Türkiye, AKP’nin kapatılması ve Ergenekon örgütünü tartışırken, hafta başında 10 günlük Ortadoğu turu yapan ABD’nin Başkan Yardımcısı Dick Cheney’yi ağırladı. Irak işgalinin mimarı olarak da bilinen Cheney işgalden önce de Türkiye’ye gelmişti. İşgalin beşinci yılında yine geldi.
Beş saatlik Ankara ziyareti sırasında Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı ile görüşen ABD’nin gizli başkanının temaslarının arka planında neler olduğu bilinmiyor. Açıklananlardan başka konular da var mıydı? Yoksa “devlet sırrı” olduğu için açıklanmıyor mu? Millet bu soruların cevabını merak ediyor.
Burada komplo teorileri de üretecek değiliz. Söyleyeceğimiz şey, ABD’nin Irak’ı işgalinin beşinci yılında hâlâ gözyaşı, açlık, sefalet, belirsizliğin sürdüğü...
Bir tarafta İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in tehditleri devam ediyor. Gazze’de acı yöntemler kullanmaktan kaçınmayacaklarını söylüyor. Dünyanın gözü önünde Gazze’de Filistinlilerin iç yakan durumu sürüyor. Diğer yanda Irak’taki işgal devam ederken, işgalin meydana getirdiği karışıklık ve belirsizlik içinde bölgesel kalan iç savaşın bütün bölgelere yayılması endişesi var.
* * *
ABD’nin ve müttefiklerinin Irak’ı işgal etmesinin beşinci yılına girildi. 2003 yılında “Irak’a demokrasi ve özgürlük getireceğiz” diye giren ABD ve müttefiklerinin amaçlarının başka olduğu daha başından belliydi. Ancak dünya bu işgale seyirci kaldı. Birçok ülke asker göndererek işgale yardımcı oldu. Dört yılın sonunda bakıldığında, Irak’ta demokrasi de, özgürlük de yok, tam tarsine istikrarsızlık, huzursuzluk ve güvensizlik var. “Irak’ta kitle imha silâhları var” propagandası yaparak, işgali yasal bir zemine oturtmaya çalışan ABD, şimdiye kadar kitle imha silâhları bulabilmiş değil.
Sözün burasında beşinci yılına giren işgalin Irak’taki bilânçosuna bir bakalım.
Irak’ın işgalinden sonra evlerini terk edip komşu ülkelere sığınıp mülteci durumuna düşen sivil sayısı 5 milyonun üzerinde. İşgalin başladığı 2003 tarihinden bu yana ölenlerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte bir milyon 200 bin civarında olduğu açıklandı. Günde ortalama 100 Iraklı öldürülüyor. ABD’nin açıklamasına göre 160 bin askerinden 4 bin öldü. Ancak bu rakamın çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor. 16 bin sivilin kayıp olduğu, 4 milyondan Iraklının açlığa mahkûm olduğu, 8 milyon kişinin ise hayatta kalabilmek için acil yardıma muhtaç olduğu bildiriliyor. Petrol zengini ülke bugün içme suyu ve elektrik gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Kendi vatandaşına benzin veremeyecek duruma düşürüldü. Yetersiz beslenme ve ilâçsızlık yüzünden her gün onlarca çocuk ölüyor. Ülkenin hiçbir bölgesi güvenli değil.
* * *
Durum bu kadar vâhimken, Irak’taki işgali değerlendiren işgalin lideri ABD Başkanı George Bush, “Irak’ta operasyon başlattıkları için dünyanın daha güzel bir yer haline geldiğini” söyleyebiliyor. “Pişmanlık duymuyorum” derken pişkinliğini gösteriyor. Onca can kaybı ve harcanan milyarlarca dolara rağmen, büyük bir zaferin eşiğinde olduklarını söyleyebiliyor.
Türkiye’yi de ziyaret eden Yardımcısı Cheney de, “Savaşın beş yılının başarılı olduğunu, sonucun tüm çabalara değdiğini” ifade edebiliyor. Cheney hâlâ kalkıp “Irak’ta misyonumuzu tamamlayacağız” diyor. Sormak lâzım. Bu misyon daha fazla insanın ölmesi mi, daha fazla gözyaşı mı? Şurası gerçek ki, “çabalarına değen” dünyanın en büyük petrollerinden birinin üzerine konmaları…
* * *
İşgalin ortaya çıkardığı meselelerin kısa sürede çözülmesi zor görünüyor. Bu da bölgede istikrarsızlığın devam edeceğini gösteriyor. Bu yüzden de bölge ülkelerin özellikle Türkiye, İran ve Suriye’nin bu meselelerin kısa zamanda çözülmesi, ülkenin istikrara kavuşması ve bölünmemesi için çaba sarf etmesi gerekiyor. Türkiye iç sorunlarına kapanmışken Irak’ı unutmaması gerekiyor. Çünkü gerek Irak’ın parçalanmaması, gerekse oradaki istikrarsızlık Türkiye’ye zarar verebilir. Parçalanmış Irak, hem bölge insanı için, hem de Irak halkı için felâket olur. Bunun için komşu ülkeler el ele verip çözümü aramalıdır.
Irak’ta çözüm için ağlamanın ve üzülmenin çare olmadığı görülmeli. Dünyanın bu trajedi karşısında artık neler yapılabileceğini tartışması gerekli. Bunun için ilk adım işgal güçlerinin bir an önce buradan çıkmasının sağlanması. Çünkü, işgal altında ne demokrasi gelir, ne de istikrar sağlanır. Silâh zoruyla demokrasinin kurulamayacağı ve ayakta tutulamayacağı da aşikârken…
29.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|