İlk insan, son insan..
Âdeta insanlar adedince dünyalar yaşanır.
Her insanın organları farklı olduğu gibi, duygu ve düşünceleri de farklıdır.
Ve her insanın doğumu, yeni bir dünyanın doğumu gibidir.
İnsan, bütün mevcudatın üzerinde, çok önemli bir yer işgal etmiştir kâinatta.
***
Biri elmas, diğeri kömür...
İnsan, duyguları ve davranış biçimleri ile hayatını şekillendirir.
Elmas olması kendi elinde olduğu gibi, kömür olması da kendi elindedir.
Bunun birine “esfel-i sâfilîn”, diğerine ise “âlâ-yı illiyyîn” denir.
Biri yükseklik, diğeri alçaklık. Ve insan kendi kendini en yükseğe de çıkarabilir, en aşağıya da indirebilir.
“Bir vakit huzur-u Nebevî’de (asm) gayet derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: ‘Yetmiş senedir yuvarlanıp bu dakikada Cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür.’ Birkaç dakika sonra birisi geldi, dedi: ‘Yetmiş yaşındaki meşhur münafık öldü.’” (Lem’alar, s. 94)
...Ve insan, mücevher iken kendisini adeta taşlaştırıyor.
Bütün sorunlar, insan kaynaklıdır.
“İnsan çok zalimdir”
“İnsan çok nankördür”
“Şüphesiz insan hüsrandadır”
Hayırlı işlerde bozgunculuk yapan da yine insandır:
“Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.” (21. Lem’a)
Bu da maneviyât ehlinin vartalarıdır. Bilmez ki, içinde bulunduğu zinciri kırmaya çalışır. Yılanın ağzına girer, ejderhanın hilesine mağlup olur.
Bu gibi haller için “yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz” emredilir.
Ve bile bile akrep ve yılanın ağzına atılınır maalesef...
Ateşin odunu yeyip bitirdiği gibi amellerimiz de kül-duman olup gider.
***
Farklı dünyalar böyle yaşanır.
Kimi yapar, kimi yıkar...
Ve dünya böyle döner, döner, döner...
28.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|