—Dünden devam—
DEVRİM KUTLAMALARI-BÜYÜK YÜRÜYÜŞ
Bu yıl 30.'su kutlanan devrime, İran yönetimi büyük önem verdi. 11 Şubat Pazartesi günü İran'ın bir çok şehrinde yürüyüşler düzenlendi. Biz de Tahran'daki büyük yürüyüşe katıldık. Tahran-Kerec otobanı üzerinde yüzbinlerce insan çoluk-çocuk yürüyüşteydi.
Coşkulu kalabalık hem Amerika, İsrail ve İngiltere'yi protesto ediyor, hem de rejime bağlılıklarını ilân ediyor. Farklı gruplar ellerindeki bayrak, ağızlarında sloganlarla Azadî (Özgürlük) Meydanı'na doğru yol alıyor.
Seyyar satıcıların çokluğu da panayır görüntüsünü veriyor. Köşe başlarında kurulan platformlarda devrimin amacı anlatılıyor. Batılı ülkeler lânetleniyor. "ABD'ye ölüm", "İsrail'e ölüm", "Nükleer enerji hakkımız", "Yaşasın Filistin" sloganları birbiri ardına sıralanıyor.
Yürüyüşte, birbirinden farklı ABD Başkanı George Bush ve Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın kuklası ellerde taşınıyordu.
1972 yılında yapılan Azadî Meydanı’ndaki binanın yüksekliği 45 metre. 50 bin m2'lik bir alanın ortasında yer alan binanın içinde bir müze de yapılmış. İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad burada yaptığı konuşmada, yine sert mesajlar verdi. İran'ın nükleer programlarından zerre kadar geri adım atmayacağını bildiren Ahmedinejad, nükleer programlarının barışçıl amaçlı, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Nükleer Silâhların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na (NPT) uygun olduğunu anlatarak, "Bizim açımızdan nükleer dosya kapanmıştır. Artık, kâğıtlarla oynamak ve propaganda yapmakla bir sonuca varamazlar" dedi.
Nükleer program dışında uzay çalışmalarını da hatırlatan Ahmedinejad, yakın bir zamanda uzaya "Kavoşger-1"' adlı füze fırlattıklarını, yörüngeye yerleşen füzenin bilgi göndermeye başladığını açıkladı.
Bu arada, devrim yıldönümü dolayısıyla dinî lider Ayetullah Ali Hamaney'in verdiği talimatla 5 bin civarında mahkûmun serbest bırakıldığını öğreniyoruz.
İran'ın nükleer çalışmaları, başta Amerika ve İsrail olmak üzere, bir çok Batılı ülkenin tepkisini de çekiyor. Bu anlamda, İran'ı her türlü uluslararası arenada sıkıştırmaya çalışan ABD-İsrail ikilisinin yakın takibi de devam ediyor. İran medyası da bu konuda, o günlerde Natanz nükleer tesisi yakınlarında istihbarat amaçlı casus kartal görüldüğünü yazdı. Haberde kartalın üzerinde kamera ve antene benzer küçük cihazların görüldüğü ileri sürüldü.
Bize gönderilen İran programında nükleer tesislerin de gezileceği açıklanmasına rağmen, bu vaat her ne hikmetse yerine getirilmedi. Herhangi bir açıklama da yapılmadı.
KUM
Kum medreseler şehri olarak biliniyor. Kum, Humeyni'nin de aralarında bulunduğu binlerce mollayı yetiştiren bir şehir. Medreselere devlet desteğinin sağlanması ile birlikte dünyanın her tarafından öğrenci buraya geliyor.
Dünyanın üçüncü büyük el yazması kütüphanesi de bu şehirde. Necefî Kütüphanesinde 37 bin cilt el yazması eser bulunuyor.
Medreselerde fıkıh, kelâm, tefsir, hadis, mantık, felsefe, edebiyat, matematik gibi dersler okutuluyor.
8. İmamın kız kardeşi Masume'nin türbesinin yer aldığı camiyi gezdiğimizde, ikili üçlü gruplarla bir araya gelmiş öğrenci ve hocaların ders mütalâası yaptıklarını gözlemledik. Cami adeta bir sınıf vaziyetine gelmiş. Kimi ders çalışıyor, kimi namaz kılıyor, kimi de uzanmış dinleniyordu.
İSFAHAN
"İsfahan nısf-ı cihan. Eğer İstanbul nabaşe."
"Farsça konuşanların en güzel şehri" İsfahan'ın bu güzelliği şiirlere konu olmuş. En bilinen söz ise şu: "İsfahan nısf-ı cihan." (İsfahan dünyanın yarısı.) Ancak bu sözün devamı da var. "Eğer İstanbul nabaşe." (Eğer İstanbul olmasaydı.)
Büyük Selçukluların ve Safevîlerin başşehri olan İsfahan'ın ortasından "hayat veren" anlamına gelen Zayenderut nehri geçiyor. Nehrin üzerinden Selçuklulardan kalma köprüler var. Bunların en meşhuru 33 ayaklı ve her ayağından eşit miktarda su akan 33 anlamına gelen Siyasopol Köprüsü. İsfahan, ayrıca sahabe Selman-ı Farisî'nin de doğduğu şehir.
İsfahan'da el san’atlarının satıldığı turistik meydanı İmam Çarşısı’na da gittik. Çarşı İstanbul, Urfa ve Halep'teki kapalı çarşılara benziyor. Bahardan kalma bir günü yaşayan şehirde, insanlar çoluk çocuğuyla güzel havanın tadını çıkarmak için alanları doldurmuştu.
Burada ilginç bir bilgiye de ulaştık. Alanda bulunan Şeyh Lütfullah Camiinin dünyanın ilk ve tek paralı namaz kılınan camisi olduğu ifade ediliyor. Müzenin bulunması sebebiyle vakit namazlarının dışında namaz kılmak isteyen bir kişi para vererek namazını eda edebiliyor.
Yörenin meşhur Abbuş yemeğini de tadıyoruz. Abbuş yemeği bildiğimiz türlüye benziyor. Ancak içindeki gıda maddeleri sayısı daha fazla. Aklınıza gelebilecek her şey var. Yemesi de farklı. Küçük uzun çömlekler içinde fırından çıkan yemeğin önce suyu geniş derin bir kaba boşaltılıyor. Geri kalan kısmı ise küçük bir tokmak yardımıyla iyice eziliyor. Hamur şekline geldikten sonra ayrı bir tabağa boşaltılıyor. Suyu ise ekmek doğranarak çorba gibi içiliyor.
—Devamı yarın—
|