Ey;
Daha on yıl, yirmi yıl öncesine kadar…
Bambaşka bir güzellikte araba kullanan…
Önüne gelen herkesi sollamakla övünen bazı sürücülere özenmeyen…
Hanımefendi ve beyefendiliği sürücülüğü ile özdeşleştiren…
Asla:
Ve;
Asla;
“Şu önde gidenin bir tozunu alayım de; görsün boyunun ölçüsünü(!)” diye önde giden aracı..
Veya;
Araçları:
Kuralsız şekilde sollamayı düşünmeyen!
***
Hız tutkunu olmayan!
Trafik canavarı olmayı aklının köşesinden geçirmeyi bile düşünmeyen!
İç dünyası ile alabildiğince…
Olabildiğince barışık olan.
Ve:
Bir yaya gördüğünde mümkünse hemen frene basan.
Yayaların burnunun dibine girip;
Görgüsüz şekilde:
Daaaaaaaatttttt……
Diyerek kornaya basmayan!
***
Diğer birçok ülkede yaşanan trafik keşmekeşliğine prim vermeyerek;
Biiiir:
“Güler yüzlü insanların ülkesi Türkiye” dedirten.
İkiiiii:
Gürültüden nefret eden!
Üçççç:
Sükûnet ve derin bir sessizliği simgeleyen mahalleleri oluşturmayı başaran…
Döööört:
Altındaki aracın bilmem ne markası ile bir başkasına hava atmayı sevmeyen…
Hepsinden önemlisi;
Belki de:
Dünyanın en medeni ve sosyolojik gerçeği ve güzelliği olan:
İstanbul hanımefendisi ve beyefendisi modelini dünyaya hediye eden Milletimin bay ve bayan sürücüleri:
Baş döndürücü bir hızla:
“Trafik canavarı” olmaya başladık!
Şu andan itibaren:
Eski hâlimize elbirliğiyle yeniden geri dönelim!
Ne olur?:
Ama;
Hemen….
Lütfeeeeen……!
28.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|