Hüseyin Dizdar kimdir?
1937 senesinde Gilan’da doğdum. Aslen Noburdalıyım. Türkiye tarafından çok iyi bilinmeyen Noburda Kalesi var. Bu kale eskiden Kosova’nın en önemli merkeziydi. Devrinin Paris’i olduğu söyleniyor. Gilan yakınlarındaki bu kale, fetihle birlikte önem kazanan tarihî bir merkezmiş. Ancak daha sonra önemini yitirmiş. Benim dedelerim bu kalede görev yapan askerlermiş. Dizdar, ‘Kale Komutanı’ mânâsına geliyor. Soyadımız dedelerimizin bu görevinden geliyor. 1940 senesinin 12. ayında Türkiye’ye geldiğimizde 4 yaşındaydım. 1941 senesinin 3. ayında da Türk vatandaşlığına kabul edildik. Türkiye’ye ilk geldiğimizde Bursa’ya yerleştik. Nüfus kaydım Bursa’dadır. 19 yaşında iken 1955’te İstanbul’a geldim. Çalışma hayatına baharatçılıkla başladım. Daha sonra baharat paketleme işine girdim. Kent boringer baharatları diye bir marka oluşturduk. 2000 yılına kadar çalıştım. 2000 yılında markamı satarak çalışma hayatından uzaklaştım. Emekliyim. Evliyim. Üç çocuğum var. İkisi kız, birisi erkek.
* Derneğiniz ne zaman, hangi amaçla kuruldu? Faaliyetleriniz nelerdir?
Derneğimizi resmî olarak 1997 senesinde kurduk. 1,5 sene içerisinde derneğimizin şu an kullandığımız mekânı mülk olarak aldık. Kosova dernekleri zaten vardı. Gilanlılar olarak “Niye biz kendi derneğimizi kurmuyoruz” dedik ve derneğimizi kurduk. Derneğimizi kurduktan sonra derneğin güzelliklerini gördük. Kosova’dan göçle gelip de 20-30 senedir birbirlerini görmeyen insanlar dernek çatısı altında bir araya geldi. Duygusal anlar yaşandı. Kosova’daki ortak geçmişlerini paylaştılar. Ondan sonra da maddî ve manevi olarak muhtaç olan hemşehrilerimize yardımlarda bulunmaya başladık. Çevre derneklerle birlik ve beraberlik içinde olmaya çalıştık. Değişik ortamlarda bir araya geldik. Bunların semeresini de alıyoruz. Bir noktada geçmişimizin yad edilmesini sağlamış oluyoruz.
* Size göre Türkiye bağımsızlığını yeni kazanan Kosova’ya hangi konularda ne gibi yardımlarda bulunabilir?
Türkiye’nin yapması gereken tek şey Kosova’da Türk okullarına değer vermek. Bu okulların öğretmen ve ders araç gereç noksanlarını sağlamak. Çünkü çok öğretmen açığı var. İlk söylenen söz şu: “Öğrenci var mı?” Bu soru çok tuhaf bir soru. Sen bir minibüs alırsan müşteri bulursun. Ama minibüsün yok, müşteri arıyorsun. “Acaba ben müşteriyi bulabilir miyim? Bulursam o zaman minibüs alayım.” Yok öyle bir şey. İlk önce minibüsü alacaksın. Ondan sonra müşteri toplayacaksın. Buradaki sıkıntı bu. Türkiye’nin yapacağı tek şey orada eğitim hizmeti. Yani eğitim, eğitim... Başka hiçbir şey istemiyoruz. Bu çok önemli bir faktör. Türkiye eğer eğitime değer verip de oradaki, gerek müstakil Türk okulları, gerekse Arnavutlarla birlikte okunan okuldaki Türkçe’yi dile getirebilirse başarılı olur...
Bir de Anayasa hazırlıkları yapılıyor. Bu da bir başka en önemli nokta. Türkçe’nin de resmîleşmesi için çalışmalar yapılmalı. Şu anda Türkçe orada resmî değil. Belediye meclislerinin aldıkları bazı kararlarla resmî. Prizren’de, Mamuşa’da, Gilan’da ve bir de Mitroviça’da... Yani Türklerin yoğun olarak yaşadıkları şehirlerde... Buralarda belediyelerin meclis kararlarıyla böyle... Ama şimdi bu kararların dışına çıkılıyor. Anayasa yapılıyor. Türk hükümeti bunun üzerinde çok durması lâzım.
Türkiye’nin yapabileceği iki hizmet var: Bir Türkçe eğitim veren okulları değerlendirip, kalitelerini yükseltmek desteklemek. Öyle olursa oradaki Türkçe ilerler. İkinci olarak Türkçe’nin anayasa da resmî dil olması için çaba harcamak. Orada Sırplar yok ki Sırpça resmî dil olsun. Ha AB ve ABD bastırırsa orada Sırpça resmî dil olacak diye, ona bir diyeceğimiz yok. Ama Türkçe’nin de resmî dil olması lazım. Anayasa’da Türkçe resmî dil olarak yer almazsa Türkiye Kosova’yı kaybeder. Ama bir Anayasa komisyonunda Türkçe’yi değerlendirecek, savunacak bir hukukçu yoksa Türkçe’yi orada kaybederiz. Türkiye orada Türkçe’nin resmî dil olarak kabul edilmesi için çaba harcamalı.
* Türkçe’nin Kosova’da resmî dil olmasını istiyorsunuz. Bunu sağlamak mümkün mü?
Türk nüfus ile ilgili bir rakam vermek mümkün değil, ama şu anda orada Arnavutlar da Türkçe konuşuyor. Yani 300-350 bin kişinin Türkçe konuştuğu söyleniyor. Arnavut da Türkçe konuşuyor. Neden? Çünkü birbirine ekli, evlilikler var. Benim annem Arnavut, babam Türk. Türklerin seçmen olarak orada 9 bin oyu var. Bunların yandaşları çocukları hesaba katılırsa önemli bir nüfus ortaya çıkıyor. Eğer Kosova’da Türkçe resmî dil olmazsa Türkiye olarak Kosova’yı kaybedersin.
Baktığımız zaman televizyonlarda ve diğer kanallarda Kosova’daki kutlamalarda Türk bayrağı, Amerikan bayrağı ve bir de Bağımsız Kosova Cumhuriyeti bayrağı gözüküyor. Şimdi orada Arnavutça ve Sırpça resmî dil. Orada Sırp yok ki artık resmî dil olsun. Orada yaşayamayacaklarını anladılar, yerlerini satıp satıp gittiler. Sen orada Arnavutça ile birlikte Sırpça’yı resmî dil yapıp, Türkçe’yi dışa atarsan o zaman Türkiye’nin işi orada biter. Nereye gidersek gidelim, Türkçe’nin resmî dil olmasına geliyoruz.
* Dernekler olarak Kosova’nın bağımsızlığı için çalıştınız. Bundan sonra neler yapacaksınız?
Kosova’nın bağımsızlığı için elimizden geleni yaptık. Bundan sonra yapacaklarımız ise Türkçe’nin yasallaşması, Türk okullarının değerlendirilmesi. Bir de Türkiye’deki bizim gibi Kosova dernekleri ve sivil toplum kuruluşları ile hükümet arasındaki iletişim kanalları sürekli açık tutulmalı. Hükümetimizin Türk dünyası ile ilgilenen bakanı bizim derneklerimizin yapacağı müracaatlara değer vermeli. Zaman zaman bizlerle istişareler yapılmalı ki Türkiye’nin Kosova politikaları belirlenirken doğru ve gerçekçi politikalar oluşturulabilsin. Yani hükümetle Kosovalı derneklerin istişarede bulunması için kapıların açık tutulması lazım. Bunlar yapılırsa Kosova’yı kazanırız. bunlar yapılmazsa Kosova’yı unutalım. Hükümetimiz bunu çok iyi değerlendirmeli. Derneklerle ilişki bu bakımdan da önemli. Bir konsolosluk açarak orada sağlam ilişkiler kurulmaz. Dernekleri toplayıp sürekli görüşmeler halinde olunmalı. Bu toplantılar göstermelik değil, belli bir amaca yönelik olmalı. Mesela orada yarım kalmış faaliyetler var. Orada bir talebe yurdu yapmaya kalkmış, yarıda duruyor. Bunların tamamlanması gibi hizmetlere ihtiyaç var. Türkiye de üzerine düşeni yapmalı diye düşünüyoruz.
* Kosova halkının İslâma yaklaşımı nasıl? Bosna’dan sonra Avrupa’da yeni bir Müslüman devlet mi doğdu ne dersiniz?
Kosova’da Müslümanlık çok ileride. Ben bir Cuma namazında Kosova’daki cemaatin genç oluşunu görünce, gelecekte Avrupa’nın ortasında sağlam Müslüman bir devletin olacağına inanıyorum. Çünkü cemaatin büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyordu. İnsanlar oralara giderse bu güzelliği görüyor.
|