyecekti.

Kâinatın her tarafında adaletle hükmeden Rabbimiz, biz insanlardan da adaletli olmamızı istemektedir. “Muhakkak ki Allah adaleti emretmektedir” hükmü insanoğlu için büyük bir yol haritası çizmektedir. Emir büyük yerden gelmektedir. İnsan olmak isteyen insanlar bu emre uymak zorundadır. Bir kere insanoğlunun uygulayacağı en büyük adalet, kendisini yaratıp dünyaya misafir olarak gönderen Rabbini tanıması ve emirlerini yerine getirmesidir.

Adalet hakkı olana hakkını vermektir. Adalet emanet olarak verileni yeri ve zamanı gelince asıl sahibine vermek olduğuna göre, insanlar da kendilerine verilen hayat nimetini asıl sahibine vermek zorundadırlar. Böyle yaptıkları takdirde adaletle hükmetmiş olacaklardır. Aksi takdirde, yani verilen hayat nimetini, asıl nimet sahibinin emirleri dairesinde kullanmamak büyük bir adaletsizlik olmuş olacaktır.

Adaletsiz davranmanın her yerde mutlaka müeyyidesi olacaktır. Adaletli davranmanın, Allah’ın rızasını kazanma bakımından önemli bir görev olduğunu bilen ve adaletsiz davranmanın büyük bir vebal olduğunu idrak eden büyük insanlar adil olmak için ellerinden geleni yapmışlardır.

Bunun sonucu olarak adil yönetimleriyle meşhur olan “Ömer”ler yeryüzüne gelmiş ve kılı kırk yararak insanlarla olan münasebetlerini devam ettirmişlerdir.

Şüphesiz hayatının her safhasında adil olan insanlar, Allah’ın rızasını kazanma yolunda önemli bir adım atmışlardır.

Adaletin mükâfatı “mahkeme-i kübra”da büyük olacak ve adil insanlar büyük ihsanlara nail kılınacaklardır.

Buna karşılık adil olmayanları da büyük sorgulama beklemektedir. Bir kısım insanlar, adaletsiz davranarak haklarına tecavüz ettiği insanların ve bütün mahlukatın hakkını ödemekte zorluk çekecek ve bunun karşılığında cehennem gibi bir ebedî şekavete müstehak olmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır.

Allah’ın Resulü (asm) adaletle ilgili mübarek sözleriyle ehl-i imanı hep ikaz etmiştir. Adaletle hareket etmenin büyük mükâfatlara, adaletsizlikle hareket etmenin büyük cezalara sebep olacağını ifade buyurmuşlardır Yüce Nebi...

Elbette hayatın her safhasında insanların hareketlerinde adalet aranır. Ancak vazifeleri insanlar arasındaki davaları adaletle sonuçlandırmak olanların sorumluluğu elbette farklı olacaktır.

Bunlar için Allah’ın Yüce Resulü (asm) şöyle buyurmaktadır: “İki hâkim Cehennemlik, birisi de Cennetliktir. Bir hâkim var ki, hakkı bilir, onunla hükmeder. Bu hâkim Cennetliktir. Bir hâkim de var ki hakkı bilir, fakat bile bile onunla hükmetmeyerek zulmeder. Bir hâkim de var ki, bilgisizce hükmeder. Bu ikisi de Cehennemliktir.”

Hüküm açıktır. Adaletle hükmeden Hâkimler Cennetlik, bilerek veya cahillikle adaletsiz davranan hâkimler Cehennemlik olacaklardır. Bu durum hayatımızın her safhasında, bütün hareketlerimiz için de geçerli olmalıdır. Her zaman hakkın ve haklıların yanında olmalı, haksızlık yapanların da karşısında olmalı insan.

Hakkın hatırını her zaman üstün tutmak insan olmanın en önemli gereğidir. Bu sebepledir ki, Hz. Ali bir Yahudi ile eşit şartlarda “kadı”nın huzurunda yargılanmış ve hüküm Yahudi’nin lehine verilmiştir.

Buna benzer uygulamalar İslâm hukukunun uygulandığı zamanlarda çok görülmüştür. Çünkü İslâm hukukuna göre, insanlar hangi inançtan olurlarsa olsunlar adalet önünde eşittirler.

İslâm’ın çok adil olan hukukunu bilmeyenler ve bilmek istemeyenler çoğu zaman hükümlerini hep yanlı vermişlerdir. Onların nazarında güçlü olanlar haklı, güçsüzler haklı da olsalar haksızdır.

Bunlar çoğu zaman ideolojik yaklaşımlarla adaleti lekelemişlerdir. Ne yazık ki, bugün insanlığın en büyük problemlerinden biri hak ve hukukun bir kısım hukuk adamları tarafından ayaklar altına alınmasıdır. “Zalimler için yaşasın Cehennem” demekten başka elimizden bir şey gelir mi ki?...

01.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.03.2008) - Yazmak veya yazamamak

  (25.03.2008) - Geçen onca yıllar

  (18.03.2008) - Sürekli mücadele

  (17.03.2008) - İnsanlık Muhammedî aydınlığa muhtaç

  (11.03.2008) - Husûmet askerleri

  (10.03.2008) - Sevgisizliği yaymanın vebali

  (04.03.2008) - Kim nereye gidecek?

  (03.03.2008) - Karanlıklara doğru yol alanlar

  (26.02.2008) - İslâm miskinliği kabul etmez

  (25.02.2008) - İlim adamı dediğin

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri