Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Mustafa GÖKMEN

İnsanların geçim kaygısı ‘varoş’ kültürünü besliyor

ADIYAMANLILAR VAKFI BAŞKANI NEVZAT BAYHAN, İSTANBUL'UN 50 SENEDE 12 MİLYON GÖÇ ALAN ŞEHİR OLDUĞUNU BELİRTEREK, “BİRİNCİ ÖNCELİK O İNSANLARIN GEÇİM KAYGILARI OLUYOR. SONUÇ OLARAK ‘VAROŞ’ DEDİĞİMİZ BİR KÜLTÜR ORTAYA ÇIKIYOR” DEDİ

*Adıyamanlılar Vakfı ne zaman, hangi amaçla kuruldu?

Adıyamanlılar İstanbul'da dağınık bir vaziyetteydi. Aralarında bir işbirliği yoktu. Uzun bir süre her hafta her ay bir araya gelerek toplantılar düzenledik. İstanbul’da yaşayan bu hemşehrilerimizin bir taraftan şehirli hayata alışırken yapılması gerekenler diğer taraftanda bu metropol içerisinde sahip oldukları zenginlikleri kaybetmemek için neler yapabiliriz, neler yapabilirler uzun bir uğraşı içerisine girdik. Daha sonra 1996’nın Temmuz ayında bu çalışmalarımızı tüzel kişiliğe vakıf olarak dönüştürdük. Çünkü vakıfta verdiğiniz her şey durur, artarak durur. Siz her şeyinizi veriyorsunuz. Vakfa; vaktinizi, naktinizi, enerjinizi ve emeğinizi veriyorsunuz. Sahip olduğunuz her şeyi bilgiden görgüye varıncaya kadar her şeyi veriyorsunuz. Ve karşılığında da halkın ve hakkın hoşnutluğu. Bunun dışında bir şey istemiyorsunuz.

*Vakfınızın hizmetleri nelerdir? Hemşehrilerinize ne gibi hizmetler veriyorsunuz?

12 arkadaş bu vakfı Temmuz'da kurduktan sonra yaptığımız ilk iş geleceğimize sahip çıkmak oldu. Gençlerimize sahip çıkarsak geleceğimiz de garanti altına alınır diye düşündük. 1995 yılının Eylül ayında çeşitli imkânsızlıklara rağmen üniversiteyi kazanmış İstanbul’daki başarılı öğrencilere burs vermeye başladık. İlk faaliyetimiz burs oldu. 1995’te başlayan bu etkinlik hiç aksamadan devam ediyor. Türkiye’nin kriz yaşadığı dönemler oldu. Bu kriz dönemlerinde çok büyük vakıflar burs faaliyetlerine son verirken, burs faaliyetini durdururken biz vakıf olarak hiçbir kesintiye gitmedik. Günümüze gelindiğinde 5 bine yakın insanımızın eğitimlerine, katkıda bulunduk.

Burs verilmeden önce eğitim kültür komisyonunu kurduk. Bu komisyonda aynı zamanda burstan önce insanlarımızı bir araya getirerek, çok yetkin bir ağızdan o gençlerimizin sosyal ve kültürel birikimlerine katkı sağlamak amacıyla bir konferans sempozyum veya bir panel şeklinde burs öncesi dönem değerlendirilmiş oldu. Daha sonraki dönemlerde ise bu artarak devam etti ve tabibler komisyonu, mühendisler komisyonu, eğitimciler komisyonu, işadamları komisyonu gibi 15’e yakın komisyon kurularak, herkese ulaşma yollarını aradık.

Sadece İstanbul’da yaşayan hemşehrilerimize değil, İstanbul’daki Adıyamanlıları organize ederek Adıyamanlı olsun olmasın, herkese hizmet sunmanın gayreti içerisine girdik. Bizim Adıyamanlı sağlık ekibinin yaptığı oydu. Adıyamanlı doktorundan, hemşiresinden Adıyamanlı olsun olmasın herkese bir sağlık taraması hizmeti sunma imkânı oldu. Ve bu halen devam ediyor.

Zaman zaman duruma bağlı olarak gelişen olaylarla ilgili ekipler kuruldu. Meselâ deprem oldu. Allah tekrarını göstermesin. “Arama Kurtarma 02” diye bir kurtarma ekibi kurduk. Gerek Gölcük’te gerekse Düzce’de kurtarma faaliyetlerinde bulundu. Bunun yanında sosyal hizmetler komisyonu var. Bu komisyon hastanede kalanlara, yolda kalmış olanlara, ihtiyacı olanlara, iş bulma sıkıntısı çekip de muhtaç olup da kimsesiz durumda olanlara kol kanat gerecek bir yapıyı oluşturdu.

Onun dışında teknik komisyon, mühendisler komisyonu, özellikle depremden sonra binalar için teknik rapor mecburiyeti getirildiği zaman mühendise ihtiyaç vardı. Bu komisyonumuz insanlarımıza teknik danışmanlık hizmeti verdi.

Bunun yanında hukukçularımız bir araya gelerek hukukçular komisyonu kurdu. Bu komisyon da haklarını aramak durumunda kalmış hemşehrilerimize hukuki danışmanlık hizmeti verdi.

*Bu çalışmaların dışında vakfın Adıyaman ile ilgili yaptığı çalışmalar var mı?

Adıyaman Araştırmaları Merkezi’ni kurduk. İlk defa 2005 yılında turizminden kültürüne, ekonomisinden tarıma ve hayvancılığına varıncıya kadar ilk defa Adıyamanlılar Vakfı ve Adıyaman Valiliği ve Belediye Başkanlığı Medeniyetler Kavşağında Uluslararası Adıyaman Sempozyumu gerçekleştirildi Adıyaman’da. Orada 50’ye yakın bilim, sanat ve kültür adamı Adıyaman’a götürüldü. Orada şiir geceleri, söyleşiler ve 30’a yakın da bildirinin sunulduğu sempozyum düzenlendi. Bu iki sene de bir tekrarlanmak üzere devam ediyor. Bunun yanında Osmanlı arşivleri tarandı. Osmanlı salnamelerindeki Adıyamanla ilgili bilgiler derlendi. Adıyamanlı şairler, Adıyaman yöresi masalları ve hikâyeleri, bir de toplumsal barışa katkı sağlaması amacıyla Adıyamanlı Çanakkale şehitleri bunların da şuânda çalışması yapılıyor. Bahsettiğim çalışmaları kitap olarak basıldı. Sempozyum kitabı şuanda baskıda. Bu çalışmalarla bir bakıma gelecek nesile başvuru kitabı, kaynak, referans kitaplar bırakmak istedik. Diğer tarafta da günümüz araştırmaları için aslında çok önemli bilgiler içeren akademik alan taramasına dayalı öz bilgileri sunmuş olduk. Adıyamanlılar zamanı gelmiş Çanakkalede, zamanı gelmiş Kafkasya’da, zamanı gelmiş Yemen’de savaşmış. Biz şimdi bu şehitlerimizi ismen tesbit ediyoruz. Onların hikâyelerini köylere kadar giderek yazmaya çalışıyoruz. Ve bunlarla ilgili bir de Adıyaman’da şehitler parkı kuralım diyoruz. Adıyaman’da sahabe şehitlikleri de var. Onların yanında kurulacak olan bu vatan için şehit olmuş, şuhedanın da yad edilmesi oraya giden ziyaretçiler için büyük anlam ifade edecektir.

*Bildiğimiz kadarıyla İstanbul’da örnek bir vakıf merkeziniz var. Böyle bir proje nasıl ortaya çıktı?

Projeler devam ederken, değişik mekânlarda faaliyetlerimizi yapıyorduk. Artık mekânlar dar gelmeye başladı. Dedik ki kendi mekânımızı yapalım. Öyle bir mekânımız olsun ki, sıfırdan bir kültür merkezi olsun. Çok amaçlı salonları olsun. İl, ilçe ve köy dernekleri var onların da faaliyetlerini rahatlıkla yapabilecekleri mekânı olsun. Vakfımız Bağcılar’da 6 katlı bir mekâna sahip. İki tane çok amaçlı salonu, düğün salonu, sempozyum, panel konferans gibi faaliyetlerimize cevap verebilecek bir mekân. En üstte idari katta küçük bir konferans salonu ve yönetim toplantıları için çok amaçlı toplantı salonları var. Köy, ilçe ve il derneklerine tahsis edilmiş irtibat büroları, kadınlar komisyonu, gençlik komisyonu ve diğer 15 komisyonumuz için mekânlar var. Alt katta da taziye mekânı... Taziye kültürümüzde çok önemli bir yere sahip. Taziyeler şuanda çok ciddi anlamda bir yük bindiriyor. Hem mahalleye, hem taziyesi olan insana hem de taziye giden insana. İnsanların çevresi geniş. Vefat ettiği zaman herkes kendini taziyeye gitmekle borçlu hissediyor. Oraya gittiğinde trafik sıkıntısı oluyor, park problemi oluyor, mahalle ayrı bir sıkıntı çekiyor. Bunların hepsi sıkıntı. Bunlara cevap vermek adına vakfımızda bir taziye katı yapıyoruz.

Ekleyeceğim bir şey daha var. Sanal dünya çok önemli. Bilgisayar ve internet dünyası. www.adiyamanlılar.org.tr şu anda Adıyaman’ı tanıtıyor. Bizim sitemiz yıllardır ta 1996’dan beridir var. Bunun yanında belirli aralıklarla çıkardığımız oldukça hacimli Adıyamanlır dergimiz var.

*İstanbul’da hangi tür organizasyonlarla Adıyamanlılarla bir araya geliyorsunuz?

15-20 binlere ulaşan katılımla pikniklerimiz yapıyoruz. Abartılı bir rakam vermek istiyorum ama şu var biz İstanbul’da en azından 200 bin 300 bin olduğumuzu var sayıyoruz. En azından pikniğe gelen 20 bin olduğuna göre gelemeyen de epey insan vardır. Ama bu Adıyamanlılık bilinci ile bir araya gelip, Adıyamanlıların himmetini coşturmak için Adıyaman diyoruz. Aslında burada gayemiz insanların mutluluğu. İstanbul’da yaşayan insanların bir birlerine sahip çıkması. Görgüde, terbiyede, ahlâkta, çalışkanlıkta, yardımlaşmada birbirlerinin koruyucusu olmalarını sağlamak. Bu açıdan hemşehricilik yapma niyetimiz yok. Burda gayemiz güçlü bir ülke için güçlü Türkiye için güçlü yerel bir yapı oluşturmak taraftarıyız.

*Yöre vakıfları ve derneklerinin hemşehri dayanışmasına ne gibi faydaları var?

Göç furyasının başlamasından sonra son 50 senede 12 milyon göç alan bir İstanbul’da yaşıyoruz. Öyle olunca da gelen insanlar, genellikle geçim kaygılarıyla taşınmış oluyorlar. Öyle olunca da geldikleri, yerleştikleri yerler çok arzulanan yerler olmuyor. Tabi ciddi bir sermayeleri ve birikimleri olmadığı için sıfırdan başlıyorlar hayata. sıfırdan başladıkları içinde üzerlerindeki kültür ve güzellikler de öncelikli olmuyor. Birinci öncelik o insanların geçim kaygıları oluyor. Öyle olunca da İstanbul’lu olamıyor. Şehirli bir yapı arz edemiyor. Geçim savaşını vermek zorunda. Bunun sonucu olarak “varoş “ dediğimiz bir kültür ortaya çıkıyor. Ne İstanbullu ne de Anadolulu. İşte bu yöre vakıflarının ve derneklerinin bir özelliği Anadolu’nun zenginliğini İstanbul’da ama İstanbullu kimliğiyle, İstanbullu beyefendi ve hanımefendiliğiyle mezcederek bir arada yaşatmasına çalışmak. Şu anda bizim yaşatmaya çalıştığımız o.

*Hizmetlerinizde temel prensibiniz nedir?

Bizim bir sloganımız var “İyi, doğru, güzel..” Bunun için ne yapılması gerekiyorsa bizi hep yanınızda bulursunuz diyoruz. Artık ülkemizin barışa, huzura ihtiyacı var. Dolayısıyla huzur, sevgi ve barış için ne yapılması gerekiyorsa biz varız diyoruz. Gerek burdan oraya gerekse oradan buraya.. Aslında bizim amacımız göçün önlenip, yerinde istihdam, yerinde iaşe ve imatelerinin insanlarımız için yapılmasıdır. İşte bizim işadamlarımızın yaptığı o. Adıyaman’da yatırımları gerçekleştirip orada insanlara aş vermek yerine iş vererek onların huzurunu da sağlama yoluna gidiyoruz. Giden insanlarımız oraya yatırım yapıyor. İTO Başkanı Murat Yalçıntaş Başkanlığında 150 işadamımızı Adıyaman’a götürdük. Bunların çoğu Adıyamanlı değil. Orayı gezdirdik. Birçoğu orada yatırım yaptı. Konukoğlu ve Erdemoğlu gibi yatırımcılar orada yatırımlarını yaptılar. İngiltere’deki Ramazan Kavak gibi nazımızın geçtiği insanlara “gel memleketinde de bir fabrika kur” diyoruz. Şu anda bin ikişinin çalıştığı bir fabrika kurmayı düşünüyor. Yani bu şekilde köprü oluşturmaya çalışıyoruz.

*Aslında vakıflar dernekler demokrasinin kılcal damarları gibi değil mi?

Demokrasi, kurulan vakıflar ve derneklerle doğru orantılı gelişir güçlenir. Çünkü dernekler sivil toplum kuruluşları oldukları için sivil bir dünyanın temsilcileridir. Bir ülke sivil inisiyatifiyle ne kadar güçlü ise diğer parametrelerdeki gücü de o oranda artar. Çünkü sivil bir kuruluş olarak biz vakıf olarak bir kültür merkezi yapabiliyorsak, her il İstanbul’da bir kültür merkezi yapabilir demektir. Sosyal ve kültürel dönüşüm konusunda vakıflar ve dernekler çok önemli görevler icra ediyorlar. Bu şu manaya gelmesin. Özellikle vurgulamak istiyorum. Bizim buradaki gayemiz insanları zaman tüneline sokup, bir tarafta İstanbullu bir tarafta da Anadolulu üretmek değil. Bizim gayemiz, Anadolu’nun güzellikleriyle İstanbul’un güzelliklerinin bir arada yaşatıldığı, bir toplum oluşturmak. Şehirli kültürünün hüküm sürdüğü herkesin birbirine saygılı olduğu, komşunun ve vatandaşın hakkının gözeltildiği, bir davranış biçimini ortaya koymak. Biz böyle geldik, köyümüzden getirdiklerimizle yaşayacağız değişmeyeceğiz denilirse, getolaşmaya doğru gidilirse bu doğru değil. Anadolu’nun güzelliklerini yaşatmak, hayırda yarışmak adına yapılan birliktelikler önemli.

*Bundan sonraki hedefleriniz neler?

Hedefimiz öncü olabilmek. Arsa alıp kültür merkezi yapabilen tek vakıfız diyoruz. Bütün Adıyaman il derneklerini tek çatı altında topladık. Diğer illerdeki Adıyamanlıları da bir araya getiriyoruz. 36 İstanbul’da, 10’a yakın da İstanbul dışında dernek var. Bunlarla zaman zaman bir araya geliyoruz. İftarlarda, pikniklerde bir araya geliyoruz. Lig usulü spor turnuvalarımız var. Dergimizin biraz daha sık aralıklarla aylık olarak çıkmasını istiyoruz. Şu anda 4-5 aylık olarak çıkıyor. Vakıf olarak sadece Adıyamanlılara değil, Adıyamanlı olsun olmasın bütün herkese hizmet etmek için çalışıyoruz. Hukuki danışmanlığımız, teknik danışmanlığımız ve sağlık taramalarımız hep o yönde olmuştur. Spor ve konferans gibi etkinliklerimiz de o yönde olmuştur. Mutlu bir Türkiye mutlu insanlarla ancak anlamlı olur. Mutlu insanların yaşadığı Türkiye için de sivil toplum kuruluşlarının fedakârca çalışması gerekir. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. düşündüklerimizin hepsini yaptık mı hayır ama zaman içerisinde yükün altına giren omuzların güçlülüğüyle doğru orantılı olarak hizmetler güzel olacaktır.

Mustafa GÖKMEN

29.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (28.03.2008) - Kosova Türkiye'den eğitim desteği bekliyor

  (24.03.2008) - Bediüzzaman 21. yüzyılın âlimi

  (23.03.2008) - Mustafa Sungur: Allah gayretimizi arttırsın, istikamette muhafaza etsin

  (19.03.2008) - Avrupa Birliği, Türkiye’siz küresel bir güç olamaz

  (18.03.2008) - Avrupa’nın Türkiye’ye uyguladığı vize yanlış

  (17.03.2008) - Sivil darbe teşebbüsü

  (15.03.2008) - Dün burs alıyorlardı bugün burs veriyorlar

  (14.03.2008) - Faizcilerden alamıyor, fukaraya yükleniyor

  (13.03.2008) - Nüfusun yarısı emeklilik dışında kalacak

  (12.03.2008) - Dikkatleri Kur’ân’a çekmeliyiz

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri