Dünden devam
Hizan, Bitlis’e bağlı bir ilçedir. İlçede Osmanlılardan kalma bir takım tarihî eserler mevcuttur. Hangi tarihte, kim tarafından kurulduğu yönünde kesin bir bilgi yoktur. Ancak Cumhuriyet dönemiyle birlikte ilçe hâlini aldığı bilinmektedir. Hizan’a bağlı bir çok köy ve belde vardır. Köylerin sayısı yüze yakındır.
İsparit, Hizan kazasının nahiyesidir. Aslında İsparit nahiyesi, pek çok köyü içine alan bir mıntıkaya verilen addır. İşte Nurs köyü de, bu mıntıka içinde yer alan köylerden biridir.
Hizan’dan güneye doğru, bir çok köyü birbirine bağlayan, korkunç derelerin ve vadilerin arasında kıvrılan bir yol bulunmaktadır. Bu yol kıvrıldıkça kıvrılır, uzadıkça uzar. Yolun sonlarına doğru dehşetli ve büyük bir dere vardır. Bu derenin adı Nurs deresidir.
Bu dereden batıya doğru, uçurum gibi dağların yamaçlarından ilerlediğinizde, karşınıza, dağlar arasına sıkışıp kalmış bir köy çıkar. İşte bu köy, Nurs Köyüdür.
Oldukça engebeli ve dağlık olan bu coğrafyada yer alan Nurs Köyünün evleri, dere yamaçlarına kurulmuştur. Ve bu derelerden biri, Nurs Köyünü ikiye bölmüştür.
Nurs Köyü, yetmiş haneli bir köydür. Camisi, okulu ve bir de Nurs Köyünü Koruma Derneği vardır. Ulaşım, eskilere nazaran çok daha rahattır. Balı ve cevizi meşhurdur.
“BEN ÜÇ CİHETLE ISPARTALIYIM”
Bediüzzaman Hazretleri, eserlerinin muhtelif yerlerinde, kendi hanedanının asıl vatanının Isparta olduğuna dair birtakım beyanlarda bulunmuştur:
“Eski Said, çok zaman Medresetü’z-Zehrâ’yı gaye-i hayal ederek çalışmış. Cenâb-ı Hak kemal-i merhametinden, Isparta’yı o Medresetü’z-Zehra hükmüne getirdi. Ve nahiyemiz olan küçücük Isparta’nın mahdut akraba ve ahbap yerine mübarek Isparta vilayetini verip binler kardeşi ihsan eyledi. Belki muhtemeldir ki, o küçük Isparta’nın aslı, bu büyük Isparta’dan gitmiş. Benim vatan-ı aslîm, o Isparta olmak caizdir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 159)
Said Nursî’nin hayatının uzun bir müddeti Isparta’da geçmiş olması, hayatının gayesi olan Risâle-i Nur eserlerinin burada intişar etmesi ve en mühim ve hakiki talebelerinin Isparta ve civarından oluşu oldukça mânidardır. Yukarıda izah buyurduğu ifadelerle yaşanan hakikatler, Said Nursî’nin, dolayısıyla Nursî Hanedanı’nın vatan-ı aslîsinin, Isparta olduğu ve Isparta’dan İsparit’e gittiği kanaatlerini doğrular mahiyettedir.
Yine başka bir ifadesinde Said Nursî şöyle der:
“Ben üç cihetle Ispartalıyım. Gerçi tarihçe ispat edemiyorum, fakat kanaatim var ki, İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said’in aslı buradan gitmiş.” (Şuâlar, s. 263)
Aynı hususta bir diğer ifadesi de şöyledir:
“Isparta benim mübarek bir vatanım ve çok kıymettar kardeşlerimin dahi sevgili vatanlarıdır...” (Kastamonu Lâhikası, s. 173)
Bütün bu hususlarla alâkalı bir de hatıra mevcuttur. Mehmet Sözer anlatıyor:
“Üstad’dan dinlemiştim, buyurmuştu ki: ‘Bana vaktiyle mânen, ‘Sen Isparta’ya git’ denilmişti. İsparit nâmında bizim nahiyemiz vardı. Ben orası zannetmiştim. Yanlış anlamışım... Benim vatan-ı aslîm, bu Isparta’daymış.” (Son Şahitler, c. 2, s. 15)
HİZAN VE NURS KÖYÜNDEKİ ARAŞTIRMALARIM
Hizan ve Nurs Köyüne bir defa değil, tam altı defa gittim. Günlerce kalıp, mübarek Nursî Hanedanını araştırdım.
Hizan’da, Nurs Köyünde ve Nurs’un mezrâlarında günlerce kalarak, bu mümtaz hanedanın izlerini aradım. Dağlarına çıktım, zirvelerde onların izini sürdüm. Dere ve vadilerinde onlardan izler gördüm. Hanedanın menbâını araştırdım ve bu menbadan su içen, nur alan herkesi dinledim. Bu hususta bilgisi olan kim varsa oraya gittim.
Hizan ve Nurs’ta, Üstadın en yakınlarından başladım. Bediüzzaman Hazretleri’nin babası Sofi Mirza Efendi’nin babasının babası kim olduğunu, yine Mirza Efendi’nin babasının kaç kardeş olduklarını ve kimlerin bu kardeşlere dayandığını araştırdım. Sofi Mirza Efendi’nin kardeşlerinin çocuklarını ve çocuklarının çocuklarını bularak, onlarla konuştum. Onlardan bu mümtaz hanedan hakkında pek çok bilgi aldım.
Hizan, Nurs ve Nurs’a bağlı olan mezralarda araştırmalarımı sürdürürken, o mübarek hanedana mensup nur yüzlü, tok gönüllü insanlar yardımlarını hiç esirgemediler. Özellikle yaşlılardan birçok bilgi aldım.
Hanedana mensup insanlarla konuşurken, yaptığımız bu çalışmadan memnun kaldıkları yüzlerinden okunuyordu. Hakkımızda ettikleri duâlara mukabil, Rabb-i Rahim’ime bol bol şükrettim.
NURSÎ HANEDANININ FERDLERİNDE
GÖZÜKEN BAZI ÖZELLİKLER:
Nursî Hanedanı’na mensup insanlarda, özellikle gençlerde, bazı güzel hususiyetlerin öne çıktığını söyleyebiliriz. Bunlardan tesbit ettiklerimiz şunlardır:
1- Kimseye küsemiyorlar. (Nurs Köyündeki, hanedana mensup insanların kendi ifadeleri)
2- Gençleri güzel ahlâklı olması. (Bizim de bizzat gözlemlerimiz o yöndedir). Kız çocukları da aynı özelliktedir.
3- Gençlerde fıtrî bir saygı ve nezaket, sevgi ve terbiye vardır.
4- Misafirperverlik ve sorumluluk duyguları gelişmiştir.
5- Merttirler, yalancı değildirler, fedakârdırlar.
6- Aç ve sefalet içinde değillerdir.
7- Minnet altında kalmıyorlar, izzetlidirler.
8- İslâma fıtrî bir bağlılıkları vardır.
|