Meclis'in genel huzuru, bu kez çok erken kaçtı. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir bu.
Genel seçimlerin üzerinden daha altı ay bile geçmeden başlayan ve zincirleme devam eden gerginlikler, şu günlerde had safhaya varmış durumda.
Geçmişte, aradan 2–3 sene kadar bir süre geçtikten sonra başlardı, bu tür sıkıntılar. Hatta, darbe ve muhtıraların tamamı 2–3 yıllık bir zamanaşımından sonra olmuştur. Fakat, ne hikmetse, yıldırıcı sıkıntılar, usandırıcı gerginlikler bu defa çok, ama çok erken başladı.
Yaşanan huzursuzluk dalgası Meclis'i çoktan aştı, aksine ülkenin her tarafında müessir rol oynamaya başladı. Öyle ki, bazı sivil inisiyatifin yatıştırma manevraları da istenen ve beklenen neticeyi hasıl etmeye kâfi gelmiyor. Aksine, dip dalgası daha da şiddetleniyor ve insanlarımızı her gün yeni bir dehşet senaryosuyla sarsmaya devam ediyor.
Hayırdır inşaallah... Neler oluyor?
Acaba, bir "umumî hata" mı söz konusudur ki, millet olarak bu umumî sıkıntıya, musibete, belâya mâruz kaldık?
Anlaşılıyor ki, olup bitenleri derinlemesine düşünmek ve bir muhasebe, bir murakabe yapmak durumundayız...
* * *
Genel manzaraya bakarak düşünmeye, tefekkür etmeye çalışırken, yaşanan kıssalardan da bazı hisseler çıkarma arzusu uyandı. Galip kanaate bürünen birkaç noktayı, burada sizlerin nazar–ı dikkatine sunmak istiyorum.
1) Risâle–i Nur'un ders verdiği ve ön gördüğü içtimâî düstûrlar, siyaset âleminde perdelenmiş, hatta tevakkuf eylemiş görünüyor. Bir mânevî sadaka hükmünde olan Risâle–i Nur, Meclis'te ve siyaset cânibinde âdeta tatile uğramış, yahut uğratılmıştır.
Bu ise, umumî sıkıntıların, belâların celbine mühim bir sebeptir.
2) Meclis'teki partiler/partililer olsun, müstakil mebuslar olsun, bunların hiçbiri seçim sonrasında çıkıp da Üstad Bediüzaman'a dostluğunu veya Risâle–i Nur'a yakınlığını açıkça "deklare" etmiş değildir. Korkudan mı, meslek–meşrep farklığından mı, yahut bir nasip/kısmet meselesinden midir nedir, defalarca münasebet geldiği halde (komisyon çalışmaları ve tezkere görüşmeleri gibi), hiçbir siyasînin ağzından Said Nursî hakkında müsbet bir ifade çıkmadı. Yanlış hatırlıyorsak, lütfen ikaz edin.
İşte, bu derece bir ilgisizlik, bir lâkaytlık ve âdeta ademe mahkûm edercesine takınılan tavırlar sebebiyle, mânen Meclis'teki huzurun kaçtığı, mebusların çok erken gelen bir sıkıntılı halete düçâr olduğunu düşünüyoruz. Zirâ, inanıyoruz ki, Risâle–Nur ve Bediüzzaman, çağımızın vazgeçilmez bir realitesi olduğu gibi, bu ülkenin de gözardı edilemez bir gerçeği, adeta bir mânevî paratoneridir.
3) Siyaset âlemine Risâle–i Nur penceresinden bakanlar, Demokrat misyona bağlı ve Ahrar–Demokrat çizgisine sâdık kalırlar. Ne var ki, bu noktada özellikle 5–6 senedir ciddî, hem de son derece ciddî bir tereddüt hali var.
Düşünce melekesini âdeta felce uğratan tereddüdün göstergesi şudur: Demokrat misyon nerede? Ahrar–Demokrat çizgiyi hangi siyasî parti temsil ediyor?
İşte, şu "nerede ve hangisi?" şeklindeki tereddüt ifadeleri, başkasına yardım etmesi, başkasının yarasına merhem sürmesi gereken Nur Şakirtlerine hiç mi, hiç yakışmıyor, yaramıyor, yaraşmıyor...
4) Evet, mühim olan Ahrar–Demokrat çizginin benzerini değil, aslını bilmek, bulmak ve o çizgide berdevam olmaktır. Yani, hariçteki cereyanların tesirine kapılmadan, her hal ve şart altında o çizgiye ve misyona sadakatle bağlı kalmaktır.
"Ama benziyor canım; sanki tâ kendisi gibi..." tereddüdüne gelince...
Unutmayın, asıl olana, gerçek (orijinal) olana en büyük zarar onun "zıd"dından değil, "benzer"inden gelir. Tıpkı, pirincin içindeki beyaz taşlar gibi... Şayet "tâ kendisi" ise, zaten problem yok, zarar yok; zaman bunu tefsir edecek. Ama ya değilse? İşte o zaman "yandı gülüm keten helvâ." Zira, asıl ile doğrudan alâkası bulunmayan bir benzerin tarifi ve tasnifi için çok dil dökmeniz, çok da ömür tüketmeniz gerekecek.
* * *
Şimdiye kadar şahit olduğumuz hâl–i âlem, bize Demokrat misyonun siyaset cânibinde tevakkuf ettiğini ve Meclis dışı kaldığını gösteriyor. Bu ise, bir umumî hataya terettüp ediyor, dolayısıyla bizleri bir umumî sıkıntıya düçâr ediyor.
Duâ ve niyaz ediyoruz ki, Cenâb–ı Hak, bu hatamızı ülke ve millet olarak bize pahalıya mal etmesin.
27.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|