Sivil Toplum Kuruluşları tarafından yapılan "uzlaşma" çağrısı, gerilimden bunalma noktasına gelenler için adeta bir can simidi gibi göründü. Bu sebeple, çağrıya ilgi bir hayli fazla oldu.
Oysa, bu çağrının mahiyeti meçhûl ve muhtevası bilinmiyor.
Az buçuk bilinen bir tek şey varsa, o da "Herkes bir adım geri atsın" teklifidir.
İyi de, bu "herkes"in içine haklı–haksız cidden herkes giriyor mu, yahut girmeli mi? Bu noktada açıklık yok. Tam bir muğlaklık var.
Böyle bir işleme göre, elmalarla armutlar aynı hesaba dahil edilmiş olmuyor mu?
Bakın, "herkes" dediğiniz zaman, bunun içine siyasî parti(li)ler, hükümet ve muhalefet kanadı, yargı mensupları, çete üyeleri, yüksek öğretim camiası, medya, vs. hepsi de giriyor.
Bu durumda siz çıkıp da hangisinden geri adım atmasını beklersiniz?
Acaba, ben haksızım, yanlış yaptım diyen, yahut yaptıklarımdan pişmanım diyen, diyebilen veya diyebilecek olan var mı?
Hiç sanmıyoruz... O halde, bu "geri adım" teklifi kime, yahut kimlere?
* * *
Esasında, ârife târif gerekmez; bir tek işaret kâfidir.
Kaldı ki, o işaret de vardır; orta yerde duruyor. O işareti hâlâ görmeyen, yahut göremeyenlere de biz yardımcı olalım: Evet, hiç şühpe edilmesin ki, bu geri adım çağrısı özellikle ve öncelikle iktidardaki hükümete ve onun dayandığı partiye yöneliktir.
Zira, zaten 5–6 yıllık icraatlarında da görüldüğü gibi, risk taşıyan hemen her meselede daima geri adım atmıştır. Hatta, bir önceki dönemde bu iktidarın bir ismi de "geri adım hükümeti" olmuştur.
İşte, şimdiye kadar hep bu tarz politikalara mecbur edilen iktidar kanadı, muhtemelen yine geri adım atacak ve yelkenleri yine indirme yolunu tercih edecektir. Şu anki intibalar, maalesef bu yönde.
Oysa, biz bu hükümetten beklerdik ki, beş–altı yıllık bir tecrübenin ardından artık geri adım atmayı bıraksın da, hiç olmazsa "uygun adım" atmayı öğrensin.
Ama, maalesef gördük ki, bilhassa son YÖK meselesiyle üniversitelerde başörtüsü meselesinde yine uygun adım atmasını beceremedi, başaramadı. Aksine, durum daha da kötüleşerek geriye doğru gidilmiş oldu.
Artık serbestlik olacak diye pür ümitle tahsile devam etmeyi düşünen başörtülü öğrenciler, nice teessüfler ki bir kez daha sukût–u hayâle uğratıldılar.
Halbu ki, daha evvel yaşanmış olan benzeri mahiyetteki müflis manevralardan iyi bir ders çıkarmalıydı.
Ama gariptir, bugün bu tarz dostane ikazlarımız sebebiyle bizi eleştirenler, dün de Erbakan'ın birtakım dengesizliklerine sahip çıkarak bize kanatıcı eleştiri oklarıyla mukabele ediyorlardı.
* * *
Evet, siyasetçinin mühim bir görevi de, ileriyi görerek ve mevcut dengeleri gözeterek hareket etmektir.
Bunları dikkate almadan yapacağı her hamleden hem kendisinin zararlı çıkacağını, hem de beklenti içinde olan vatandaşlara büyük sıkıntı vereceğini bilmesi gerekir.
Aksi halde, vatandaşın ümidi kırılır, morali bozulur. Aynı zamanda, kendi eliyle iktidara taşıdığı siyasilere olan güveni de zayıflar. Bu ise, umumî zarardır.
Hülâsa, ikide bir geri adım atma mecburiyetinde kalmamak için, uygun adımlarla ilerleme dersine iyi çalışmak lâzım.
Tarihin yorumu
Vietnam'da acıklı son
Yirmi yılı aşkın bir süredir devam eden Vietnam Savaşı (eski Çinhindi bölgesi), ABD askerlerinin bölgeden çekilmesiyle birlikte nihayet sona ermiş oldu.
II. Dünya Savaşından hemen sonraki dönemde, iki büyük devlet arasında (ABD–SSCB) yaşanan zıtlaşma ve kutuplaşma hareketi, günden güne kızışmaya başladı.
Bu iki süper güç, diğer dünya ülkelerini de iki kutuptan birini tercih etmeye zorladı: Devletler ve topluluklar, ya Komünist Rusya'dan yana, ya da Kapitalist/Liberal Amerika'ya yakın durmak mecburiyetinde kaldı.
İşte, 20 yıldan fazla sürene ve yüz binlerce insanın hayatına mal olan Vietnam Savaşı da, bu iki blok arasında yaşandı.
Savaşın kızışmasıyla birlikte, ülke ikiye bölündü: Rus ve Çin yanlısı Kuzey Vietnam komünizme kayarken, ABD yanlısı Güney Vietnam ise gelenekçi bir çizgide kaldı.
Neticede ise, sadece silâh üstünlüğüyle hedefe varacağını hesaplayan ABD, bu savaşta mağlup düştü. Ayrıca, savaş müddetince yaklaşık 53 bin askerini kaybetti.
Vietnamlılar'ın kaybı ise, kaynaklarda 250 binden fazla olduğu belirtiliyor.
Savaşın ve ideolojinin böldüğü Vietnam, nihayet 1975'te birleşti ve yeniden tek devlet haline geldi.
* * *
"Acıklı son"la biten Vietnam Savaşı, zamanla bütün Amerikalıların korkulu rüyâsı haline geldi. Bu hadisenin etkisi "Vietnam sendromu" diye isimlendirildi.
Bu fecâatten gerekli dersi çıkarmadığı anlaşılan ABD, şimdi de işgal etmiş olduğu Irak'ta Vietnam benzer bir sendromu yaşıyor.
29.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|