Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Bir boşanma hikâyesi



“Hanım , biliyorsun sabahleyin kahvaltı yapmadan evden çıktım. İş yerinde bir simit ile bir çayla kahvaltı yapmış oldum. Akşama kadar aç mideyle mesai yaptım... Çabuk bir şeyler hazırla...”

“Haklısın Aliciğim. İnan benim senden farkım yok. Gece yarısına kadar çocuk uyutmadı. Sabah zor uyandım. Ben de senin gibi iş yerine aç gittim. Ayak üstü birşeyler atıştırarak idare ettim. Öyle yorgunum ki, ne olur beraber mutfakta bir şeyler hazırlayıp yiyelim.”

“Olur beraber hazırlayalım hanım... Ama maalesef her gün böyle oluyor. Üstelik bulaşıkları da çoğu zaman ben yıkıyorum.”

“Ali bey, söylediklerin doğru olabilir, fakat düşün ki ben çalışan bir bayanım. Senin gibi ben de akşama kadar mesâi yapıyorum. Yemeği beraber hazırlamamız çok mu Allah aşkına? Sonra sen yemeğini yedikten sonra televizyonun başında çayını içip dinlenebiliyorsun, ben ise çocuğun bakımını yapıyorum, evin diğer işlerini yaptıktan sonra, gece yarısına doğru yatabiliyorum... Öyle değil mi Aliciğim?”

Ali bey, işin her zaman olduğu gibi bir kavgaya varacağını hesap etmiş olmalı ki; “Hatice tamam tamam, haydi mutafa” diyerek hızla yerinden kalkarak mutfağa girdi. Arkasından da hanımı geldi. Vakit bir hayli ilerlemişti. Bu saatten sonra yemek hazırlamak zaman alacağından, bir güzel kahvaltı yaptılar.

Daha sonra Ali bey, elindeki çayı yudumlayarak oturma odasına yöneldi ve “Bak Hatice, kaç gündür şu perişan üst baş ile okula gidiyorum. Üzerimdeki gömlek kirlendi. Elbisede ütü diye bir şey kalkmadı. Bir bakıver, temiz gömleğim, ütülü elbisem var mı?”

“Ali hatırlarsan geçen sefer bunun kavgası yapıldı. Sanki fazladan zamanım var, sanki keyfimden ütünü yapmıyorum. Eve gelince lütfen bir de sen bana yapamayacağım işleri söyleme.”

“Öğrenebilir miyim acaba ‘yapamayacağın işler’ hangileri, yapacağın işler hangileri?..”

“Ali bey, evlenirken bütün bunları konuşmadık mı? Ne çabuk unutuyorsun. Sana tâ ilk günden ‘İkimiz de çalışıyoruz, bunun için evin bütün işlerini beraber yapacağız. Hatta çoğunu sen yapacaksın veya birilerine yaptırtacaksın’ demiştim. Bunların hepsini ilk günden kabul ettiğin halde, şimdi benden iş istiyorsun...”

Benzeri tartışmaları yaşayan ve bu konuşmaların yine mutad bir kavga habercisi olduğunu anlayan Ali bey, Hatice hanımın yaptığı gibi sert bir üslûbu kullanmadan, kırıcı olmamaya nefsini ikna etti. Ama o da bunun artık böyle gitmeyeceğini anlamış olmalı ki, kendini savunma kabilinden “Hanım, söylediklerinde doğruluk payı var... Ama lütfen kendini benim yerime koyar mısın? Çalıştığını, yorulduğunu elbette görüyorum... Bunun için elimden geldiği kadar sana yardımcı oluyorum. Ama sen de daha fazlasını benden isteme... Nerede görülmüş evin bütün işlerini erkeğin yaptığı? Böyle olacaksa biz niye evlendik? Ben sanki halen bekârlık hayatını yaşıyorum. Hatta evlendikten sonra sırtımdaki yük daha da arttı. Ayrıca bu ev sanki ikimiz için bir otel. Gündüzleri zaten ayrı yaşıyoruz. Akşam bir araya gelince de kavga gürültü... Söyler misin Hatice, böyle evlilik olur mu? Ne olacak bu halimiz?”

Beyinin bu sözlerini dinleyen Hatice hanım daha da sertleşerek; “Anlaşılan verdiğin sözleri unutmuşsun. Ve çalışan bir hanımla bu evlilik yürümeyecek. Rahatına düşkün bir erkeğin yapacağı en doğru evlilik, hiç çalışmayan bir ev hanımıyla olmalı. Tahminim sen de böyle düşünüyorsun. Eğer böyle ise, vakit geçirmeden boşanma dilekçelerini verelim.”

“Dilekçeleri verelim hanım, verelim” diyerek Ali bey de kararını verdi.

30.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.03.2008) - Maksat rızâ-ı İlâhî olunca

  (16.03.2008) - Başörtülü bir kızın serencamı

  (09.03.2008) - Kabahati üstlenebilmek fedakârlığı

  (02.03.2008) - İşini, maaşını dâvâsına feda etmek

  (24.02.2008) - Merdâne duruşların özlemini çekiyoruz

  (17.02.2008) - Riya marazı

  (10.02.2008) - Anne-baba hukukunu ciddîye almalı

  (03.02.2008) - Makam-mevkî uğruna verilen tavizler

  (27.01.2008) - Hem kayınpeder, hem ders arkadaşım

  (20.01.2008) - Hasta asrın hasta insanları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri