Bu dünyada kimin nereye gideceği hiç önemli değildir. Zira kim nereye giderse gitsin orada kendince doğru olan hayat tarzını yaşamaya çalışacaktır. Hedefleri sadece dünya hayatı olanlar gittikleri her yerde dünyalarını mamur etmeyi birinci plana alırlar. Hedefleri ahiret hayatı olanlar ise birinci plana Allah’ın rızasını alırlar ve dünyayı ahiretin bir tarlası olarak görürler. Bu sebeple bu dünyada kimin hangi ülkede veya hangi şehirde yaşamasından ziyade, kimin nasıl yaşadığı önemlidir.
Asıl olan ve insanların şiddetle merak etmeleri gereken mekânlar ölümden sonraki mekânlardır. Hiç kimsenin “Ölümü boş verin, onu düşünmenin zamanı mı?” demeye hakkı yoktur. Çünkü ölüm bütün insanları ilgilendirmektedir. Çünkü bütün insanlar er veya geç öleceklerdir. O halde ölümü düşünmemek aklı kullanmamak demektir. Aklını kullanan herkes kendisi için önemli hayatların başlangıcı olan ölüm vakıasını düşünmek zorundadır.
Ölümü ciddî mânâda düşünenler, orada herhangi bir hesap verme hadisesine karşı uyanık olma ihtiyacını hissederler. Bu durum onların hayatlarını dikkatli bir şekilde geçirmelerine sebep olmaktadır. Böyle olunca da olabildiğince kimseyi incitmemeye ve çevresindeki hiçbir canlıya haksızlık etmemeye çalışırlar. Bu durum onları kendisiyle barışık hale getirir. Onlar artık her hadiseye ibret nazarıyla bakmaya başlarlar.
Ölüm düşüncesi insanı insan gibi yaşamaya iter. Ölümü düşünen insanın dünyanın fani değerleri için hırs gösterme ihtiyacını hissetmesi mümkün değildir. Çünkü o biliyor ki dünyada sahip olduğu her şey bir gün elinden çıkacaktır. O biliyor ki ölümden sonraki mahkemede gerek hemcinslerine gerekse bütün mahlûkata karşı takındığı tavır ve hareketlerin karşılığını görecektir. Böyle insanlar kendileri gibi düşünsün düşünmesin bütün insanların haklarına saygı gösterirler. Başka insanların mağduriyeti için sokaklara dökülüp, yırtınınca bağırmazlar. Onlara göre herkes inancında serbest olmalıdır.
Ölümü düşünen ve ölümden sonraki hayattaki haşir gününe inananların aksine, ölümü düşünmemek için her çareye başvuranlar, dünya hayatını ebedî sananlar ve hesap gününe inanmak istemeyenler kendi suçlarını bastırmak için yapamayacakları alçaklık yoktur. Özellikle inanan insanlar onların düşmanıdır. Çünkü onlar isterler ki herkes onlar gibi olsun, günah diye bir şey olmasın, Cennet ve Cehennem bulunmasın. Çünkü bu inançlar onların uykularını kaçırıyor. Onlar dünyanın var olan bütün zevk ve lezzetlerini helâl-haram demeden yaşamak istemektedirler.
İnançsızlık hastalığına yakalanan zavallılardan tam olarak insânî bir duruş beklemek elbette mümkün değildir. Onların tek bildikleri şey gerçeklere karşı koymak, olabildiğince gürültü koparmaktır. Bu sebeple az olmalarına rağmen çok ses çıkarırlar ve zâhirde bir ve beraber olarak görünürler. Aslında böyleleri bu dünyada dahi Cehennem azabının nümunelerini yaşamaya başlamaktadırlar. Onlara gecenin uykuları adeta haram olur.
Bu insan sûretindeki garip mahlûkları hastalık ve yaşlılık gibi durumlar bile uyandırmamaktadır. Bakarsınız ki yaşları yetmişleri geçmiş, bakarsınız ki yüzlerindeki kırışıklar sıraya girmiştir. Ne yaşlılık ne de hastalık onların akıllarını başlarına getirmemektedir.
Onlara baktığınız zaman kinlerinin yüzlerine aksettiğini görürsünüz. Akılları fesada uğramış, kalpleri karalara boyanmıştır. Gözleri görmüyor, kulakları duymuyor. Bütün duyguları adeta mühürlenmiştir. Zavallılar artık acınmaya bile lâyık değillerdir. Çünkü onlar etraflarındaki binlerce, milyonlarca uyarıcılara rağmen yine de yanlışlıklarında, küfürlerinde inat etmektedirler. Öyle ki, uyarıcılara hakaret etmekte, onları her dâim küçük görmektedirler.
Hâsılı ölümden sonra kimin nereye gideceğini Allah bilir, ama bazılarının nereye gideceklerini tahmin etmek pek de zor değildir. Çünkü bazılarının suratlarındaki karanlık çizgiler akıbetlerini açığa yakın bir şekilde ortaya koymaktadır. Elbette o zalimler, o kâfirler, o münafıklar, o fasıklar Cehenneme gideceklerdir. Çünkü bunu Allah’ın Kitabı ve Yüce Resûlü (asm) ifade buyurmaktadır. Şüphe yok ki ifade edilenler gerçeğin ta kendisinden haber vermektedirler...
04.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|